Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığı, işçi servislerinde uygulanan yüzde 50 kapasite zorunluluğu uygulamasını kaldırmıştı. Bazı firmalar kendi aldıkları önlemler kapsamında işçileri sosyal mesafeye dikkat ederek taşısa da, bunun getirdiği maliyetle baş edemeyen birçok firma servisleri tam kapasiteyle çalıştırıyor. Diğer yandan bu uygulamadan bir süre sonra Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yayınladığı bir başka genelgede ise fabrikalarda çalışan işçilerin koşullarıyla ilgili alınması gereken önlemlere yer verildi. Genelgeyle üretim alanlarında, çalışma masalarında ve yemekhanelerde işçilerin arasında en az 1.5 metre mesafe konması öngörüldü. Buna göre iki genelgenin de uygulanması halinde, işçiler kalabalık servislerde yan yana fabrikaya gelecek ancak servisten inip fabrikada çalışmaya başladıktan sonra birbirlerine yaklaşmayacak. Oluşan bu tablo adeta ‘Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?’ dedirtirken, tezatla ilgili konuşan İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Op. Dr. M. Lütfi Çamlı, işçilerin patronların insafına bırakıldığını söyledi.

‘DEVLET CİDDİYETİ!’

Nedense devlet, özel sektörde çalışanlarla ilgili oluşan tabloya çok müdahale etmiyor, etse de böyle tezat durumlar oluşuyor diyen İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Op. Dr. Lütfi Çamlı, “Daha önce korona virüse daha açık olduğu bilinen kronik hastalar kamu kurumlarında idari izinli sayılmıştı. Ancak özel sektörde bu uygulanmadı, kronik hastalıkları olanlar da çalışmaya devam etti. Kamu kurumlarında çalışanlar riskliydi, özel sektör çalışanları mı risk grubunda değildi? Bu insanlara yönelik bir düzenleme yapılmamıştı ve burada da bir tezat oluşmuştu. Servislerde veya toplu taşıma araçlarında belli bir düzende hareket ediliyordu. Bugün tam kapasiteyle çalışıyorlar. İşçiler serviste yan yana çalışma alanına geliyor, fabrikaya girdikten sonra mesafe bırakmaları isteniyor. Orta ve küçük ölçekli firmaların birçoğunda iş yeri hekimi bulunmuyor. Fabrikalardaki koşulları da çok bilemiyoruz. Bunları denetleyen ve doğru çalışan bir mekanizma da kurulmuş değil. Bir takım kararlar alınıyor ancak özel sektörde bu kararların nasıl şekil alacağı düşünülmüyor. Bu devlet ciddiyetiyle bağdaşan bir durum değil” dedi.

SOSYAL ADALET VURGUSU

Normalleşme adı altında atılan adımların birden bire hayata geçirildiğini hatırlatan Çamlı, “Bunun nedeninin ekonomik kriz korkusu olduğunu biliyoruz. Türkiye’de ne değişti? Hala yeni hastalar var, insanlar hala virüsten dolayı yaşamını yitiriyor. İş dünyasını ilgilendiren kararlar alınırken aslında birçok konu patronun inisiyatifine bırakılıyor. Bu da ortaya bu tür karmaşık, birbiriyle çelişen durumlar ortaya çıkarıyor. İşçilerin, geçim kaygısı var. Patronlar bu süreçte çalışmak istemeyenin, ya da belli uygulamaların yanlış olduğunu söyleyenin işine son veriyor. Peki burada bir salgın çıktığında, bunun hesabını kim verecek? Bu insanların durumunu ilgili bakanlıklar denetliyor mu? Sosyal mesafeye kısmen bile olsa dikkat ederken, sosyal adalet göz ardı ediliyor” ifadelerini kullandı. Utkucan Akkaş / Özel Haber
Editör: TE Bilisim