Selçuk Belediyesi’nin, “Efesli Leylek” isimli dergisinde aslında üzerinde çok konuşulması, durulması hatta derinlemesine araştırılması gereken bir yazı yayınlandı. Yazı Arsen Nişanyan isimli bir tari...

Selçuk Belediyesi’nin, “Efesli Leylek” isimli dergisinde aslında üzerinde çok konuşulması, durulması hatta derinlemesine araştırılması gereken bir yazı yayınlandı. Yazı Arsen Nişanyan isimli bir tarihçiye ait. Daha doğrusu Roma tarihi konusunda eğitim alan bir delikanlıya. Kendisi, firari aykırı yazar Sevan Nişanyan’ın oğlu olur. İşte o delikanlının yazısında Efes tarihinden alıntılar yapılarak, Selçuklu tarihine ilişkin bir sürü hakaret var. Durum ortaya çıkıp da tepkiler yağmaya başlayınca, önce İmtiyaz Sahibi Filiz Ceritoğlu Sengel’in talimatı ile yüz karası dergi toplatıldı, ardından da bir açıklama yapıldı. Söz konusu yazının alanında uzman bir tarihçi tarafından kaleme alındığı ve tarihsel bir metnin orijinal çevrisinden ibaret olduğu belirtilerek, "Yazının içeriği ve kapsamı yazara aittir. Efesli Leylek dergisinde yayımlanan yazılar, Efes Selçuk Belediyesinin değer ve ilkelerini yansıtmamaktadır" denilmiş… İnandık mı? Ben kendi hesabıma inanmadım. O yazı, İlber Ortaylı gibi, Yusuf Hallaçoğlu gibi bir ustanın kaleminden çıkmış olsa neyse. Bir kere, akademik eğitimini hala tamamlamış birisi ne zaman, nasıl uzman olmuş anlamadım. İkincisi illa ki, tarih konusunda bir şeyler yazılacaksa, neden Selçuklu tarihine girilmemiş onu hiç anlamadım. Filiz Hanım’ın Efes ve Efes Kültürü’ne olan hayranlığı bilinen bir şey. Selçuk adının önüne emrivaki ile Efes’i yerleştirmesinden belli… Sağda-solda diktiği heykellere bakın. Tarih adı altında hepsi Efes Kültürü’nün birer sembolü. Oysa ki Selçuk tarihi sadece Efes’ten ibaret değil. Bir de Aydınoğlu Beyliği, dolayısıyla Selçuklu gerçeği var. Yani dedelerimiz.. Onlar niye pas geçiliyor. Düpedüz yok sayılıyor. Tamam, Efes uygarlığını inkar edemeyiz. Zaten kimsenin de öyle bir niyeti yok. Amma, inancıyla, yaşam biçimiyle o uygarlığı yeniden canlandırmaya çalışmaya ne demeli?