Yaklaşık 10 yıl önceydi. Dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker, İzmir programı kapsamında üreticilerle buluşmuş, tarımın ön...

Yaklaşık 10 yıl önceydi. Dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker, İzmir programı kapsamında üreticilerle buluşmuş, tarımın önemini hatırlatmıştı. Konuşmasından şöyle bir bölüm hatırlıyorum; Eskiden taş plaklar vardı. Taş plakların yerini kaset aldı. Kasetin yerini CD aldı. CD’nin yerini DVD aldı. DVD’nin yerini flash bellek aldı. Çağımızda teknoloji ile birlikte her şey değişiyor. Ancak toprak aynı toprak. Var olduğumuzdan bu yana bize bereketini sunuyor.” Tabii, 10 yıl önce URL bağlantısı, link göndermeler pek bilinmiyordu. Sayın Bakan’ın örneğine ekleme yapayım; flash belleklerin yerini linkler aldı. Bakalım bundan sonra, linklerin yerini neler alacak? Mehdi Bey’e katılıyorum. Milyonlarca yıl önce olan toprak, aynı toprak… Özellikle son 15 ayımızı çalan pandemi döneminde gördük ki, tarım hayatın can damarı olma özelliğini kaybetmiyor. Ancak tarım alanları hızla daralıyor. Verimli topraklar ne yazık ki, tarım dışına çıkarılıyor. 28 milyon hektarlık tarım alanının 23 milyon hektara gerilemesi durumun vehametini gözler önüne seriyor. Tarım alanlarının sanayiye açılmasından tutun, verimli arazilerin ailevi sebeplerle bölünmesine kadar o kadar çok neden var ki… Tarım olmadan doyamayız, toprak olmadan yaşayamayız. O yüzden verimli arazilerin daralmasına göz yummamalıyız. Öncelikle tarım topraklarının bölünmemesi için acil bir çalışma yapılması gerekli. Bu alanlar, ‘Büyükşehir Yasası’ ile birlikte köy statüsünden mahalle statüsüne geçtiğinden, kır değil kent olarak görülüyor. Dolayısıyla küçülüyor. Kırsal mahalle olarak yapılan değişikliğin bu soruna çözüm bulması da gerekiyor. Çiftçilere destek sağlanmalı. Hem de destek üstüne destek… Artan maliyetlerin önüne geçilmeli, kırsaldaki küçük üretici korunmalı, kooperatifler desteklenmeli. Toprağın etkin kullanımı ve su kaynaklarının tasarrufun sağlanmasına kafa yormak şart. Kuru ve sulu tarım konularında üreticiler arasında devlet gözetiminde planlama olmalı. Üreticilerle birlikte alınacak kararlar doğrultusunda olmalıdır. Verimli tarım arazilerinin küçülmesini engelleyecek tedbirler, konunun uzmanlarında. Ancak atlamadan geçemeyeceğim bir konu var; o da iklim yasası… Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, kooperatifler, yerel yönetimler, üreticilerle ortak akıl doğrultusunda bir iklim yasası artık çıkarılmalı. Türkiye kendi iklim yasasına kavuşmalı. Öyle ki, tüm dünya ülkelerinin örnek alacağı bir yasa olacak şekilde… Türkiye 21 milyar dolarlık ihracat ve 70 milyar dolarlık üretim kapasitesiyle en büyük onuncu tarım ülkesi. Türkiye’deki ekosistem ve habitat çeşitliliği, önemli tür çeşitliliğini barındırıyor. Fauna çeşitliliği, ılıman kuşak ülkeleriyle kıyaslanacak ölçüde zengin. Örneğin sadece Akdeniz Bölgesi, Avrupa’nın, en yüksek bitki çeşitliliğine sahip yeri. Bu, şu demek oluyor; ‘Toprak Ana’ bizden hiçbir şeyini esirgememiş. Ülkemizin zengin tarım potansiyelini iyi koruyup değerlendirelim. Bağımsızlığımın bir ölçüsü de tarımdaki yerel başarımız…