Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019 yılında, “Hocaların Hocaları” tanımlı “Ekber” hocaları ani bir kararla kazı yerlerinden alarak emekli etti. Bu hocalar, şu anda görev yapan pek çok arkeoloji profesörüm...

Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019 yılında, “Hocaların Hocaları” tanımlı “Ekber” hocaları ani bir kararla kazı yerlerinden alarak emekli etti. Bu hocalar, şu anda görev yapan pek çok arkeoloji profesörümüzün hocası olan, alanında son derece deneyimli kimselerdi. Türkiye’de arkeoloji biliminin inşa edildiği, genç Cumhuriyet yıllarında başlayan akım ile yetişmişler, dünyada arkeolojiye liderlik eden Alman ekolünü geride bırakmışlardı. Bu hocalar, yıllar yılı emekle geldikleri noktada, “Onursal Başkan” sıfatı lütfedilerek, kazı başkanlıklarına son verilmelerine içerledi ve kendi köşelerine çekildiler. Bazıları ise onursal başkan oldukları halde, emek verdikleri kazılarına katılmaları engellendi! Anladığımız kadarıyla uzman olmak aynı zamanda, beynelmilel arenada nam salmak ve bürokrasi ve basın ile iyi ilişkiler de kurmayı gerektiriyor. Bu açıdan bakınca, yıllarca birlikte çalıştığımız saygıdeğer Hocamız Profesör Doktor Hayat Erkanal, diğer emsallerinden bir nebze öne çıkmıştır. Naif ve idealist kişiliği yanı sıra, özellikle Girnevaz’da ölümden döndüğü bombalı saldırı sonrası, önce hayata küsmüş, daha sonra idealleri uğruna çok daha pragmatik yöntemler geliştirmişti. Çok önemli, çok büyük hedefler hatrına, bazen olduğundan çok daha uzlaşmacı bir kişiliğe bürünebilmişti. Ancak, bu sayede, dünya çapında isim yapmayı da sağlamış, Türk Arkeoloji biliminin ne kadar ileri gittiğini, alanda rekabet içinde olduğumuz ülkelere ispatlayabilmişti. Bu tanınırlığın doğal bir etkisi sonucu, Bürokraside çekinilen bir isim olmuştu. 2019 yılındaki “Senior” hocalarımızın kazı alanlarından el çektirmeleri kararı, hemen Hayat hocamız vefatı ardından gelmesi muhtemelen bu nedenledir. Dünyadaki bilinen uygulama emekli hocaların akademilerde göreve devam etmeleridir. Ülkemizde cereyan eden bu vaka, üzerinde çok konuşmayı, tartışmayı gerektiren bir olgudur. Arkeoloji bilimi, tarihin laboratuvarıdır. Bu nedenle çok mühimdir. Verilerin stoklandığı, bilgi ve birikimin arttığı müddetçe analiz yeteneğinin yüceleştiği bir bilimdir. Bu nedenle dünyada arkeoloji alanında görev yapan en kıymetli hocalar, görev yerinde en uzun zaman çalışmış ve halihazırda çalışmakta olanlardır. Bunların yerlerinden oynatılmaları şöyle dursun, görevlerinden el çektirilmeleri diye bir konu düşünülemez. Ekber hocalarımız, sessiz sedasız bu haksızlığı kabul etmiş, hatta belki de küsmüş ve köşelerine çekilmişlerdir. Bunlardan biri Sevgili Hayat Erkanal’ın yine Arkeoloji Profesörü olan eşi, kadim hocalarımızdan Profesör Doktor Armağan Erkanal’dır. Menemen’in Kesik Mahallesi’nde Panaztepe Antik yerleşkesi kazı başkanı iken şimdi onursal başkan sıfatıyla evine yollanmıştır. Oysa o ve onun gibi, en fazla bir düzine kalmış hocalarımız, sonsuz bilgi ve birikime sahip kültür miraslarımızdır. Mehmet Özdoğan, Orhan Bingöl, Ahmet Tırpan gibi yaşayan kültür tarih veri bankalarına uluslararası arenada görülmemiş bir haksızlık yapılmıştır. Ne var ki; asıl haksızlık Türk Arkeolojisine yapılmış oldu! Yaşları ortalama 75 civarı olan bu ekber hocalarımızın bizlere ihtiyacı olmadığı kesin! Ancak bu toprakların yetiştirdiği bu bilim insanları, veri dağarcıkları ve analiz kabiliyetleri ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin servetidir. Dünyada, örneğin arkeolojide önceleri dünya lideri olan ama bugün onları geride bıraktığımız Almanya’da bu iş nasıl yapılıyor? En kıdemli kişiler evlerine mi gönderiliyor, yoksa mümkün olduğu müddetçe kendilerinden fayda sağlayabilmenin yolu mu aranıyor? “Biz nerede hata yapıyoruz” sorunsalına örnek olması dileğiyle!