Depremin vurduğu Bayraklı ilçesinde bir yandan yaralar sarılıyor, bir yandan da hasarlı binalara yönelik tespit çalışmaları sürdürülüyor. Yaklaşık on bine yakın yapının bulunduğu bölgede ilk etapta yapılan incelemelerde 124 ağır hasarlı binanın yıkılacağı duyurulurken, sayısı bini aşan orta ve hafif hasarlı bina bulunduğu açıklandı. Bir bölümü yeni kent merkezi olarak adlandırılan ve çok katlı yapılara ev sahipliği yapılan ilçede vatandaşların konutlarıyla ilgili kaygısı sürerken, yöre halkı yeni bir deprem korkusuyla ya çadırlarda kalmaya ya da evlerini terk ederek İzmir'in farklı bölgelerine göç etmeye başladı. Depremin ardından birçok farklı noktada meydana gelen yıkım manzaraları adeta akıllara kazınırken, İzmir'de zemini en zayıf bölgelerden olan Bayraklı'da yapılaşma konusu da tartışılmaya başlandı. Meslek odaları ve uzmanlar konuya dair art arda yaptıkları açıklamalarda Bayraklı'daki tehdide dikkat çekti, gelecekte ilçeyi bekleyen sorunları hatırlattı. TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı İlker Kahraman, alanda meydana gelen hasarı derinlemesine incelediklerini ve sonuçların belli olmasıyla birlikte hazırlanacak raporu kamuoyu ile paylaşacaklarını ilan ederek, zeminin yanı sıra yapı kalitesi ve inşaat tekniklerinin depremde belirleyici rol üstlendiğini vurguladı. Hemen hemen her köşe başında ayrı bir yıkım manzarasının yer aldığı Manavkuyu, Mansuroğlu, Adalet Mahallesi gibi noktalarda yaşanan son manzarayı Ege Telgraf'a yorumlayan TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı İlker Kahraman, depremin aslında kader olmadığını ve yıkım riskinin inşaat teknikleriyle aşılabileceğini belirtti. Oda Başkanı Kahraman, Bayraklı'da enkaza dönen ve arama kurtarma seferberliğinin günlerce devam ettiği 8 ayrı bina üzerinden örnekler verdiği konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Önümüzde depremle ilgili tüm sebepler yok. İncelemelerimize devam ediyoruz. Yapıların kendisiyle alakalı eksikler olabilir. Denetim hataları olabilir. Ya da başka etmenler olabilir. Eksiklerin neler olduğunu araştırmaya devam ediyoruz. Ama bir yerlerde hata olduğu kesin. Yönetmeliklerimiz sık sık değişiyor. Yıkılan binalara bakıldığında çoğunlukla 1975 yılındaki yönetmeliğe göre yapılanlar. Çürük raporu alınan bazı yapılardan bahsediliyor. Bunu iyice irdelemek gerekiyor. Yine bir diğer sorun olan kolonların kesilmesi iddiaları var. Biz de incelemelere katılarak alanda tespitler yapıyoruz. Odamızda bu konuda önemli çalışmalar var. Gerçekler mutlaka ortaya çıkacaktır. Hiçbir detay saklı kalmaz, neyin neden olduğunu göreceğiz. Ancak bir yerlerde hata olduğu kesindir." Kahraman, evlerine girmek isteyen vatandaşlara yönelik ise şu hayati uyarıları yaptı: "Hafif hasarlı yapılarda bir sorun yok, depremi atlattılar. Ancak orta ve ağır hasarlı yapılarda sıkıntı büyük. Bu ilk tespitler aslında gözle yapılan tetkikler. Bunlar kesin sonuçlar değil. Daha detaylı araştırmalar yapıldığında daha net bilgiler edineceğiz. Performans analizi gibi yöntemlerle daha kesin sonuçlar elde edilecek. Bu yapıların yıkılıp yıkılmayacağı da yapılacak performans analizleri neticesinde görülecek. Bu konuda yetkili olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, evlerine girmek isteyen vatandaşlara hızlı bir yanıt vermek zorunda. Biz de elimizden gelen desteği veriyoruz ancak süreç detaylı inceleme istediğinden ötürü biraz daha sabırla beklemek gerekiyor. Halk sağlığı açısından, vatandaşın sağlığı açısından bu bekleme süresini bir kayıp olarak görmemek lazım. Neticede insan hayatı söz konusu olduğundan bunu böyle düşünmek lazım. Şu bir gerçek ki, bu bölgedeki tüm binalar çürük değil. Eski yönetmelikle yapılmış binaları da kapsama dahil edip o bölgedeki tüm yapı stoku çürük demek yanlıştır. Deprem bunu bize gösterdi. Sadece beş bina yıkıldı, otuza yakın bina da kısmen yıkıldı. İki yapı da sakıncalı bulunduğundan ötürü kontrollü şekilde yıkıldı. Geriye kalan pek çok hafif hasarlı ve sağlam bina da var. Çöken binalarda sorunlar var ve bunları hep beraber ortaya çıkartacağız. Bundan sonra daha net konuşabiliriz. Bayraklı'daki bu bölge sakıncalı diyemeyiz. Burada bir örnek var. 1400'Lü yıllarda o yörede yapılmış eski ve denize yakın bir cami var. O yapı halen ayakta. Bu bölgede zemin kötü yapılaşmayı engelleyelim demek doğru değil. Neticede burası planlanmış bir alan, yapılaşma koşulları belli. O koşullara göre yapı inşa edildiği takdirde bir sıkıntı yok. Jeolojik etütlere bakacak olursak, eskisine göre çok daha fazla etüt isteniyor ve daha derinden sondaj numunesi talep ediliyor. Bu önemli bir yönetmelik değişikliğidir. Zeminin özelliği sanıldığı kadar kötü değil. Önemli olan bu zemin koşullarına uygun yapı inşa etmektir. Deprem riski ve zemindeki sıkıntı modern inşaat teknikleri ve uygun yapılaşma ile aşılabilecek bir şey. Bu deprem asıl 7 kat ile 11 kat arasındaki yapıları etkiledi. Bölgedeki daha yüksek yapılar yani gökdelenler ve daha az katlı yapılar yerinde duruyor, sorun da yok. Yüksek katlı yapılar farklı zemin koşullarında, dünyanın her yerinde inşa ediliyor. Bunun en basit örneği Japonya'dır. Orada çok daha fazla deprem riski var. Üstelik bizden daha fazla katlı yüksek yapılar da mevcut. Bunların çözümlerini iyi şekilde uygulamak lazım. Bizdeki mühendislik bilgisi de bunu çok rahatlıkla sağlayacak ölçüdedir. Mimarlarımız ve mühendislerimizin bu zamana kadar bunu başarıyla uyguladıklarını da gördük. Hatta İzmir'de çok kısa süre öncesinde kadar yüksek katlı yapılara yönelik bir komisyon vardır. Yüksek katlı yapılar zamanında onayı bu şekilde aldı. Bu açından tedirgin olacak bir durum söz konusu değil." Erman Şentürk / Özel Haber