Havasına suyuna taşına toprağına Bin can feda bir tek dostuma Her köşesi cennetim ezilir yanar içim Bir başkadır benim memleketim… Haydi hep bir ağızdan: Lay lay lay lay laylaylaylay! Canım Ayten...

Havasına suyuna taşına toprağına Bin can feda bir tek dostuma Her köşesi cennetim ezilir yanar içim Bir başkadır benim memleketim… Haydi hep bir ağızdan: Lay lay lay lay laylaylaylay! Canım Ayten Alpman! Türkiye'de 1972 yılında caz şarkıcısı Ayten Alpman’ın Fikret Şeneş'in yazdığı sözlerle ve "Bir Başkadır Benim Memleketim" adıyla seslendirdiği bu şarkıyı duyduğumda her zaman duygudan duyguya savrulurum… Gerçekten, bir başkadır Türkiye… Bazen deli ruhlu, bazen ipini koparmış uçurtmalar gibi asi… Bazen can yakarcasına hoyrat, bazen ise bir çocuğu sever gibi şefkatli… Dedim ya bir başkadır benim memleketim… Yavaş yavaş konuyu nereye getireceğimi anladınız herhalde değil mi? Netfilikşin son dizi ‘Bir Başkadır’ Herkes onu konuşuyor, herkes yazıyor, çiziyor… ‘Oyuncuları gördünüz mü, hele maaşallah’, ‘Yok be oyuncu mu onlar’, ‘Ama ne güzel de yapmışlar’, ‘Kaldırılsın, bizim kültürümüze hakaret var!’ Vıdı vıdı vıdı… Bu kadar çok konuşulunca da insanda biraz merak uyandırmıyor değil… Açıkçası ben bu diziyi izlemek için adeta mahalle baskısına uğradığımı düşünüyorum, a dostlar! Neyse yapacak bir şey yok… Açtık, izleyeceğiz… ‘Ana! Bu bizim eski mahalleden Hatice teyzenin torunu Nursel değil mi? Bizim Saldıray ağabeyin orada ne işi var? Yahu onun karısı düzelmemiş miydi? Nee! Bizim Nebahat psikolog mu oldu?’ Yok canım sende… Kız Nebahat olsa olsa çenesiyle psikoloji bozar! İzleyince anladım neden bu kadar konuşulduğunu… Şaka bir yana özlemişiz, çok özlemişiz… Kendimizi ekranda izlemeyi… Pamuklu çorabın üstüne yazlık plastik terlik giyildiğini görmeyi, akşamları aile içinde meyve partisini, Nuh Nebi’den kalma desenli koltukları, kasetleri, mahallenin tozlu yollarını… Kendini çok bilmiş sanan ablaların yadırganmasını, insanlar içindeki farklı renklerin bütünlüğünü görmeyi özlemişiz. Yoksa, biz hala izliyorduk dizi… Ama sıkılmıştık… Fakir zengin arasındaki aşktan, zenginler arasındaki yalan rüzgarından… Adamlar kalkıp Mardin’e gidiyor ama biz bir nebze olsun kültür hissedemiyoruz ekrandan… O yüzden özlemiştik… İzlediklerimizde ‘hayat’ yoktu. İzlediklerimizde ‘kültür’ yoktu. İzlediklerimizde ‘nefes’ yoktu. İzlediklerimizde ‘griler’ yoktu. İzlediklerimizde ‘gerçekler’ yoktu. İzlediklerimizde ‘biz’ yoktuk. Görünce şaşakaldık… Hak veriyorum… Görünce hepimiz ‘Ünlü olduk’ sandık… Onların biz olmak için bu kadar uğraştığını ama başarmanın çok zor olduğunu unutarak… İyi geldi, sevdirdi… Çok da eleştirildi… Tüm bunların devamı da gelecektir, eminim… İnşallah, bu tarz gerçeğin izdüşümü olan daha çok çalışma yapılır… Kör olanlar da ağzı açık ‘Ne gördüm ben’ diye bakar, kalır… Ben daha beşinci bölümdeyim ama bu akşam bitiririm diye düşünüyorum… Bakalım, daha neler göreceğiz… De haydi, bu kadar yeter: Gitmek istiyom ben - Ruhiye