İzmir iş dünyasının, İzmir’le derinlerde bir derdi var ama ne acaba? Basmane’den Kemeraltı’na, kendi dedesinin yaşadığı, babasının doğduğu yerlerin harap edilmesine ses çıkarmayan ‘torunların’, İzmir...

İzmir iş dünyasının, İzmir’le derinlerde bir derdi var ama ne acaba? Basmane’den Kemeraltı’na, kendi dedesinin yaşadığı, babasının doğduğu yerlerin harap edilmesine ses çıkarmayan ‘torunların’, İzmir üzerine ahkam kesmelerinin zerre kıymet-i harbiyesi yok gözümde. Paranın verdiği gücü, farkında olmadan zalimlik hakkı sayan sermaye, muhtemeldir ki emperyalist danışmanlarının dolduruşuyla verdiği “pozların” tarihe nasıl kaydedildiğini de kestiremiyor. Geçen günlerde bir İstanbul gazetesinin ekinde, İzmir sermayesinin alayının poz verdiği fotoğraflar gördüm. İstanbul gazetesi eki, bir gece düzenlemiş de parti vermiş de tüm patronlar ve “yakinleri” icabet buyurmuş. Pek güzel… Kimsenin ettiğini ve tercihini tartışacak değilim. Kim ne yaparsa sonuçta kendi iradesiyle yapar. Ama İstanbul’un onayı olmadan İzmir için kalem oynatmayanları bu kadar önemsemenin altında “başka korkuların” olduğuna imzamı atarım. İzmir’in gazetelerini beğenmemek, televizyonlarının yok oluşunu “çiğdem çitleyerek” izlemek ve İzmir’in basın tarihini yok sayarak İstanbul’a biat etmek hiç yakışmıyor İzmir’de ‘doyanlara’! Bu işte ‘özel çaba’ gösteren ‘iktidar unsurları’ olduğunu da tahmin ediyorum. İzmir’de ‘her taşın altına elini koymakla’ mükellef sermayenin, ciddi ciddi başını iki elinin arasına alması gerekiyor. Herkes bilmeli ki İzmir, İstanbul’un arka bahçesi, uzak beldesi değildir. Açtırmayın kutuyu söyletmeyin beni. İzmir basını tamamen batarsa iş dünyası bundan kârlı çıkmaz! Gelecek yazıda ‘her şeyi’ belediyeden veya devletten bekleyen bazı monşerlere önerilerim olacak. Bayramdan sonra tabii… ADAYLAR VE ‘İBANLAR’! Şu Menderes’te olan biteni anlamaya çalışırken, A3Haber’de Serdar Öztürk ustanın yazısını okuyunca ciddi söylüyorum, sarsıldım. Her ne kadar olay bir iddia ve hukuk aşamasında da olsa, zaten konum değil Menderes. Ben size başka bir konu aktarayım. Türkiye’de örneğin belediye başkanı ya da milletvekili olmak için aranan şartlar nedir? Anayasayla, kanunlarla bellidir değil mi? Peki böyle midir gerçekte? Değil işte! Bir süre önce İzmir’e gelip, İzmir basınına alenen hakaret eden CHP’li “şahsın” özür dilediğini duydunuz mu? O “şahıs” İstanbul’da yapsaydı aynı hareketi, ne olurdu? Geçtim… Şimdi örneğin “ben” çıksam ve “ey ahali ben şuraya belediye başkanı olmak istiyorum” desem, sizce ne cevap alırım? Hemen söyleyim: “Kaç paran var?” Yahu “parayla” ölçülen siyasette “demokrasi” olur mu? Hani bilgi, donanım, karakter? Onlar yok. “Odun koysak kazanırız” anlayışıyla seçilenlerden “hayır” millete mi kendilerine midir? Ha bir de “merkezde” onlar için “malum sebeplerle” çaba gösterenleredir “hayır”! Biliyorum şimdi bu yazıya “kızanlar” olacak, tavsiyem dondurma yemeleri de önümüzde iki seçim var. Bakalım siyasi partiler kimleri “aday” gösterecek? Genel Başkanlar istedikleri kadar nutuk atsınlar “demokrasi” falan diye… İstedikleri kadar “hak hukuk halk” desinler. Genel başkanlardan aşağıya doğru “gerçek” galiba “tek”! O ne? Tabii ki iban numarası! Kafalar karışmasın “bizzat” bildiklerim ve “yaşadıklarım” var… Onun için “birileri” İzmir’de haddini bilsin. BAYRAM GELMİŞ NEYİMİZE? Yarın Kurban Bayramı… Ne diyeyim bu ekonomik koşullarda “kurban” olan millet de madem 9 gün “bayram tatili”, kutlu olsun artık! Lakin “bayram gelmiş neyime” türküsünü söyleyip duruyoruz sessizce. Kimler “tatil gibi” tatil yapacak, kimler “bu sıcakta” evlerinde oturmak zorunda kalacak bilemem. Ben evde olanlardanım. Gidenler sağlıkla dönsün dileğim odur. Bu bayrama damgasını vuracak olan yine ekonomik krizdir mutlaka. Bayram ziyaretlerinde hep bu konuşulacak, eminim. Her ne kadar Emlakçılar Odası Başkanı Bay Mesut’a göre kira artışları yüzünden “geniş aileler” yeniden oluşuyorsa da bayramın tadı kaçalı çok oldu. Mesut başkan, kira artışlarını sadece ekonomiye bağlasa da gerçeklerle yüzleşmek istemediğini iki yıldır biliyorum. İzmir’de şirketleşen “ecnebi” isimli emlakçıların depremden beri kiracılara uyguladıkları zulmün kitabını yazsam kâğıt yetmez. “Bayram gelmiş neyime anam anam garibem Kan damlar yüreğime anam anam garibem Yaralarım sızlıyor anam anam garibem Doktor benim neyime anam anam garibem” Haydi bakalım canlar, bayramınız kutlu ola, her şeye rağmen!