İzmir’in kalbi Konak, tarih boyunca şehrin buluştuğu, ticari hayatın, alışverişin ve sosyal yaşamın merkezi oldu. Farklılıklar ve çok kültürlülüğün odağında yer alan İzmir’in merkezi Konak, her bir sokağında bu farklılıklardan izler bulabileceğiniz bir açık hava müzesini andırıyor. Farklı etnik köken ve inanç grubundan birçok kişinin yaşadığı Konak’ta Kadifekale ve etekleri daha çok Türkler’i ağırlarken, Yahudiler Karataş, Basmane ve İkiçeşmelik, Avrupa kökenliler Alsancak ve Kordon, günümüzde Kültürpark’ın bulunduğu yerde ise Ermeniler ikamet ediyordu. Yerleşim yerlerindeki bu farklılıklara rağmen birçok farklı köken ve inançtan aile yine de iç içe bir yaşamı birlikte paylaştı. Günümüzde Basmane bölgesindeki anıtsal yapıların birçoğu 17. yüzyılın sonrasına ait. Zaman içerisinde deprem ve yangınlarla oturulamaz ya da kullanılamaz hale gelen birçok yapı 19. yüzyılda yeniden inşa edildi. İsmet İnönü Anı Evi: Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 1884 yılında doğduğu ev İzmir’in Konak ilçesinde kendi ismini taşıyan sokakta yer alıyor. İnönü’nün cumhurbaşkanlığı sırasında İzmir Belediye Başkanı Behçet Uz tarafından o zamanki sahiplerinden satın alınan ev, 1950 yılından sonra ise İnönü Vakfı’na bağışlandı. 1998 yılında restorasyon çalışmalarına başlanan yapı, 1999 yılında bir anı ve müze evi olarak ziyaretçilere açık. İnönü Sokağı’nda bulunan ve içinde İnönü ve ailesine ait kişisel eşyalarla Lozan Antlaşması’nın betimlendiği, değerli karikatürlerin sergilendiği yapı; İsmet İnönü’nün çocukluk anılarında önemli bir yere sahip. O zamanlar Sarı Hafız Mahallesi’nin, “Mekke Yokuşu” denilen sokağında bulunan ev ile İzmir’in, İsmet İnönü için anlamı şu sözlerinden anlaşılıyor: “Altı sene, askeri tahsilin yılsonu tatillerini İzmir’de geçirdim. İzmir’e dayımın yanına, sılaya gidiş, benim için bahtiyarlık ve açılıp serpilme fırsatı olmuştur. Değirmen Dağı’ndaki küçük, mütevazı ev denize karşı, hala bana dünyanın en güzel köşkü gibi görünür. (İzmir’de) Dinlenirdim, gezerdim. Fransızca gazeteler okur, memleketimin dört köşesinde fevkalade bir hadise varsa onu öğrenir, takip ederdim. Nihayet, gelecek sene dersleri için biraz hazırlanır, bazen dil dersi de alırdım. Küçük dayım doktordu, edebiyat meraklısıydı. Onunla beraber bulunmak bana zevk verirdi. İzmir, bu suretle on üç ila yirmi iki yaşlarımda benim başlıca sevgilim olmuştur. On altı sene sonra, büsbütün başka şartlar içinde İzmir’e girdiğim zaman (10 Eylül 1922), türlü duygularım arasında sevgiliye kavuşmak heyecanı ayrıca yer alıyordu.” Smyrna Agorası: Agora, “açık alan” anlamına geliyor ve antik Yunan kentlerine özgü bir yapı olarak biliniyor. Kentin her türlü ticari, siyasal, dinsel, toplumsal etkinlikleri agorada gerçekleştiriliyordu. Namazgâh’taki Smyrna Agorası, Roma dönemi agoralarının en büyüğü, en iyi korunmuş olanı olarak biliniyor. MÖ 4. yüzyılda kurulan Agora, doğal felaketler nedeniyle iki kez yıkılıp onarılmış. Günümüze ulaşan kalıntılarının çoğu 178 yılında yaşanan depremin ardından İmparator Marcus Aurelius’un yeniden yaptırıp eşine armağan ettiği düşünülen Roma dönemi agorasına ait. Smyrna Agorası, ızgara kent planına uygun olarak yapılmış. Agora’nın avlusu Bizans’ın son dönemlerinde mezarlık olarak kullanıldığından günümüze ulaşmayı başarmış. Osmanlı döneminde de süren bu uygulama nedeniyle agoranın bulunduğu semt Mezarlıkbaşı olarak adlandırılmış. Altınyol: Kalıntıları görülen taş döşeli yol İkiçeşmelik Caddesi’nin başında şehre hâkim bir noktada enfes bir manzaraya sahip. “Roma Yolu” olarak nitelenen, kalıntının, Roma Dönemi Smyrnası’nın en önemli caddelerinden biri olan Altınyol’a (Khryse Hodos) ait bir kalıntı olabileceği düşünülmektedir. Abacıoğlu Hanı: Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nın kalabalığından kendinizi biraz olsun soyutlamak istediğinizde uğrayabileceğiniz bir yer olan Abacıoğlu Hanı, Konak Belediyesi tarafından esnafın da desteği alınarak restore edilen şahane bir yer. Han, 2007 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülü’nü, 2011 yılında da Philippe Rotthier Avrupa Mimarlık Yarışması Ödülü ve Tarihi Kentler Birliği Uygulama Ödülü’nü aldı. Günümüzde, avlusunda farklı farklı lezzetlerin tadıldığı, hediyelik eşya satıldığı mekanlarıyla Kemeraltı’nda gezilmeye ve görülmeye değer yapılardan biri olarak İzmir turizm ve kültür hayatına önemli katkılar sağlıyor. La Sinyora Sinagogu: 17. yüzyılda inşa edildiği düşünülen sinagog, demir kapısı ve üst kattaki kadınlar galerisine açılan güzel bahçesiyle bir mücevher gibi. Geniş ibadet yeri eşsiz ve tarihi manzara resimleriyle süslü olan Sinagog'un, Marranolar’ı Museviliğe döndürmek için tüm Avrupa'da faaliyet gösteren "Sinyora" lakaplı varlıklı hayırsever Donna Gracia tarafından kurulduğu rivayet edilir. Şadırvanaltı Camii'nden Havra Sokağı'na gelmeden önce sol tarafta Synagogues tabelasını görecek, o sokağa girdikten 30 metre sonra Signora Giveret Sinagogu yolun bitiminde karşınıza çıkacaktır. Sinagogun kapısından adım atar atmaz içeride kentin merkezinde göremeyeceğiniz güzellikte yemyeşil bir bahçe karşılıyor sizi. Yardım Taşları: Basmane sokaklarını gezerken kimi evlerin, cami, türbe, cadde ve sokakların köşelerinde kırık sütun parçaları ya da basamak gibi duran büyük blok taşlar dikkatinizi çekebilir. “Binek taşı”, “dinlenme taşı”, “sadaka taşı” diye anılan bu taşlar çeşitli ihtiyaçların karşılanması için ve hayır amaçlı düşünülmüştür. Kadın Müzesi: Basmane çevresinde yer alan bir başka önemli yerleşim de Tilkilik. Tilkilik’te, bulunan ve “Doktorlar Evi” olarak da anılan yapı, yenileme ve bakım çalışmalarının ardından 23 Ocak 2014’te, Konak Belediyesi’nce İzmir Kadın Müzesi olarak düzenlenerek ve hizmete açıldı. Kadın Müzesi’nin 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başında yapıldığı biliniyor. A.BUĞRA TOKMAKOĞLU / KEŞFETSEK