İhmal ve hata… Hayat ve ölüm… Korku ve acı… Sonra umut… Hepsi bir arada. Aslında en kötüsü ve anlamsız olanı hepsinin bir arada olması… Gerçi dünya dediğimiz şu yer kürede “Hayat ve...

İhmal ve hata… Hayat ve ölüm… Korku ve acı… Sonra umut… Hepsi bir arada. Aslında en kötüsü ve anlamsız olanı hepsinin bir arada olması… Gerçi dünya dediğimiz şu yer kürede “Hayat ve ölüm, korku, acı, kaza, ihmal ve umut hep yan yana… Fakat… Depremin faturası çok ağır oluyor. Bile bile ölüme ve acıya kucak açmak bu. Bilmek… Elbette biliyoruz. Elbette biliniyor. Türkiye birden fazla deprem kuşağının içinde… Fay hatlarımız ülkemizin neredeyse her tarafını sarmış durumda. O sebeple biliyoruz. Biliyoruz çünkü daha önce “deprem acısını” çok yaşadık. Erzurum, Erzincan, Van, Sakarya, Kocaeli, Yalova, Manisa ve daha niceleri… Yaşadık, yaşadık ama hiç değişmedik. İhmallerimiz, hatalarımız, bananelerimiz, sananelerimiz, kanun tanımazlıklarımız ve boşverci tavrımız hiç değişmedi… *** Şimdi şimdi ortaya çıkıyor; depremde yıkılan binalar için belediyeler ve yetkili kurumlar zaten “tehlikeli-dayanıksız” yani “çürük” raporlarını vereli yıllar olmuş. Olmuş da, dinleyen hani? Önlem alan nerede ve binasını değiştirme girişiminde bulunanlar kim-kimler? Tabii ki hiç kimse… Yani bu fatura hepimize… Tamam suçlu biziz de… Kurumların belediyelerin ve hükümetlerin hiç mi suçu yok! Biz insanlar tarım arazilerine, yumuşak zeminli akarsu deltalarına ev yaparken sahi, bu kurumlar neredeydi? Neden kimse bize “DURUN, YAPAMAZSINIZ!” demedi. Bizim dizginlenemez ve sınır tanımayan konut yapma dürtümüze neden büyük büyük kurumlarımız daha en baştan engel olmadı. O sebeple hepimiz suçluyuz, hepimiz hatalıyız… *** Seksenli yıllardan doksanlı yılların ortalarına kadar İzmir’de Belediye Başkanı Burhan Özfatura başarılı bir konut yapım politikası ve uygulaması geliştirmişti… Evka’lar, Egekentler ve diğerleri… Egekoop da bu başarının altına imzasını atan güçlü bir İzmir kurumu…Egekoop Başkanı Hüseyin Aslan’ın da ekibiyle birlikte tarım arazisi olmayan alanlarda konut yaptığını biliyoruz. Ne yapıldı peki o dönemler? Söyleyeyim; İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Egekoop hiçbir projesini tarım alanlarına yapmadı. Yükseklere güçlü zeminlere yapılan konutlarla konutlaşma tarihimizin belki de en özge projeleri gerçekleştirildi. Ama sonra… Unutuldu bu yapılanlar. Çünkü 2000’li yıllardan sonra ülkemizde yepyeni bir “yapılaşma furyası esti, politikası oluştu”… İnşaat sektörü ekonomimizin en güçlü ve en etkili payının sahibi oldu. “Yap-sat” a dayalı yeni müteahhitlik dönemi banka kredilerinin konut alımına uyarlanmasıyla roket gibi hızlı bir sistem oluşturdu. Bu yoldaki sınırsız isteklerimiz de ne tarım arazisi bıraktı, ne sokak ve mahalle! Hepsi kurban oldu gitti. Sonra… Yıkılan binalarda umut aramak bize kaldı… Acaba sağ çıkacaklar mı? Acılarımız gerçekten çok büyük, günlerdir gözyaşı döküyor ve kurtarmak için şehir ve ülke olarak çırpınıyoruz. Kaybettiklerimize rahmet, kalanlarımıza sabır, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Bir önceki gün 65’inci saatte 3 yaşındaki Elif Bebek ve 91’inci saatte beton yığınının içerisinden çekip çıkarılan 3 yaşındaki Ayda Bebek umudumuz oldu. Canla başla kurtarma mücadelesinde emeği geçen tüm ekipleri yürekten kutluyorum. Gözyaşları ve dualarla umudumuzu canlı tutuyoruz. Lakin ders alalım diyorum!