Hayatta kimse esir olmak istemez elbet. İnsanlara baktığımda bedenen özgür olsalar da ruhen esir olabiliyorlar. “Onsuz asla yapamam” der bazıları. “Alışveriş

Hayatta kimse esir olmak istemez elbet. İnsanlara baktığımda bedenen özgür olsalar da ruhen esir olabiliyorlar. “Onsuz asla yapamam” der bazıları. “Alışveriş yapmadan duramam”, “Kendi başıma yaşayamam.” Kendi gücümüzü unuturuz bazen. Yaşamımızı hep bir şeylere bağlayabiliriz. Kontrol başkalarındadır. “Onsuz yapamam.” Kendi başına var olamayan birinin söyleyeceği sözdür. O ancak başka biriyle varlığını hissedebilir. Bu Ayşe, Ahmet, anne, baba olabilir. Hayat sınavı da kendini var edebilmesi için yalnızlığı defalarca deneyimlemesi olur. Onsuz yapamam dedikçe “onsuz yapabileceği” bir hayatı öğrenir. Her ilişkisi bittiğinde kolu bacağı yok gibi hisseder. Çünkü o diğeriyle bütündür. Hayat inadına zor sınavlara sokar. Onsuz da yapabileceğini deneyimleyebilmesi ve özgürleşebilmesi için. Daha doğrusu kendini kendiyle var edebilmesini anlatmaya ve öğretmeye çalışır. Bazıları bununla ilgili farkındalık yaşar ve özgürleşir. Bazıları ise hayatları boyunca ona sunulan öğrenme ve var olma fırsatını kaçırır. Birine bağımlı olarak yaşar gider... Bedenini ve ruhunun varlığını ancak birisi olduğunda hissedenlerin var olabilme süreçleri de zordur. Hepimizin hayat adına birçok mücadelesi vardır. Kariyer yapmak, para kazanmak, araba almak, ev almak, çalışmak, çocuk bakmak, evlenmek vb. Kariyerimiz mesela... Unvanlarımız... Biriyle tanıştığımızda alakasız bir yerde bile “Ben Prof. Ayşe Karaman”... Ne havalı değil mi? Ama ruhun havalı değil. Onu nasıl prof yapacağız? Aklı kadar ruhunu profesör yapamamış insanlar var. Bağımlı olduğun illa ki bir insan olmayabilir. Bu örnekteki gibi ünvanlar için de aynısını söyleyebiliriz. Ancak ünvanıyla var olan insanların sayısı oldukça fazladır. Onun da kolu bacağı unvanı. O da “onsuz yaşayamıyorum” diyor. Bu da bir bağımlılık bana göre... İlla ki sigara ya da alkol bağımlılığı olması gerekmez ki.. Bağımlılık birçok yerde kendini gösterir. Bir gün çocuğu için biri aradı. “Ben Prof. Ahmet... Buse’nin Babası” dedi. Anlam veremedim. Çünkü benim için kimin babası olması yeterliydi. Hatta baba olması yeterliydi. Telefonla her aradığında aynısını derdi. Trajikomik gelmişti. Buse’nin babası olmasından önce Prof. Ahmet olması daha önemliydi belki de... Demek istiyor ki: Bak benim ünvanım bu ona göre iletişim kuralım. “Haddini bil! Öyle konuş...” dercesine belki de... Biliyordum ki hayat o baba için ruhen çok zordu. Çünkü kendini var edememiş bir insanın içsel çatışmaları da o kadar fazla olur. Ruhen bağımlı olduğumuz her şey içten içe bizi yorar ve öfkelendirir. Öfkemiz ya da yorgunluğumuz o kadar farklı yerlerden çıkar ki hala anlamayız en temel nedenini. Hayat akıp gider... Bedenin esir olsa da ruhun özgür olur bazen... Şartlar el vermez ama ruhun gök yüzünde sana bakarak dans eder… Ya da bedenin özgürdür, ruhun bir kafesin içinde onu fark etmen için her defasında heyecanla bekler. Bazen içinde bulunduğun durum seni esir yapabilir. İstemediğin şeylere maruz kalabilirsin. İstemediğin işte bir süreliğine çalışmak zorunda kalabilirsin. Boşanman uzun sürebilir. Bunlar ruhunu özgürleştirmene, var olmana, kendini keşfetmene engel değildir. Bu sadece geçici bir süreçtir. Sen yine ruhunu özgür tut. Hayatımızda bazı geçişler vardır. Bu geçişler çoğu kez de dönüm noktamız olurlar. Aynı zamanda en büyük sınavlarımızdır. Çaresizlik duygusu kapladığında ruhumuzu o zaman da çaresizliğin bağımlısı oluruz. Kendimize olan inançlarımızın üzerini kara bulutlar kaplar. Birçok olumlu inancımızda olumsuza doğru yol alır. En zor zamanlarımız aslında bize bir şey söylemeye çalışır. Bir şeyler fark etmemizi ya da iç görü kazanmamızı sağlar. Sadece bir durup kendi duygularımızı, düşüncelerimizi, inançlarımızı ya da bedenimizi dinlemek gerekebilir. Ardından bağımsızlığımız için mücadele yolculuğumuzun rotasını belirlememiz gerekir. Bundan daha anlamlısı var mıdır bu hayatta.. “Kendi bağımsızlığımızı ilan etmek”... Bu yolculuk asla kolay değil. Zorlu bir yolculuk... İnsanlara sınır çizebilmek, “hayır” diyebilmek, kişisel alanlarınıza girmelerini engellemek, duygu sömürülerini dikkate almamak, tehditleri karşısında korkusuzca durabilmek ve pes etmemek, en zayıf yerinizden vurmaya çalıştıklarında aldırmamak, kişiliğinize saldırıda bulunduklarında onlara inanıp olumsuz inanç geliştirmemek, her türlü oyunu yaptıklarında tongaya gelmemek, hedefinizi şaşırtmak istediklerinde yani sizi bağımlı yapacak bir çok cezbedici teklif sunduklarında mücadelenizi hatırlamak hiç de kolay değil… Ama yapabilirsin... Kendi bağımsızlığını ilan etmek için savaşçı olmaya değer... Sonunda ruhunu özgürleştirmiş ve kendini kendine kazandırmış olacaksın. Bunu yapabilen o kadar az insan var ki bu hayatta.. Her insan esaretten kendini özgürleştirebilme yolculuğuna çıkabilse keşke… “Ben Özgürüm” demekle özgür olunmuyor maalesef… Ruhunu özgürleştirmek, kendini tanımakla, keşfetmekle ya da dinlemekle başlar. Hayat adına yapmak istediklerini belirlemenle devam eder. Belirlemek de yetmez harekete geçmek gerekir. Bunun içinde iyi bir hedef planlaması yapmak da çaba ister. Bazı zor zamanların elbet olacaktır. Dibe de vuracaksın. Düşsen bile dizlerin kanaya kanaya devam etmen gerektiğini hissettiğinde ruhun özgürleşmeye başlamıştır bile... Tüm zorluklar karşısında “elbet bir çözüm yolu bulurum” diye hissettiğinde gör bak dünyan nasıl değişiyor.