Kıyamet kopsa unutamazsın Unutamazsın artık Bir kere sevmişsin ne denir sana Ne denir sana artık Hangi pencereye baksan onu görürsün Onu görürsün artık Hangi limana demir alsa gemiler Ona uğram...

Kıyamet kopsa unutamazsın Unutamazsın artık Bir kere sevmişsin ne denir sana Ne denir sana artık Hangi pencereye baksan onu görürsün Onu görürsün artık Hangi limana demir alsa gemiler Ona uğramadan edemez Şarkılar güzelse hala Hala sarıysa mimozalar Onu unutamadığın içindir… Tencerede kalmış pudingi sıyırmanın verdiği huzuru veren şarkılar, sesler var… Benim için o seslerden biri de Yaşar… Ah Yaşar’ın sesini ne severim, ne çok severim. En acıklı sözleri bile yüreğimdeki kelebeklerin kanatlarını hareketlendirmeye yeter. İçim bir huzur dolar, mutluluğa yelken açarım. O yüzdendir ki hüzünlenmek istediğimde değil de, keyfime keyif katmak için dinlerim. Şimdilerde böyle etkili sesleri duymak gerçekten zor… Özellikle 80’ler ve 90’larda gençliğinizi yaşamışsanız ve sanatın o bereketli topraklarından bir yudum içmişseniz zaten yeniye bir türlü ayak uyduramıyorsunuz. Dinliyorsunuz, söylüyorsunuz ve hatta bazen de söylüyorsunuz ama yer etmiyor işte… Unutulup gidiyor… *** Yazın miskinliği üzerinize sindi mi? Özellikle İzmirliler ne demek istediğimi anlayacaktır. Mayıs ayının sonu haziran ayı ile kucaklaşırken bizim ne iş yapasımız gelir ne de hareket edesimiz. İçimiz kıpır kıpır olurken, bedenimiz menteşelerinden ayrılmış çekyat gibi kırık, dökük ve hareketsiz kalır. İçimiz habire, ‘Kalk gidelim Çeşme’ye, atalım kendimizi Seferihisar’ın soğuk sularına, Gümüldür’de eski dostlarımızı görelim, Karaburun’da doğa ile kucaklaşalım’ derken, harıl harıl çalışmamız beklenemez değil mi? Hele bir de benim gibi son iki yıldır tatil yüzü görmemiş bir İzmirliyseniz… Her an kaçıp uzaklaşmak, telaşı geride bırakmak, serin suların kucağına atmamak için kendimi zor tutuyorum! Peki, ne mi yapıyorum… Limon şerbeti! Unutmayın, ‘Limon şerbeti’ sadece Dumbledore’un kapısını açmaz, size de sihirli bir serinliğin penceresini aralar! İsim vermeyeceğim, o çok bildiğiniz ünlü kahve markasının sevilen bir içeceği vardır. Limonata desen değil ama çok sevilir, yazın içinizi de baya bir serinletir. Bu ara ona merak sardım. Canım deniz istedikçe, içip içip serinliyorum. Gözümü kapatıp kendimi serin sularda hayal ediyorum… Malzemeler: Yarım demet nane 2 adet limon 5 su bardağı su 4 yemek kaşığı şeker 2 parça buz Yarım demet yeşil nanenin yapraklarını bir kasenin içine ayıklayın. 2 adet limonun kabuklarını soyun ve nane yapraklarıyla aynı kaseye koyun. Kasenin içerisine şekeri ilave edin ve yeşil nane, limon ve şekeri eliniz yardımıyla ovun. Daha sonra kasenin içerisine suyu ilave edin ve içerisine kabuğunu soyduğunuz limonların suyunu sıkın ardından şeker eriyene kadar karıştırın. Bir süzgeç yardımıyla kasedeki suyu süzün. Tarifimiz hazır bir bardağın içerisine bir miktar buz ile servis edebilirsiniz. Serinliğin tadını çıkarırken Semra ablanızı hatırlamayı unutmayın… Haftaya görüşürüz!