Türk edebiyatında özellikle Garip Akımı’nın temsilcileri olarak bilinen Orhan Veli Kanık ve arkadaşlarının biraraya g...

Türk edebiyatında özellikle Garip Akımı’nın temsilcileri olarak bilinen Orhan Veli Kanık ve arkadaşlarının biraraya gelerek 1 Ocak 1949 tarihinden itibaren yayınlamaya başladıkları fikir ve sanat gazetesi Yaprak; ‘Birinci Yeni’ diye adlandırılan şiir anlayışını yaygınlaştırırken, aynı dönemde yaşanan edebiyat polemiklerini sayfalarına taşımasıyla da edebiyat tarihimizin önemli bir kaynağıdır. Kuşkusuz hiç bir edebiyat hareketi, yaşanılan çağın coğrafyasından, siyasal, sosyal ya da kültürel yapısından bağımsız düşünülemez. Çünkü sanat, çağının tanığı ve yarınlar için bir çeşit kayıtlayıcıdır aynı zamanda...“Garip Hareketi”nin ortaya çıktığı İkinci Dünya Savaşı yılları, tüm dünyada umutların tükendiği, savaşa katılsın ya da katılmasın hemen bütün ülkelerin olumsuz etkilendiği bir dönemdir. Bunun yanı sıra yurtiçinde de 1946 seçimlerinden sonra gelişen siyasi olaylar Garipçileri olduğu gibi diğer sanatçıları da etkilemiştir. Özellikle Truman Yardımı diye bilinen Amerikan emperyalizminin ülkemize giriş yaptığı bu günler bir çok denge bozulur ve üst üste devrilen taşlar, dönemi içinde büyük gürültülere yol açar. O günlerin en büyük depremi Köy Enstitüleri’nin koruyucu babası Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ayrılması ve yerine Reşat Şemsettin Sirer’in atanmasıdır. Bu değişiklik, ilerici ve yurtsever sanatçıları derinden etkiler. Çünkü, Yücel’in bakanlığı döneminde kurduğu ve birçok sanatçının da görev aldığı Tercüme Bürosu, bu atamayla işlevini yitirir. Bu nedenden ötürü, örneğin Orhan Veli Kanık bu bürodaki, Necati Cumalı da aynı bakanlığın Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ndeki görevlerinden istifa ederler. Neşriyat Müdürlüğü’nde çalışan Melih Cevdet Anday ise etkisiz bir göreve verilir. O dönemde, yazan- çizen, küstürülmüş ve baskı altındaki sanatçıların birçoğu Ankara’da bir aradadırlar. Şaşkındırlar. Sabahattin Eyüboğlu, Abidin Dino, Arif Dino, Cahit Sıtkı Tarancı, Mahmut Dikerdem, Erol Güney, Nusret Hızır gibi isimler sanat ve ülkenin siyasetini konuştukları toplantılar yaparlar. İşte Yaprak gazetesi, Garip hareketinin kurucusu olan Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’in önderliğinde böyle bir edebiyat çevresini de içine alarak, düşüncelerini yansıtmak amacıyla, 1948 yılı sonlarında Mahmut Dikerdem’in Selanik Caddesi’ndeki evinde bir dost sohbeti ortamında doğar. Çıkışı, sanatın özündeki muhalif tepkiye uygun ve toplumun duyarlılıklarını daha geniş kitlelere örgütlemek amacı güder. 1940’lı yıllara ait edebiyatımızın durumunu yansıtması bakımından da, birinci elden kaynak oluşturan en güçlü süreli yayınlardan biri olan Yaprak gazetesi, yayınlandığı 28+1 sayısıyla bir çeşit o dönem edebiyatımızın resmi geçididir. Gölgesinde binlerce yeni fikrin barındığı, ‘40’ların tanığı bir ağaç gibidir Yaprak. 1 Ocak 1949 tarihinde ilk kez okurlarıyla buluşan fikir ve sanat gazetesi Yaprak’ın yazı işleri müdürü Orhan Veli Kanık’tır. Orhan Veli, aynı zamanda gazetenin sahibidir de. Yaprak gazetesinin yayın kadrosunda Abidin Dino, Ceyhun Atuf Kansu, Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Erol Güney, Suat Taşer, Orhan Kemal, Cevdet Kudret Solok, Necati Cumalı, Osman Darıcı, Talip Apaydın, Ziya Osman Saba, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi önemli isimler yer alır. Ancak gazetenin yazarlarından bazıları kendi isimlerinin yerine takma isimler kullanmayı tercih etmişlerdir. “Hızır” takma ismiyle yazan Nusret Hızır, o dönemde Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nde akademisyendir. Yine “M. Fırtınalı” ve “M.F.” takma isimlerini kullanan Mahmut Dikerdem ise Dışişleri Bakanlığı mensubu olarak derginin parasal desteğini sağlamaktadır. Orhan Veli Kanık gazete adına yazdığı yazılarında “Yaprak” takma ismini kullansa da açık ismine de yer vermiştir. Her ayın biri ile on beşinde yayınlanan gazete, 1 Ocak 1949 tarihinden 15 Haziran 1949 tarihine kadar düzenli olarak okuruna ulaşmıştır. Bu tarihten sonra dört ay gazeteye ara verilmiştir. Bunun sebebi, 15 Haziran 1949 tarihli gazetenin sağ alt köşesinde “Sayın Okuyucularımıza” başlıklı kısa bir notla açıklanmıştır: “Herkes bir yere gittiği için yazın okuyucu sayısı azalıyor. Bunu düşünerek gazetemizi birkaç ay tatil etmeye karar verdik. On üçüncü sayımızı 1 Kasım Salı günü çıkaracağız…” (15 Haziran 1949, Yaprak) 1 Kasım 1949’da 13. sayı ile yayın hayatına devam eden Yaprak gazetesi, 15 Haziran 1950’de 28. sayıya ulaşmıştır. Orhan Veli Kanık’ın ani ölümü nedeniyle arkadaşları tarafından şairin anısına 1 Şubat 1951 tarihinde “Son Yaprak” adı altında yayınlanan gazete, 28+1 sayısıyla yayın hayatını noktalamıştır. Döneminde on beş kuruşa satılan gazete adından da anlaşılacağı üzere arkalı önlü bir yaprak halinde, Ankara’da basılmış ve çoğaltılmıştır. Türk edebiyatında Yaprak, çoğunlukla dergi adı altında değerlendirilir. Ancak Orhan Veli Kanık ve yayın kadrosundaki arkadaşlarının yazılarında gördüğümüz Yaprak, dergi değil de bir gazete olarak vurgulanır... Yaprak için “gazete” demek tam da doğru değildir. Çünkü “gazete” haber ağırlıklı bir yayın organıdır. Dergiyse haberden çok bilgi, yorum, eleştiri gibi metinlere yer veren süreli yayın organıdır. Nitekim “Servet-i Fünun” da üzerinde “gazete” ibaresi bulunmasına rağmen edebiyat tarihimizde dergi olarak geçer. Neyse uzatmayalım, isterseniz Yaprak’ın açık künyesiyle devam edelim yolculuğumuza. Gazetenin Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü; Orhan Veli Kanık Mali İşler Müdürü; Mahmut Dikerdem Basım Yeri; Ankara Gazetenin Fiyatı: 15 kuruş Gazetenin Baskısının Yapıldığı Basımevleri; Arbas, Ar, Güney, Kanaat, Akın Basımevi Gazetenin Ebatları: 35x50 cm... İlk Sayı; 1 Ocak 1949 --- Son Sayı; 15 Haziran 1950 Orhan Veli anısına çıkarılan ‘Son Yaprak’; 1 Şubat 1951 Yaprak gazetesinde yazan sanatçıların yayınladıkları yazılara baktığımızda; Orhan Veli Kanık, kendi ismini ve isminin kısaltmalarını kullandığı “O.V. Kanık” ve “O.V.K.” imzasıyla toplam altmış, “Yaprak” takma ismiyle toplam yüz on beş yazı ve şiiriyle dergiye en çok katkıda bulunan sanatçı olarak karşımıza çıkar. “M.C.A.” ve “M.C. Anday” imzalarını da kullanan Melih Cevdet Anday ise, Orhan Veli’yi otuz sekiz yazı ve şiirle takip eder. Oktay Rıfat’ınsa, toplam yirmi dokuz şiir ve yazısını paylaştığı gazetede, adının dışında “O.R.” imzasını da kullanmış olduğunu görürüz. Yaprak’da daha çok makale türünde yazılar kaleme alan Sabahattin Eyüboğlu’nun toplam on dokuz yazısı yayınlanmıştır. Suat Taşer, on üç; M. Fırtınalı on iki; Erol Güney dokuz ve Abidin Dino altı olmak üzere çeşitli türlerde yazılar yazmışlardır. “Hızır” takma ismini kullanan Nusret Hızır felsefi yazılarıyla; “N. Cumalı” ve “N.C” imzalarını kullanan Necati Cumalı ise şiirleriyle gazetede yer alan diğer isimlerdendir. Nusret Hızır’ın yedi yazısı, Necati Cumalı’nın dokuz şiiri yayınlanır Yaprak’da ... Ayrıca yayın kadrosunun kendilerine ait yazı türleri ve Batı’dan yaptıkları çeviriler dışında çeşitli yazar ve şairlerin kalemlerine de yer verilmiştir. Orhan Kemal, Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Osman Saba, Sait Faik,Cahit Külebi, Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Cevdet Kudret bu isimlerden en tanınmış olanlarıdır. Yaprak’a içerik olarak baktığımızda öne çıkan bazı köşeler görürüz. Örneğin; “Batıdan Sesler”, “Her Sayıda Bir Kelime”, “Kitaplar”,“Dergiler”, “Dil Köşesi”, “Olan Biten” başlıkları altında çeşitli sütunları vardır Yaprak’ın. Bu yazımızda sadece ‘Kitaplar’ bölümüne göz atacağız. Yaprak gazetesinde önemli bir köşe olan “Kitaplar” adlı sütun kimi zaman şiir kitaplarının, kimi zaman da öykü veya romanların tanıtımlarıyla hemen hemen her sayıda okuruyla buluşur. Bir iki örnek vermek gerekirse; Mümtaz Zeki Taşkın’ın ‘Varyete’ adlı şiir kitabı, Sait Faik’in öykü kitaplarından biri olan ‘Mahalle Kahvesi’, Orhan Kemal’in ‘Ekmek Kavgası’ romanı, Haldun Taner’in ‘Yaşasın Demokrasi’ adlı öykü kitabı, Mahmut Makal’ın ‘Bizim Köy’ adlı kitabı, Orhan Veli’nin ‘Nasrettin Hoca’ adlı manzum hikâye kitabı Yaprak gazetesinin “Kitaplar” başlıklı sütununda tanıtımı yapılan eserlerdir.Necati Cumalı, Orhan Kemal’in ‘Baba Evi’ kitabının tanıtımını yaparken; ‘Sazımdan Sesler’ adlı Aşık Veysel’in ikinci şiir kitabının ve Orhan Veli tarafından çevrilen ‘La Fontaine’in Masalları’ adlı iki küçük kitabın tanıtımını da Melih Cevdet Anday yapmıştır. Cavit Orhan Tütengil tarafından yazılan ‘Köy Enstitüleri Üzerine Düşünceler’ ise Melih Cevdet’in değerlendirmesiyle okunması önerilen yapıtlar arasına gösterilir Yaprak’ta... Naim Tırali’nin ‘Yirmibeş Kuruşa Amerika’ adlı öykü kitabını Erol Güney eleştirirken; Reşat Cemal Emek’in ‘Hacı Babanın Kumruları’ adlı şiir kitabının kısa da olsa tanıtımını Orhan Veli yapar. Erol Güney, Oktay Akbal’ın ‘Aşksız İnsanlar’ adlı öykü kitabını tanıtırken, yazarın kimi öykülerinde öykü kişilerinin gerçekten uzak oluşunu eleştirir. Bunun yanında, Oktay Rıfat, Kemal Kandaş’ın ‘İnsanoğlu 20’nci Asırda’ adlı şiir kitabının tanıtımını yapar.Kitaplar” adlı sütunda okuru yeni çıkan yayınlar hakkında bilgilendiren Yaprak, her zaman yeni çıkan kitapların tanıtımı yapmamış, kendi beğenisine göre seçtiği yapıtları incelemiştir daha çok. Dolayısıyla tanıtımdan çok, bu sütunlarda eleştiri amacı güdülmüştür. Dergiyi çıkaranlar böylece bir yandan kendi edebiyat anlayışlarının sınırlarını daha da belirginleştirirken, diğer yandan da dünya görüşlerini yansıtan bir gazete olarak Yaprak’ı kamuoyunun dikkat ve beğenisine sunmuşlardır. Yaprak’çılar dönemin diğer gazete ve dergilerini de yakından izlemişler, Onlarla son derece saygın didişmeler yaşamışlardır. Örneğin; ‘Toprak’, ‘Kalem’,’ Yaşayan Sanat’ adlı dergiler Yaprak’çıların eleştiri oklarına uğrarken, Trabzon’da çıkarılan ‘Değirmen’ adlı derginin köye yönelişi, dergide yayınlanan kimi şiirlerin rahat söylenişleri Yaprak tarafından takdir edilmiştir. M. Fırtınalı yazısında “Büyük şehirlerin dergileri arasında irticaa karşı açtığı büyük savaşla gönüllerimizi kazanan Varlık dergisi başta olmak üzere, Ankara’nın ‘Yağmur ve Toprak’ını, İzmir’in ‘Fikirler’ini, İstanbul’un ‘Yeniden Doğuş’unu, Trabzon’un ‘Değirmen’ini okuyucularımıza salık veririz.” der. (15 Nisan 1945, Yaprak) Yazımızın son bölümünde Yaprak dergisinin sayıları arasında kısa bir gezinti yapalım. Yaprak’ın ilk yazısı ‘Alış Veriş’ adıyla yayınlanan bir manifestodur. “Gül verir yonca alırız / Bülbül verir serçe alırız” diye başlayıp “Canan verir dost alırız / Gözyaşı verir ümit alırız” diye biter. İlk sayıda Oktay Rıfat’ın ‘Kervan’ adlı şiiri sağ üstte yer alırken, arka sayfada Orhan Kemal’in ‘İstasyonda’ adlı kısa hikayesi yayınlanır. Yaprak’ın ikinci sayısında Sait Faik usta vardır. “Kış Akşamı, Maşa ve Sandalye” adlı kısa hikâyesiyle görürüz onu Yaprak’ta... Üçüncü sayıda bir şiir devi daha çıkar karşımıza; Fazıl Hüsnü Dağlarca ve ‘Durdu, Çöktü, Yıkıldı’ şiiri... Hemen üstündeyse Cahit Sıtkı’nın ‘Kış Gecesi Rüyası’ şiiri... Yaprak’ın beşinci sayısının favorisi Orhan Veli’dir. Sağ üstte bildik bir şiiri vardır; ‘Dalgacı Mahmut’. Altıncı sayıdaysa aynı yerde bu kez ,’Güzel’ şiiriyle Oktay Rıfat vardır. Bu sayıda açılış şiiri Cahit Sıtkı’nın ‘Utanç’ şiirine bırakılmıştır. Sekizinci sayıda bu kez Cahit Külebi çıkıverir karşımıza, ’Kuşun Hikâyesi’ şiiriyle... Bu şiirin hemen altında Suat Taşer’in ‘Hürriyet Derler Bir Güzel Sevdim’ şiiri... Sol alttaysa çok tanıdık bir şiir vardır; Orhan Veli ve ünlü ‘Bedava’ şiiri... Yaprak’ın 11.sayısında ‘Dergiler’ sütununda ‘Köy Enstitüleri Üstüne’ adlı bir savunma yazısı okuruz. Birinci sayfada da Orhan Veli’nin ‘İşsizlik’ adlı düz yazısı vardır. 12. sayı ramazan ayına denk gelmiş olmalı; Oktay Rıfat’ın ‘Ramazan’ adlı şiiri Yaprak’ın muhalefeti hakkında tartışmasız net bir fikir verir okuyucusuna...”Bir girmiş ramazan / Giriş o giriş / Çıkmak bilmiyor / Beş yıldır ramazan / On yıldır ramazan / Yüz yıldır ramazan / Ramazan efendim ramazan”... Bununla kalsa iyi... Ötede Bedri Rahmi’nin ‘Yollara Yollara’ şiiriyle, Melih Cevdet’in ‘Çare Yok’ şiiri de en az Oktay Rıfat’ın şiiri kadar nettir... Yaprak’ın 13. sayısı da Cumhuriyet Bayramı’na denk gelmiş anlaşılan; Yaprak’çıların bayram kutlaması hayli ilginçtir: “ (Yaprak) En haklı bayramımız olan Cumhuriyet Bayramı’nın bütün yurttaşlara kutlu olmasını ve hepsinin, önümüzdeki yıl içinde daha hür, daha eşitçe günler görmelerini diler.” Ayrıca bu sayıda sadece sözlerin değil, çizginin de Yaprak’ta yer aldığını görürüz. Abidin Dino’nun ‘İstirahat’ adlı deseni sol alt köşede yerini alır. 18.Yaprak’ta Melih Cevdet, Yahya Kemal’e ithafıyla, ‘4x400 Engelli’ adlı bir açılış şiiri yayınlar; “ Birinci Osman, Birinci Orhan, Birinci Murat, İkinci Osman, Üçüncü Orhan, Dördüncü Ahmet, Beşinci Mehmet, Üçüncü Osman, Altıncı Mehmet, Dayan Mehmet, Dördüncü Osman,Yedinci Mehmet, İkinci Osman, Üçüncü Ahmet, Haydi Mehmet, Mehmet birinci”.... Ötede arka sayfada Orhan Veli ‘Şundan Bundan’ köşesinde, her ikisi de tiyatro klasiği kabul edilen ‘Antigone ve Scapin’in Dolapları’ üzerine bir yazı yazar. 19. Yaprak’ta bu kez Tahir Baykurt imzasıyla Fakir Baykurt’un ‘İki’ adlı kısacık şiiriyle karşılaşırız. Arif Dino, Cahit Irgat ve Fethi Giray da şiirleriyle bu sayıdadırlar. 21.Yaprak’ta köy enstitülü bir şair daha vardır. Başaran ve ‘Mehmet’ şiiri...’Kitaplar’ sütunundaysa Orhan Veli, Mahmut Makal’ın ‘Bizim Köy’ kitabı değerlendirmektedir. 22. sayıda açılış şiiri Necati Cumalı’nındır; ’Uçanalı Zülfikar Bey’e Ağıt’... Sağ alttaysa, 1946 CHP Şiir Yarışması ikincisi, köy enstitülü köylü çocuğu Osman Darıcı’nın ‘Günaydın Sıdıka’ şiiri vardır. Onun altında yine bir köy enstitülü şairi görürüz. Talip Apaydın ve ‘Tokat Dolaylarında’ şiiri... 23.Yaprak’ta Nâzım Hikmet’in açlık grevinin haklılığı hakkında bir yazı yayınlanırken, 25.sayıda bu açlık grevine bir ‘yazar sorumluluğu ve tarihe kara bir leke olarak geçecek bu olaya ortak olmamak’ için greve iki gün aç kalarak ortak olduklarına dair bir destek yazısı yayınlanır. İmza; Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat! 15 Haziran 1950’de yayınlanan ve son sayı olan 28.Yaprak, oldukça serttir. 1950 seçimlerinin galibi Demokrat Parti’nin başa gelir gelmez yaptığı ilk icraat olan Türkçe okunan ezanı tekrar Arapça okutma kararı Yaprak’çıları kızdırmıştır. Orhan Veli’nin aynı zamanda Yaprak’taki son yazısı olan ‘Ezan’ başlıklı yazısı şöyle başlar; “Demokrat Parti hükümetinin ilk ele aldığı meselelerden biri de ezan meselesi oldu. Sebebi meydanda: En mühim iş buydu çünkü. Bir hafta daha Türkçe ezan dinlemeye tahammülümüz kalmamıştı. Ezan hemen Arapçaya çevrilmese hep birden ölecektik...” Yazı son derece açık ve dönemi için cesur bir yazıdır... Ancak yazının sonu, bir sanat adamının toplumunun geleceğini nasıl da doğru okuyabildiğine eşsiz bir örnektir... Tüylerimizi ürpertecek kadar doğru bir saptamayla çıkmış Orhan Veli yazısından; “İşte ramazana giriyoruz. Oruç yemenin kafirlik olduğunu düşünen kimseler tarafından pek alâ taşa tutulabiliriz. O kimseler çoğalabilir... Memleket yararına görmek istediğimiz işler bu gün nasıl komünistlik oluyorsa, o gün kolayca kâfirlik olur. Hep birden ayaklanırlar. Milli heyecanın yerini dini heyecan alır. Hükümet o heyecanı yatıştırmaktan acizdir. Dini heyecan her istediğini yaptırmaya başlar. Sonu nereye varır bu işlerin? Görmek istemeyiz ama herhalde çok kötüye...” Ardından birkaç günlüğüne Ankara’ya giden Orhan Veli, 10 Kasım 1950 günü belediyenin açmış olduğu bir kablo çukuruna düşer ve bu olaydan 4 gün sonra, 14 Kasım 1950 günü döndüğü İstanbul’da -öldükten sonra anlaşılan bir nedenle- beyin kanamasından ölür. Arkadaşları bu ani ölümle sarsılsa da; “Orhan Veli için arkadaşları tarafından bir defaya mahsus olmak üzere çıkarılmıştır - Yazı işlerini fiilen idare eden sahibi : Meziyet Bölükbaşı - Basıldığı yer; Güney Matbaası - 1.2.1951 - Fiyatı 20 Kuruş” künyesiyle, son bir Yaprak çıkarılır. Son Yaprak’ta yoldaşları Orhan Veli’ye dair yazılar yazarlar. Melih Cevdet, Oktay Rıfat, Sabahattin Eyüboğlu, Abidin Dino ve Cahit Sıtkı’nın sözleri, upuzun ve çok hüzünlü bir şarkının birçok elden yazılması gibidir. Meraklısı bulur okur bu yazıları ama Cahit Sıtkı’nın yazdığı yazıdan bir bölümü buraya alıntı yapmadan geçemeyeceğim. Diyor ki Orhan Veli için Cahit Sıtkı; “... Ne mutlu ona ki otuz altı yılını boşuna harcamadı, şairlik haysiyetine toz kondurmadan yaşadı, namuslu ve büyük bir iş gördü. Bize her biri Türkçenin bir bayramı olan katıksız, pırıl pırıl şiirler bıraktı. Hakkıdır; Urumelihisarı’ndaki kabrinde, biz yaşayanlara haram olan rahat bir uyku uyuyabilir.” Bugün ‘Yaprak’ deyince hemen aklımıza Orhan Veli gelir. Yüzümüze bir gülümseme yayılır nedensiz. Ama bunun için, Orhan Veli’nin,Yaprak dergisinin ilk zamanları parasal sorunlardan dolayı yayını durmasın diye paltosunu ve Abidin Dino’nun kendisine armağan ettiği tabloları sattığını bilmeyiz çoğumuz...Ne acı!