Tüm doğal afetler içerisinde etki alanı en geniş, etkilediği insan sayısı en fazla olan afet ‘kuraklık’ olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle iklim değişikliğinin etkisiyle kuraklığın şiddetinin ve frekansının arttığı, gün geçtikçe daha fazla insanın bu afetten etkilendiği görülüyor. Türkiye’de kuraklık, tabii afetler içerisinde doğrudan veya dolaylı olarak en fazla alanı etkilemekte olan ve ekonomik anlamda çok ciddi kayıplara yol açabilen bir afet. Yıllık 105 bin ton ile dünyanın en büyük bal üreticilerinden Türkiye’de kuraklık nedeniyle ürünün yüzde 80’i, arıların ise yüzde 25’i kayıp. Aynı anda ülkenin lokomotifi olan pamukta da bu sene hava şartlarına bağlı verim düşüklüğü yaşanıyor. Üretimimizin 1 milyon ton seviyelerine çıkması gerektiğini beklenirken ne yazık ki bu sezon daha da gerileyerek 600-650 bin ton seviyelerinde gerçekleşiyor. Kuraklıklar her yıl ülkemizin farklı bölgelerinde etkisini gösterdiğini ve bu bölgelerde başta içme suyu olmak üzere su kullanan sektörlerin olumsuz etkilendiğini söyleyen İstanbul Çevre Konseyi Danışman Kurul üyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İklim Değişikliği Havuzu görevlisi ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği’nin Ayvalık Temsilcisi Bülent Özgen, “Ancak, kuraklığın doğru yönetilmesi ile muhtemel kuraklığın olumsuz etkileri azaltılabilir ve kuraklık sonucunda ortaya çıkması muhtemel problemlere ilişkin önceden gerekli tedbirlerin alınması ile sağlanabilir. Ancak her şeyden yetkililerin gerekli tedbirleri zamanında ve de yerinde alınması gerekmektedir. Bugün gerek iklim değişikliği gerekse sıfır atık şubesinin kurulması için resmi gazete de yayınlanmasına karşın Belediyeler olumlu adım atmıyorlar” dedi. İklim değişimine yönelik dair ne gibi çalışmalar içerisinde bulundunuz? Türkiye Tabiatını Koruma Derneğinin Ayvalık Temsilcisi olarak Marmara Belediyeler Birliği ve paydaşlarınca; Haziran 2020 tarihleri arasında, il ve ilçe belediyelerinde çalışan ilgili idari personelin iklim değişikliğine yönelik azaltım (mitigasyon) ve uyum (adaptasyon) eylemleri hakkında kapsamlı ve güncel bilgileri edinmelerini sağlayan ve iklim eylem planı hazırlama ve uygulama süreçleri hakkında bilgi birikimlerini arttıran bir eğitimi gerçekleştirmeyi hedeflediği bildirildi bu konuda yedi hafta sürecek olan sertifika programına toplamda 20 saatlik online derslerin sonrasında, oluşturulacak küçük çalışma gruplarıyla proje yazımı atölye ile diğer çalışmalara gönüllü danışman olarak adım yazıldı. 3.5 ayın sonunda sertifikayı aldım. Online Ayvalık Belediyesini iklim eylem planı, enerji yol haritaları hakkında sunum yaptım. Bakanlığın iklim değişikliği uzman havuzunda da olmama rağmen belediye yetkililerin bana dedikleri zamanımız var mı demeleri oldu. Bütün bu çalışmalarımızı yetkililer değerlendirmeliydi. İklim değişikliğine karşı tedbir bir tarafa yasal boşluğun doldurulmasına rağmen hala neden “İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Şubesi” belediyelere kurulmadı. İşte bu zihniyet zaten kuraklığın kendini gösterdiği dönemde telafisi mümkün olmayan sonuçları beraberinde getirecektir. Özellikle gıda konusunda sıkıntı yaşamamız da şaşkınlık yaratmasın. Kendi sonumuzu kendimiz hazırlıyoruz.

‘KURAKLIK ÇİFTÇİYE ÖDETİLMESİN’

Sizce iklim değişikliğinin en büyük yansıması hangi alanlar üzerinde gerçekleşmektedir? İklim değişikliğinin faturası yine köylümüze, çiftçimize yansıtılmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığına iklim değişikliğinin zeytin üretimi üzerine etkileri ve olabilecek sigortalanması konusunda dilekçe verdim. Gelen cevabi yazı da zeytin üreticilerimiz risklere karşı gerek zeytin ürününü gerekse zeytin ağacının kendisini ‘TARSİM’ adına sigorta yaptırın denildi. Ayrıca birçok projenin de devam ettiği söylense de EKİM 2020 Tarihi itibarıyla proje hakkında bilgi alamadım. Benim kabul edemediğim konu şu; iklim değişikliğini çiftçi mi yarattı ki tüm zararı çiftçi kendi cebinden karşılamak için bir de sigorta ödeyecek. Sigorta yaptırmazsa ödeme de yok. Bu arada afet sigorta yaptıkları döneme denk gelmezse çiftçinin mağdur olmasının yanı sıra hem yaptığı enflasyonla mücadele sonucunda ve de maliyetlerin arttığı bir dönemde ürünü yetiştirecek hem de sigortasını yaptıracak da neyle yaptıracak. Nasıl geçinecek?

‘YAĞMUR SULARI TOPLANSIN’

İklim değişikliği ve kuraklık konusuna biraz değinmek istiyorum. Sizce kuraklık özellikle çiftçiler nezdinde ne gibi sorunlar yaşattı? Örneğin geçen sene Antalya’daki selden en çok zarar gören serada meyve/sebze yetiştiren çiftçilerimiz oldu. Sigorta yaptıranlar bile aylar sonra parasını aldı mı onu da bilemiyorum. Paris anlaşması TBMM’den onaylanmadıkça, gerekli kanuni düzenlemeler yapılmadıkça. İkim değişikliği konusunda radikal kararlar alınmadıkça; sözde alındığı söylenen tedbirler bir masaldan ibarettir. Bugüne kadar 2019 yılında ‘İklim değişikliği ve afet’ Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yayınlanan genelge de yine faturaya yani yerel belediyelerin maddi gücüne çıkartıldı. Bu genelge de olduğu üzere halkın hiçbir suçu olmadığı halde iklim değişikliği ile mücadele adı altında iklim değişikliği sonuçları ile baş başa bırakıldı. Sonuç olarak çiftçi iklim değişikliği yüzünden mağdur durumla baş başa kaldı. Tarlasındaki ürünü yetiştirecek su bulamıyor. Ayvalık’ta bulunan Madra barajı kurudu. Vatandaşın artık yağmur sularını toplaması lazım. Bu sistem hiç de zor değil. Yağmur suyu toplama sistemlerinin çoğu, temel bir filtreye sahiptir, bu da yaprakların ve diğer küçük kalıntıların sisteme girmesini önler. Bununla birlikte, içme suyu için güvenli değildir ve onunla duş veya banyo yapmaktan kaçınmalısınız. İçme suyu olarak kullanmanız için ek arıtma sistemleri kurulmalıdır. Aksi takdirde yalnızca temizlik, yıkama, bahçe sulama için kullanılması gerekir. Çimlerinizi sulamak için yağmur suyunu kullanarak sıcak bir yaz boyunca çimlerinizi koruyabilir ve su faturanızda da tasarruf edebilirsiniz. Düşük mineral içeriği nedeniyle yağmur suyu, pencereler ve arabalar için etkili bir temizleme çözümü olarak kullanılabilir. Ayrıca çamaşırlarınızı yıkamak için ve sifon sistemleriniz için yağmur suyu toplama sistemi kullanabilirsiniz Peki, evde bu sistem nasıl çalışıyor? Tipik bir yağmur suyu toplama sistemi, yağmur suyunu çatıdan çeken yağmur suyu tahliyesine takılan bir depolama tankına sahiptir. Akan su, yaprakları ve diğer küçük nesneleri uzaklaştıran bir filtreden geçer. Depolama tankları, araba yolunuzun, bahçenizin veya bahçenizin altına gömülebilir ya da tercihinize bağlı olarak yer üstünde tutulabilir. Deponun boyutu ve kullanım süresi, depolama için ne kadar alana sahip olduğunuza bağlı olacaktır. Bu tür bir sistemi kullanırsanız, tuvaletlerinizdekine benzer bir şekilde, bir valf otomatik olarak bir vanayı açmaya ve evin su kaynağından asgari seviyeye kadar su dolduracaktır. Bu sayede, düşük yağmurlu dönemlerde bile her zaman tuvaletleriniz ve çamaşır makineniz için su kullanabilirsiniz. Genellikle ev tipi yağmur suyu toplama sistemi yaklaşık 100 bin litre su yakalayabilir. Maliyeti ne olabilir böyle bir sistemin? Amazon’dan veya diğer mağazalardan yaklaşık 50 ila 75 dolar arasında bir yağmur varili satın alabilir, oluklarınızın akıntısının altına yerleştirilebilir. Sulama deposu için 5-15 dolar harcayarak bitkilerinizi sulayabilirsiniz. Küçük bir bütçeyle de olsa yağmur suyunu toplayarak su tüketimini azaltabilirsiniz.

‘EĞER KITLIK İSTEMİYORSAK…’

Son olarak çözüm odaklı bir perspektiften bakacak olursak, Türkiye’de tarım politikaları ve iklim değişimine yönelik çözümler konusunda ne düşünüyorsunuz? Yetkililere düşen görev bünyemize uygun tarım politikaları üretmektir. Avrupa Çevre Politikaları Enstitüsü (IEEP) tarafından Avrupa Birliği ülkelerindeki tarım politikalarını inceleyen ve tarım sektörünün 2050 yılına kadar karbonsuzlaşmasını konu alan yeni bir rapor yayımlandı. 2050 Yılında Sıfır Emisyonlu Tarım: Dönüşüm için Gerekenler” adlı rapor AB sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 10’undan sorumlu olan tarım sektörünün, Paris Anlaşması hedefine uygun olarak karbonsuzlaşmasının mümkün olduğunu, ancak bunun için önemli adımlar atılması gerekiyor. Çünkü tarım ve gıda güvenliği sektörleri iklim değişikliği açısından en savunmasız sektörlerdir. Avrupa Birliği’ndeki tarım sektörünün emisyon profilini ortaya koyan rapor, sektörün dar anlamda emisyon azaltımını nasıl katkı verebileceğine odaklanıyor. İlerleyen günlerde çok büyük problemlere gebe kalınabilir. Gıda üretiminde da büyük bir düşüş yaşanabilir. Bu süreç bizleri ilerde aynı şekilde ilerlemeye devam ederse, büyük bir gıda çıkmazına sürükleyecek. Kıtlık senaryoları acil planlamalar yapılmazsa beklenenden daha sert bir şekilde karşımıza çıkabilir. Bu nedenle acilen tüm yönetimlerin ve vatandaşın bu konuda bir arada çalışması gerekiyor. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber