‘ANLAMAKTAN ÇOK DENEYİMLEMEK’
Yogaya bir spordan ziyade bir felsefe diyebiliriz sanırım. Bu felsefe senin ve diğer yapanlar için ne ifade ediyor? Hayatı yaşama kılavuzu diyebilirim yoga felsefesi için. Matta yaşadıkların gerçek hayatta da tezahürünü buluyor. Hayatın getirdiği ani değişimlere karşı ne kadar esneksin, zorluklar karşısında ne kadar güçlüsün, hayatı ne kadar dengede yaşıyorsun, zihnini bir işe ne kadar odaklayabiliyorsun. Kelime anlamı olarak da Sanskrit kelime kökü olan ‘yuj’ dan, yani ‘birleşmek’ ten türemiş bir kelime ‘yoga’. Zihin, beden ve ruhun bir araya gelmesi ve de ileri pratiklerde bedensel bilincin evrensel bilinçle birleşmesi. Büyük resmi görebilme, her anın kusursuzluğunu, bizim o an için kötü diye etiketlediğimiz bir deneyimin aslında bir hayır için olduğunu görebilme hali. Bir diğer deyişle, olanı olduğu gibi deneyimleyebilme, duygulara takılıp kalmadan onların içinden geçebilme hali. Bedenini bir araç olarak kullanıp manevi kapılarını açabildiğin bir pratik yoga. Yoga için, rahmetli ve çok saygıdeğer BKS Iyengar; “%1 teori, %99 pratiktir” demiş. Çok ama çok doğru bir tespit. Anlatmaktan çok deneyimlenecek bir yoldur yoga.‘DURMA HALİ HUZUR VERİYOR’
Bu uğraşın insanların hayatında nasıl bir etkisi bulunuyor, neyi değiştirmeyi hedefliyor? Yoganın kendimde ve çevremde ilk gözlemlediğim etkisi, durma halinin verdiği huzur. O kadar hızlı hayatlar yaşıyoruz ki bir an için durmak, nefese odaklanmak, farkında olmadan bedenimizin sıktığımız, kastığımız noktalarını gevşetmek, rahatlatmak o kadar iyi geliyor ki, dersin sonunda yüzler parlıyor. Hızlı hayatlar derken iş hayatından bahsetmiyorum bu arada. İçinde yaşadığımız hayat hızlı. En basitinden bir Instagram sayfasında bile hızlı hızlı geçiyoruz resimleri, hikayeleri, insanları. Teknolojinin de ilerlemesiyle zihinler hızlandı, zaman hızlandı. Tatildeyken bile sürekli zihin çalışıyor. Ne yapsam, nereye gitsem, kimi arasam… Zihinde hiç dur durak yok. Zihinde tatil yok; eğer o tatili sen ona vermezsen. İşte bu hızın içerisinde durmak ve bu durmanın verdiği huzur insanı ana kucağı gibi sarıyor. Sanırım ilk etkisi budur yoganın. Ve yoga, bir şeyi değiştirmeyi hedeflemekten ziyade, zaten var olan, hiç durmayan değişim içerisinde uyumlanabilmeyi, akabilmeyi hedefliyor diyebiliriz.‘BAŞROLÜ SİZSİNİZ’
Yoga sırasında kişide farklı, farkında olunan duygular açığa çıkabilir mi? Bu duyguları olduğu gibi kabul edebilmek için ne yapmak gerekir? Tabii ki çıkar. Yogaya ilk başladığınızda ilk hedefiniz iyi hissetmek, sağlıklı bir yaşam sürmek olsa da pratik ilerledikçe görürsünüz ki her şey güllük gülistanlık değil. Kendinle yüzleşmelerin bol olduğu bir yol yoga. Bedenimiz deneyimlerimizi depolar ve yoğun yoga pratiği sonucu bastırılan deneyimler, travmalar, duygular açığa çıkabilir. Örnek vereyim; özellikle kalçalarımız yüzleşmekten çekindiğimiz duygularımızın, halının altına süpürdüğümüz tozların biriktiği yerdir. Yoğun kalça açıcı bir pratik sonrası ağlama krizleri, sinir harpleri tarafımdan çokça deneyimlenmiştir. Aynı şekilde ileri meditasyon pratiklerinde açığa çıkan travmalar, geçmişte tamamlanamayıp yarım kalanlar, pişmanlıklar veya gelecek kaygıları ortaya çıkabiliyor. Tüm bunlar aslında bir ameliyat, bir temizlik yapmak gibi. Yaraya neşter atıyorsun ki içindeki iltihap çıksın ve şifalanma gerçekleşsin. Yoga pratiği bu hallerin de içinden geçebilmeyi sağlıyor. Ve bu da anca yorum katmadan, objektif bir şekilde kendinin başrolünü oynadığın bir filmi izler gibi izleyince gerçekleşiyor. Tabii bu söylemesi kolay, gerçekleştirmesi o kadar da kolay olmayan bir yeti; olanı olduğu gibi görebilmek. Bunun için de meditasyon, nefes, enerji çalışmaları ve yoganın diğer basamakları bize yardımcı oluyor. ‘YEDİĞİN YEMEK BİLE FARKINDALIKLA’ Bu bir anlamda vücut disiplini de. Yoga ile beslenme arasında bir bağ var mı? Yoga ile beslenme arasında çok büyük bir bağ var. Diyetimiz, beden, zihin ve ruh üçlüsünün direk beden boyutunu etkileyen başlıca etkenlerinden. Pratik boyunca zaten sürekli içe dönük bir çalışma yaptığından daima bedenini dinler bir vaziyettesin. Ve bunun sonucunda bedenin ne yemen gerektiğini sana söylüyor oluyor. Yoga pratiğinde ‘farkında’ bir hayat yaşamaya baş koyduğun için, yediğin yemek de farkındalıklı oluyor. Kimi zaman oruç tutman da gerekiyor. Bedenini dinleyebildiğin an o sana konuşuyor zaten. Ama bu durum şu demek değil; ‘Ya bu aralar çok tatlı yiyorum demek ki vücudun ihtiyacı var’ Şu soru daha doğru olur; ‘Bu kadar tatlı yemeye gerçekten ihtiyacım var mı?’ Yoga der ki, her bedenin ihtiyacı kendine özeldir ve bu ihtiyaçlar bulunduğun mevsime, coğrafyaya göre bile, her an değişiklik gösterir. Hayatını yoga pratiğine döndürmüş biri için yemek, hayatta kalmak için minik bir ayrıntı olarak kalıyor. Hayat amacı olmaktan çıkıyor. Yoga yapan ya da yogayı henüz hayatına dahil etmemiş kişilere verebileceğin en önemli tavsiye nedir? Özellikle içerisinden geçtiğimiz belirsizliklerin ve ani değişimlerin bol olduğu bu çılgın dönemde farkındalık çalışmalarını çok önemli buluyorum. Çevremde en sık duyduğum şey; “Ben esnek değilim, yoga yapamam”. Halbuki esnek olduğumuz için değil, esnek olmak için yoga yapıyoruz. Ve emin olun ki, herkes ama herkes kendine uygun bir yoga pratiği-sistemi bulabilir. Başlamaya çekinmemek lazım, doğru zaman şu an, şimdi. Özellikle içinde bulunduğumuz çağda, internette sayısız kaynak var kendimize uygun pratiği bulmak için. Yogaya başlamaya çekinmenin bir de bir diğer ucu var; yogaya büyük bir hızla, hırsla başlamak ve kaçınılmaz son; sakatlanma, depresyon, kafa karışıklığı. Bedeninin ihtiyaçları ve sınırları doğrultusunda bir pratik uygulamak çok önemli. Utkucan Akkaş / Özel Haber
Editör: TE Bilisim