Kiralık daire fiyatları aldı başını gitti. Öyle ki o ücreti kabul edenlerin bile ev bulabilmesi garanti değil. Doğup...

Kiralık daire fiyatları aldı başını gitti. Öyle ki o ücreti kabul edenlerin bile ev bulabilmesi garanti değil. Doğup büyüdüğüm ‘öğrenci kenti’ Bornova, bunun en somut örneği. Ağırlıklı olarak üniversitelilerin kaldığı karşımdaki apartman, salgın sürecinde korku filmlerindeki mekanları andırıyordu. Üniversitelerde yüz yüze eğitim kararının açıklamasının ardından öğrencilerde ev bulma telaşı başladı. Yaklaşık bir buçuk yıllık aranın ardından apartman bir hafta içinde yeniden cıvıl cıvıl oldu. Oldu olmasına ancak piyasanın hareketlenmesini fırsata çevirenler kiralara fahiş zamlar yaptı. Emlakçı bir tanıdığımı aradım, kiralardaki bu artışın nedenini bir de kendisinden öğrenmek istedim. Salgının ilk döneminde kamu bankalarının başlattığı konut kredi kampanyalarını hatırlattı. Zaten o dönem stoklar ciddi oranda erimiş. İnşaat sektöründe üretim yavaşlamış. Depremin de etkisi varmış. Deprem kabusunu yaşayan vatandaşlar, zemini daha sağlam ve yüksek bölgeleri tercih etmiş. Bu da fiyatları katlamış. Ayrıca salgın döneminde yapılamayan düğünler, ertelenen evliliklerin etkisi varmış. Mahalle aralarında davul zurna sesleri duymaya başladık. Haliyle ev arayan çiftler de fiyat artışının nedeniymiş. Söylediği nedenlerin bazıları mantıklı geldi, bazıları zorlama… Ancak benim asıl vurgulamak istediğim, yaşadığımız dönemi suiistimal eden ev sahiplerinin bencilliği… Hatırlarsınız, İzmir'de meydana gelen büyük deprem sonrası evleri yıkılan ya da hasar gören vatandaşlar başını sokacak bir yapı arıyordu da, 2 bin lira olan kiraları 3 bin liraya çıkarmıştı bu fırsatçılar. Kötü gün düşmanları… Onlar ‘ticari zeka’ bahanesiyle kendi vicdanlarını rahatlatmaya çalışsa da yaptıklarını ne kul affeder ne de Allah. Kiracılara tavsiyem şu: Zam, en fazla tüketici fiyat endeksi kadar olabilir. O da en fazla… Hatta kira kontratının üstüne daha yüksek bir rakam yazsanız bile bu rakam geçerli olmaz. Uyanıkların bir silahı daha var; eski kiracıyı çıkarıp yenisini almak. Ev sahibinin böyle de bir hakkı yok. Kiracıyı çıkarabilmeleri için bir takvim yılı içerisinde ödemeden dolayı en az iki defa haklı ihtar çekmeleri gerekiyor. Haklarınızı bilin fırsatçılara meydan vermeyin! DANIŞMAN NE DEMEK? Gelin şu ‘danışman’ işini konuşalım artık. TDK, ‘Bilgi ve düşüncesi alınmak için kendisine danışılan görevli kimse’ diyor. Farsça ‘bilgili’ anlamına gelen ‘danişmend’ kelimesinin Türkçeleşmiş şekli olduğu da söyleniyor. İngilizcede üç karşılığı var; advisor, consultant ve mentor… Advisor, fikir veya öğüt veren… Consultant, uzman öğütçü… Mentor ise tecrübeli öğütçü anlamlarına geliyor. İngilizce tarifleri bizdeki pratiğe pek uymuyor gibi… Bizim siyasetçilerin çıkmazlarından biridir; ‘danışman’ olarak seçtiklerini birinin, kendilerini ileriye taşıyacak, birikimli, donanımlı, uzman, dolayısıyla ‘danışılacak’ kişiler yerine; yakın akraba, eş dost hatırlı telefonlara bakacak, çantacı, emir eri tipler olması… Sonuçları da malum tabii ki… Steve Jobs’un şu sözü konuyu özetliyor sanırım: Akıllı insanları işe almamızın amacı onlara ne yapmaları gerektiğini söylemek değil, bize ne yapmamız gerektiğini söylemelerini sağlamaktır.”