İzmir’deki belediyelerde yaklaşık 20 bin üyesi bulunan DİSK’e bağlı Genel İş Sendika, yoğun örgütlenme faaliyetleri sonrasında yeni bir şubeyi daha hizmete açtı. Başta Karşıyaka Belediyesi olmak üzere, Dikili, Çiğli ve Aliağa Belediyesi’nde örgütlenen, yeni kurulan Genel İş Sendikası 8 No’lu Şubesi’nin ilk başkanı Deniz Şahin Gümüştekin Ege Telgraf’ın sorularını yanıtladı. Şube Başkanı Deniz Şahin Gümüştekin, bu dönem en büyük önceliklerinin Haziran ayından itibaren 696 sayılı kanun hükmünde kararnameyle kadroya geçen belediye işçilerinin yaşadığı zam mağduriyetini ortadan kaldırmak ve belediyelerde ücret dengesi sağlamak olduğunu açıkladı. - Yeni şubeniz nasıl kuruldu? Hangi belediyelerde örgütlüsünüz ve toplamda kaç üyeniz var? Eskiden 7 bine yaklaşık üyemiz vardı. 7 tane belediyede örgütlü olan çok büyük bir sendika şubesiydik. Karabağlar’dan Dikili’ye kadar uzanan bir şube idik. 1,5 sene önce yeni şube kurulması için çalışmalara başlamıştık. Kongre ve ardından Aliağa’da yaşanan sıkıntılar sonrasında yeni şubenin kurulması da haliyle ertelendi. Şu anda kuzeydeki ilçelerden Aliağa, Dikili, Çiğli, Karşıyaka’daki işçiler bizde örgütlüyken, Karabağlar, Konak, Buca ise 5 numaralı şubenin yetki alanında. Mevcut üye sayımız 3 bin 200 kadar. Aramızda kanun hükmünde kararname sonrasında kadroya geçen arkadaşlarımız da var. Karşıyaka’da 1200, Dikili’de 350 civarında, Aliağa’da 200 kadar KHK’lı üyemiz var. - Haziran’da 696 sayılı KHK ile birlikte gelen yüzde 4+4’lük maaş zammı sırlaması ortadan kalkacak. İşçileri bundan sonra nasıl bir süreç bekliyor? Karşıyaka Belediyesi’ne bağlı Kent A.Ş.’de toplu sözleşme sürecimiz başladı. Bakanlıktan yetki istedik. 600 tane arkadaşımızı ilgilendiren toplu iş sözleşmesi için görüşmeler resmen başladı. 3 senelik bir toplu sözleşme yapmayı düşünüyoruz. Çiğli Belediyesi’nde kadrolu işçiler ve belediye şirketi çalışanları için de toplu sözleşme süreci başladı. Dikili Belediyesi’nde toplu iş sözleşmesi tamamlandı. Bir tek Aliağa’da süreç belli değil, o da önümüzdeki günlerde netleşecek. Haziran ayında KHK’lı işçiler için ne çıkacak, ne yapacaklar biz de bilmiyoruz. Artık KHK diye bir şey kalmaz ise, iyi bir toplu iş sözleşmesi imzalamayı hedefliyoruz. Onları bu mağduriyetten kurtaracağız. Halen 4+4 zamma mahkumlar. Asgari ücret farkını aldık ancak bunları gıda fişleriyle tamamlayabildik. Eğer KHK sınırlaması ortadan kalkarsa iyi rakamlara imza atacağız. Bu iş barışı için de beklediğimiz bir şey. Çoğu yerde şirket çalışanları aynı işi yapmasına rağmen farklı farklı maaşlar alıyor. Mesela çöp aracında çalışan iki belediye çalışanı farklı şirketlerde ve maaşları arasında uçurum var. Eşit işe eşit ücret ilkesi içi bunu düzeltmemiz gerekiyor. Birçok yerde asgari ücretin de altında ücret almak zorunda kalan işçiler oldu. Bu durumda insanca bir yaşam sağlamak da imkansız. Her şeye sürekli zam geliyor, ama insanların maaşlarına zam gelmiyor. Bu şartlarda işçi yaşamını nasıl idame ettirecek? Kadroya geçtim diye sevinen ama evine ekmek götüremeyen insanlar var. Elektriği, gazı kesilen, kirasını ödeyemeyen arkadaşlarımız oldu. Aslında bu kanun hükmünde kararname işçi sınıfına çok büyük bir zarar verdi. Aslında insanlar kadrolu değil. Hatta taşeronda kalsalar daha iyi olacaktı. Çünkü en azından toplu iş sözleşmesi yapabiliyorlardı. 1 milyona yakın insan bu durumdan ötürü açlık sınırının da altına kaldı. Bugün işçiler borçla, icrayla yaşamaya mecbur kaldı. Maaşına haciz gelen, borcunu borçla kapatmaya çalışan, icralık durumda olan o kadar çok arkadaşımız var ki… - Aliağa’da uzun bir direniş süreci yaşandı. Oradaki işçilerin son durumu nedir? Seçimlerden sonra 250 kadar arkadaşımız işten çıkartılmıştı. 50 tanesi geçtiğimiz hafta içerisinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde işbaşı yaptılar. Aliağa Belediyesi’nde 200 kadar üyemiz kaldı. Onlarla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Burada üye çalışmalarımız devam ediyor, örgütleme faaliyetlerimiz bitmeyecek. - Daha önceden işyeri temsilcisi olarak görev yaparken şube başkanlığına geldiniz. Yönetici olmanın zorlukları var mı? Özellikle bir kadın olarak ne gibi aksiliklerle karşılaşıyorsunuz? Elbette daha zor oldu Çok daha fazla kişiye hitap etmek zorundasınız. Çok yere gitmek zorundasınız. Daha çok alanda çalışıyoruz. Artık bir belediye değil, birkaç belediyede birden görevliyiz. Herkesi tanımak vakit alıyor. Ama kadın olarak çok büyük bir zorluk yaşamadım. Çünkü eskiden beri bu emek mücadelesinin içindeyim. Umarım ileride de yaşamam. - Örgütlenme faaliyetleriniz nasıl gidiyor? İlerleyen dönemde yeni belediyelerde de yetki alacak mısınız? Şu anda değil. Çünkü bir toparlanma süreci yaşıyoruz. Özellikle Aliağa’da yoğun günler geçiriyoruz. Ama elbette sendika olduğumuz için yetki alanımızı genişletmek için çalışmaları sürdürüyoruz. Dışarıda bir sürü işsiz arkadaşımız var, onlar için de emek sarf ediyoruz. - Son günlerin tartışılan konusu kıdem tazminatları konusuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu DİSK olarak bizim kırmızı çizgimiz. Kesinlikle bu hakkın elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz. Defalardır başa dönüyoruz. Her seferinde karşı olmamıza rağmen, tekrar tekrar bu konu önümüze gelmeye devam ediyor. Bunu kimsenin almasına izin vermeyeceğiz. Özellikle kıdem tazminatının emeklilik sistemiyle bütünleştirileceğine dair açıklamaları hayretle takip ediyoruz. Bunun anlamı kıdem tazminatının bir emeklilik ikramiyesine dönüştürülmesidir. Ve kıdem tazminatının yok edilmesi anlamına gelmektedir. Kıdem tazminatı sadece emeklilikte ödenen bir ikramiye değil, aynı zamanda işten çıkartma, askerlik ve evlilik gibi durumlarda işçinin hakkıdır. Yapılmak istenen bireysel hesaplara dayalı kurulacak kıdem tazminatı fonu ve bunu emeklilik sistemine entegre etmektir. Kıdem tazminatı reformu denilen aslında budur. Ve bu hamle kıdem tazminatının budanması için atılmaktadır. Bu kesinlikle kabul edilebilir değildir. İşçi sınıfının 80 yıl önce elde ettiği bu kazanımın elinden alınmasına DİSK olarak karşıyız. Kıdem tazminatının emeklilik sistemine entegre edilmesi ya da fona devrine karşı mücadele etmeye, dik durmaya devam edeceğiz. Kıdem tazminatı hakkı korunmalı ve geliştirilmelidir. DİSK’in 16’ıncı genel kuruluna giderken, birleşik bir mücadele ile daha büyümüş, daha genişletilmiş bir DİSK ile önümüzdeki süre içerisinde işçi sınıfının en şanlı mücadelesini vermek için hazırız. - Belirlenen yeni asgari ücret konusundaki görüşleriniz nelerdir? Bu zam işçiyi nasıl etkiledi? Biz 2017 yılında asgari ücret 2 bin 300 lira olsun diyorduk, talebimiz buydu. Hükümet bizi 2 yıl geriden takip ediyor. Bu yıl ise talebimizi 3 bin 200 lira olarak açıklamıştık. Çok yüksek bir rakam istemedik. Bizim istediğimiz asgari ücret tutarı aslında hesaplamaları yapıldığında da doğru bir rakamdı, olması gerekendi. Çünkü hükümet elini taşın altına koyar ve asgari ücretten vergi dilimi kaldırır, sigorta matrahında da yüzde 5’lik bir iyileştirme yaparsa, bugün asgari ücret 3 bin 200 lira olabilirdi. Ama yaşamını ve ayakta kalma becerisine sadece vergilerden sağlayan bir hükümet üretim ilişkilerinden bihaber olduğunda bunları yaşıyoruz. Asgari ücretten bu vergileri kaldırmaktan imtina etmelerinin sebebi, daha çok vergi ve daha çok bordrolu mahkum yaratarak hükümetin ayakta kalmasını sağlamaktır. Oysa baktığımızda bugün patronlar vergi kaçırmak ve vergiden kaçınmak adı altında hazineye hiçbir yardım ve katkı sağlamamaktadır. Bordro mahkumları ise vergi yükü altında erimektedir. Asgari ücretten vergiyi çektiğinizde 3 bin 200 lira net bir işçi için insanca yaşanacak bir ücret olacaktır. Alın teri bizden, emek bizden, ama bizden çaldıklarıyla iktidar olan da onlar. - Açlık ve yoksulluk sınırı rakamları karşısında üyelerinizin aldıkları ücretler nedir? İşçiler bu rakamlara ne zaman ulaşabilecek? Bu hükümet gitmeden biz bu ülkede bu maaşları göremeyeceğiz. Ülkemizde uygulanan “Hep bana, hep bana” ekonomi ve istihdam politikaları bittiği zaman işçi muhakkak refaha kavuşacak. Ülkede bu kadar çok açık var ki, bu cari açık kapanamıyor ve bunu işçiden alıyorlar. İşçiden almayı kestikleri vakit insanlar rahata ve huzura kavuşacaktır. Ama şu anda uygulanan şu politikalarla bu çok çok zor. Biz dur demedikçe, hükümetin bu tavrı ve ülkenin sosyo-ekonomik yapısı da değişmeyecektir. İşçilerle birlikte grev yasakları gibi uygulamaları da delmek zorundayız. 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız. Bu yasakları da tanımayacağız. Eğer yasaklarla savaşmaya devam etmez isek, bu ülkede sendikaların ve mücadelenin de bir anlamı olmaz. Erman Şentürk / Özel Haber