Bu hafta tarım sektöründe faaliyet gösteren birkaç arkadaşımın iş yerlerine g...

  Bu hafta tarım sektöründe faaliyet gösteren birkaç arkadaşımın iş yerlerine gittim. Tabii, kendi yerlerimize de uğradık… Bizim kahya da doğuştan çiftçi, Diyarbakırlı, çok çalışkan, işi bilen bir kardeşimiz… İşin sahibine seslenerek “Mustafa!” diye lafa girdim. “Kardeşim uzun zaman oldu görüşemedik, televizyonlar ‘Çiftçi yandı’ diyor, sen ne diyorsun?” Madem sordun ağabey, dinle o zaman” dedi. Bizim başımızın derdi, tarımsal sulamada kullandığımız elektrik enerjisi. Çünkü bir KW’ı bir lira. Şahsen ben yılda 30-40 bin lira ücret ödüyorum. İki faturayı ödeyemediğinde elektrik aboneliğin iptal edilip anında icraya veriliyorsun. Bu defa ek harcamalar, zaman kaybı oluyor ki çıkan masraf da az buz değil.” Mustafa durmuyor, hemen diğer işi hayvancılıktan bahsetmeye başlıyor; Ağabey, süt yeminin kasımdaki çuval fiyatı 90 liraydı, bu hafta 131 lira oldu. Her hafta artıyor ama sütü 3 liraya sattırmadılar.” Nasıl?” demişim aniden. Dinle bak nasıl anlatayım: Bizde süt fiyatı denince bilen bilmeyen bir şey söylüyor, bu ülkede şişe suyu 2-18 liraya kadar satılıyorsa süte günah değil mi? Damızlık birliğimiz var. Bu birlikte şimdi kayyum mevcut. Tarım Bakanlığı süte 2 lira 80 kuruş fiyat verdi. Süt Birliği ise süte 3 lira fiyat koydu. Tarım Bakanlığı Birliğe 3 liraya süt alamazsınız dedi ve biz de sütü 3 liraya satamadık. Ayrıca hesaplaşmada 2.80 yerine 2.78 lira olarak hesaplandı. 3 lira çok mu? Bir de mahcup ediliyoruz. Bitmedi; desteklemeler ödendi deniliyor ama ben 2020 yılından süt, yem bitkileri, buzağı, mazot, gübre desteğini daha almadım, madden sıkılıyorum. Suni tohumlamada, suni yavruya 500 lira destek… 150 lira veterinere, 350 lira kalıyor. Tabii yani doğrudan dana ile tohumlamada ise sadece 350 lira destek alıyorum. Yani biz ve veterinerler suni tohum üreticilerine çalışıyoruz. Herkes zam aldı, en düşük maaş alan tarımcı akla gelmedi diye düşünüyoruz. Hayvancılık yapıyoruz, beside et fiyatlarında bir kuruş yükselme olmadı. Etle ilgili üretim yapan büyük firmalar hem alıcının ayağına servis yapıyor hem de zamlı satıyor, bu nasıl rekabet! Artık insafa sığındık. Birileri çiftçi diye televizyona çıkıyor, kimden yana olup kimi savunmaya çalışıyorsa, ‘Sivri biber, domates kış olduğu için zor yetişiyor, eh ihracat da var, ondan fiyatları yükseliyor’ diyor. Mandalina, salatalıkta da aynı durum varmış, ihracat varmış o nedenle fiyatlar yükselmiş. Bu kimseler çiftçi mi tiyatrocu mu? Çiftçi susarak iyi etmiyor derdini anlatmalı başımızda bir çiftçi kurumu yok, var da yok ağabey” diyor çiftçi kardeşim. Tarım kooperatiflerini esnaf kurumlarına bağlamışlar. Onlar da ilgisiz. Yazık, tarımda yıldız olacağız güya… Biz malımızı illa ikinci elle mi satalım! Hizmet sektörü de bizimle birlikte yok oldular ağabey. Üretim önemli, gelir düzeyinde adalet olmalı, desteklemeler yüksek olmalı. Tarımsal sulama üretimin en büyük ihtiyacı pahalı. O nedenle elektrik fiyatları adil değil. Gelirdeki adalete bakılmalı. Tarım ekonomisi konuşanlara tavsiyemiz konuşmayı tarım yapanlara yani milletin efendisine çiftçilere bırakmalılar. Bu kadar ağabey, canını sıktık ya kusura kalma…”