‘Heykellerin Üstadı’ Prof. Dr. Tankut Öktem, Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. yılında “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş öyküleri, Balkanlar, Çanakkale ve Milli Mücadele içerisinde yaşananlar beni gerçek bir yurtsever olarak çok etkiledi” diyerek ustalaştığı heykeltraşlıkta yeni bir dönüm noktasına geldiğini anlatır. Yarım asırda tüm heybetiyle yükselen cumhuriyetin sanatsal tezahürünü heykelleriyle ölümsüz kılan Öktem’in kızı Pınar Öktem Doğan, “Eserleriyle Cumhuriyet'in, Çanakkale Savaşı'nın, Kuvayı Milliye'nin, ve Anadolu insanının görkemli destanını yazan, milli mücadelemizi, toplumca çekilen ızdırabı ve kahramanlıklarımızı heykellerine yansıtan büyük usta Prof. Dr. Tankut Öktem'in İzmir için yaptığı başyapıtlar Cumhuriyet tarihimizi gelecek nesile aktarmak üzere kayıtlarda yerini almaktadır” sözleriyle ifade etmektedir. İZMİR’İN GELECEĞE KALAN ESERLERİ Prof. Dr. Tankut Öktem’in Belkahve’de ve Enternasyonel Fuarı’nda yer alan Atatürk heykellerinin dışında ayrıca Buca’da ve Bergama’da da birer Atatürk heykeli var. Buca’da yer alan heykel, bugün Heykel Meydanı olarak bilinen meydanda, Buca’nın merkezine girişte İzmirlileri selamlamaktadır. Bergama’da Kozak Yaylası’nda bulunan eser ise aynı zamanda Öktem’in en farklı çalışmalarından biridir. 2002 yılında tamamlanan eserde Atatürk, “Milli Mücadele, Cumhuriyet, Devrimler, Bilim-Sanat ve Nutuk” başlıklı kitaplarıyla kayalıkların üstünde Kozak Yaylası’nı izlemektedir. Öktem imzası taşıyan heykellerin sadece taştan ve bronzdan olmadığını kızı Pınar Öktem Doğan’dan da şu sözlerle dinleyebiliriz: Onun amacı her türlü zorluğu göğüsleyerek yakın tarihi daha fazla esere aktarabilmekti. Heykellerinde çocukluğunda yaptığı gözlemlerin izlerini; figürlerin yüzlerinde, kıvrımlarında vererek yepyeni ifadelerin doruğunu yakalıyordu. Teknik yönden de sanatçı çok bilinçli davranıyor. Sanatçı parçadan bütüne, bütünden de parçaya ulaşılan estetik ilkeyi ve kullandığı teknikleri şöyle dile getiriyordu; ‘Benim her eserimin iki ayrı yüzü vardır; biri gözüken yüz diğeri iç bünyesinde saklı benim bildiğim yüz. SakIı olan yüz soyuttur, görünen yüz ise somut. Heykellerimi yaparken, figürleri yerleştirirken önce onların ışık ve kompozisyonlarına bakarım. Benim için artık orada figürler kalmamıştır. Hacim içerisinde gölgeler ve ışıklar vardır. Hacimler kendi içinde küçüklü büyüklü, önde arkada olmak üzere muhakkak bir kompozisyon olur; soyut bir komposizyon olur. ÖzetIeyecek olursak heykelim bir bütündür ve o bütün giderek parçalanır’ HARİKA ÇOCUK ÖKTEM Tankut Öktem’in hayatına dönecek olursak, doğduğu yıllarda dünyanın yeniden bir savaşa girmeye hazırlandığını söyleyebiliriz. Babasının sanat hayatınıi anlatan Pınar Öktem Doğan, “Tankut Öktem’in doğduğu yıl olan 1940; dünyada karışıklıkların yaşandığı yıldır. İkinci Dünya Savaşı başlamış, Hitler bütün şiddetiyle Avrupa’yı kasıp kavurmaktadır. Avrupalı sanatçılar Hitler’in hışmından kaçmak için Amerika’ya göç etmekte ve Avrupa ülkelerini büyük bir yıkım ve felaket beklemektedir. Türkiye ise Atatürk’ün önderliğinde kurtuluş savaşını vermiştir. 7 yaşında Güzel Sanatlar dalında Harika Çocuk seçilen Tankut Öktem 10 yaşına geldiğinde üç kişisel sergi açmış ve 20'Ii yaşlarında ulusal ve uluslararası birçok ödülü ilk dönem akademik heykelleriyle kazanmış, ileride yurtdışındaki başarılarını bu dönem yapmış olduğu soyut eserleriyle gerçekleştirecek olan bir sanatçıdır. 1973'te Cumhuriyet'in 50. Yılı dolayısıyla açılan Resim Heykel yarışmalarında kazandığı üç ayrı birincilikte başlayan yeni döneminde ise Tankut Öktem Anadolu kahramanlarını Anadolu şehirlerinin insanları ile buluştururken tarihimizi kent meydanlarımızın ölçeklerinde, aşkın boyutlarda gelecek kuşaklara anlatmaktadır. Babamın, "İşçilerimiz köylülerimiz, bu insanlarımızın sevinçleri, hüzünleri, acıları, yurt sevgisi ile dolu olan yürekleri ile birbirini kıskanmadan kardeşçe yaşamaları çocukluk duygularımda büyük bir bağlılıkla onları sevme nedenimdir. İşte bu yüzdendir ki anıtlarımdaki kahramanlar, şehitler, işçiler, emekçiler anıt kompozisyonlarımın baş kahramanlarıydı" dediği eserlerinde sevgi öznedir ve o, bunu yaşamının her aşamasında başta eserleri ve öğrencileri olmak üzere tüm çevresine aktaran gerçek bir hümanisttir. Heykel bölümünü kurduğu Güzel Sanatlar Fakültesi sanatçının ardından fakültenin seramik bölümünü 2009 yılında Tankut Öktem Atölyesi olarak isimlendirdi ve hocalarının izinde yeni öğrenciler yetiştirmeye devam etmektedirler. Atölyesinde onun eserlerini yaratırken gittikçe yükselen gücüne tanıklık etmiş bir evladı olarak Tankut Öktem'in eserlerini birbirinden ayırmak çok zor” ifadelerini kullandı. Son olarak Tankut Öktem adına bir müze yapılacağı müjdesini aktaran Öktem Doğan, “Tankut Öktem'in ardından onun kültür mirasını gelecek kuşaklara aktarmak için evrensel ölçekte Kültür Merkezi ve yeni bir Tankut Öktem Müzesi'nin oluşumunu gerçekleştirmek üzere çalışıyoruz” dedi. Dünyanın en iyi 10 heykeltraşından biri 1988 Seul Olimpiyatlarına eş zamanlı yapılan sanat olimpiyatlarında dünyanın 167 ülkesinden davet edilen sanatçılar arasında Fransız Akademisi Academie des Beaux Arts ve sanat olimpiyatları komitesi tarafından dünyanın yaşayan en iyi on heykeltıraşı ödülüne layık görülerek Seoul Olimpiyat Binası önüne yerleştirilen Sevgi Heykeli, Tankut Öktem’in dünyada ne kadar önemli bir sanatçı olduğunun en büyük göstergesi. Sevgi Heykeli’nin ilk çalışması İzmir Resim Heykel Müzesi’nde korunmaktadır. Soyuttan figüratife Prof. Dr. Tankut Öktem’in Konak’ta bulunan İzmir Türk Denizcileri Anıtı için Öktem şu açıklamayı yapar: Bu anıtı aşağıdan yukarıya incelediğinizde, yükselen dalgalara, at ayaklı deniz atlarına gözünüzü kısıp baktığınızda soyut biçimleri anımsatırlar. Yüzey, hacim, çizgi ve dokusal endişeleri burada yakalamanız mümkündür. Kompozisyonun üzerini bir figürle tamamladım; bu figürün vermek istediği erkeksi tavır ve figürdeki ifade heykelin asıl konusu olan Türk denizcisini anlatır. Böylece ben, figüratif çalışmalarımı çağımıza daha uygun nitelikte ortaya koymaya çalıştım. İzmir’de Enternasyonel Fuarı’nda yer alan Nazım Hikmet Heykeli de kentimiz ve ülkemiz için büyük önem taşıyan bir eseridir. Tankut Öktem kimdir? 1940 yılında Konya’da doğdu. Türkiye’nin ilk kadın veterineri olan annesinin onu sanata teşvik etmesiyle iki yaşında resim yapmaya, üç yaşında heykele başladı. 1983-1985 yılları arasında Tatbiki Güzel Sanatlar’ın Marmara Üniversitesi olmasından sonra Heykel Bölümü’nü kurdu ve ilk başkanı oldu. 1986 yılında profesör unvanını aldı. Anıtsal heykelleri ile tanınan sanatçının en önde gelen eserleri arasında dünyaca ünlü Time dergisine kapak olan Ankara Kara Harp Okulu'nda üzerinde 750 figürün bulunduğu Harbiyeli Şehitler Anıtı, Manisa'daki 63 metre yüksekliği ile dünyanın en yüksek anıtları arasında yer alan Kuvayı Milliye Anıtı yer alır. Türkiye'deki en önemli kent meydanlarındaki Cumhuriyet Anıtları, Tankut Öktem'in eserlerindendir. Öktem, 1999 yılında "Devlet Sanatçısı" unvanı almıştır. 64 yıllık sanat yaşamında aralarında Manisa Kuvayı Milliye ve Atatürk Anıtı, Kara Harp Okulu Harbiyeli Anıtı, Kastamonu Şerife Bacı Anıtı, Zonguldak Maden İşçileri Anıtı, Magosa Özgürlük Anıtı, Amasya Tamimi Anıtı, İzmir Türk Denizcileri Anıtı, İzmir Belkahve Atatürk Anıtı, Ankara Milli Eğitim Bakanlığı Meçhul Öğretmen ve Başöğretmen Anıtları, Uşak Kuvayi Milli Anıtlarının da olduğu yüzden fazla esere ve Büyük Taaruz, Dumlupınar gibi dev şehitlik anıtlarına imza attı; heykelleri kent meydanlarını tanımladı. Çanakkale’nin, Anıtkabir'in, Ankara’nın açık hava müzesi gibi gezilebilir alanlarında kültür mirasımız olan, bayrak kadar değerli ve yüzlerce yıl bizleri temsil edecek olan eserler bıraktı. Feyaz Tatar / Özel Haber