Türkiye’nin üzerine eğildiği en önemli konuların başında eğitim geliyor. Sistemin sorunları kimilerine göre giderek daha da içinden çıkılmaz bir hale gelirken kimilerine göreyse iyi yönde atılmış pek çok adım da mevcut. Türk Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Merih Eyüp Demir ile eğitim sistemi, öğretmenlerin beklentileri üzerine konuştuk, İzmir’deki okulların depreme dayanıklılığına da değindik. Başkan Demir, “Depreme okulları hazırlamak İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülecek bir konu değil. Müdürlüğün yanı sıra, yerel yönetimler başta olmak üzere STK’lar ve diğer kurumlar işbirliği içinde okullarımızın depremle ilgili sorunlarına eğilmeli. Ortak çalışmayla kalıcı bir çözüm bulunmalı“ diyor. İlk olarak Bakan Ziya Selçuk’u sormak istiyorum. Kendisi bir umut fırtınası estirmişti göreve geldiği süreçte. Nasıl değerlendiriyorsunuz performansını? Sayın Milli Eğitim Bakanı göreve geldiği ilk dönemde bir basın açıklaması yapmıştı ve burada kendisinin Süpermen olmadığını, sıradan bir insan olduğunu aktarmıştı. Ben kendisiyle ilgili bir şey düşüneceğim ve konuşacağım zaman bu cümleyi düşünüyorum ilk olarak. Eğitim camiasının içindeki farklı sendikalar olarak bana kalırsa bu pencereden yaklaşmalıyız olaya. Eğitim Türkiye’deki tüm nüfusu ilgilendirdiği için, herkes bu alana ilişkin bir iki kelam ediyor. Ancak milli eğitim camiasına farklı bir pencereden yaklaşmalıyız. Çünkü sadece öğretmen kadrosu 1 milyon olan bir alandan bahsediyoruz. Bu sıradan bir rakam değil. Böylesine devasa bir kurumun geçmiş dönemlerden beri biriktirerek getirdiği, kendi gibi devasa sorunları bulunuyor. Bunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla bu kadar büyük sorunların, bir insan tarafından bu kadar kısa sürede çözülmesini beklememi adil olmayacağı gibi hayalcilik olur. Kendisini yapılmayan, eksik kalan işlerde eleştiriyoruz elbette. Alandan, öğretmen arkadaşlarımızdan aldığımız verilerle olması gerekeni dile getiriyoruz. Ancak bunları makul ve akılcı bir şekilde yapıyoruz. Sayın Bakanımız konusunda çok iyi bildiğimiz şey kendisinin iyi niyetli olduğu. Örneğin eğitim yöneticiliği alımlarında mülakatlarda yaşanan olumsuzluklara bir çözüm sunarak şu süreçte olabilecek en adil yöntemi getirdi. Yazılı sınavdan alınan notlar, mülakat notu olarak kişilere verildi ki bu çok akılcı bir işti. Ve bu uygulama eğitim camiasındaki arkadaşlarımız tarafından olumlu olarak karşılandı.

‘ORTAK ÇALIŞMA ÖNEMLİ’

81 ilde 81 lise TOBB’a aktarıldı. Şimdi ise sıfırdan 81 lise inşa ediliyor. Bu bir grup tarafından güzel bir işbirliği olarak adlandırılırken bir grup ise özelleştirme diyor. Sizin yorumunuz nedir acaba? Yıllardır dile getirilen meslek liseleri konusunda söylüyoruz. Özel sektör ile işbirliği yapmadan bunların istenilen seviyeye çıkarılması mümkün değil. Ancak özel sektörün bu alanda tek başına söz sahibi olmasından bahsedersek bu da farklı alanlara gider. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ya da çeşitli meslek grupları sıfırdan bina yapsınlar, eğitim ayağını biz tamamlayalım. Böyle bir çalışma Türkiye’nin geleceği için çok yararlı olacaktır. Ancak mevcut kurumları aktarırsak burada hata yapmış oluruz. Devasa bir kurum çünkü Milli Eğitim Bakanlığı. Ülkenin dört bir yanına dokunan, tüm köylerde olan bir yapı. Dolayısıyla burada ne yaparsak yapalım yetişmemiz mümkün değil. Dolayısıyla meslek kuruluşlarıyla işbirliğine gidebiliriz. Fabrika sahipleri ve iş erbapları iş alanlarında ara eleman bulamadıklarından bahsediyor ama bunlarla masaya oturup konuşmadan, seslerine kulak vermeden ihtiyaçlarını tam olarak bilmek mümkün değil. Ortak çalışmalar bu anlamda yapılır. Eğitim ayağı bizler tarafından tamamlanır, sanayiyle bu iş birleşir. Teorik ve pratik eğitimi oturttuğumuzda ortaya ihtiyaca yönelik ara elemanlar çıkacaktır. Yani eksikler giderilecek ve evlatlarımız yaptıkları işi daha iyi şekilde gerçekleştirecektir.

‘AYAKLARI YERE BASMALI’

Öğretmenlik meslek kanunuyla ilgili farklı alanlardan zaman zaman beklentiler dile getiriliyor. Siz nasıl yaklaşıyorsunuz isteğe? Bu konuda bakanlığımız bir çalışma içinde olduğunu zaman zaman dile getiriyor. Bizde isteklerimizi gerek doğrudan gerek basın aracılığıyla dile getiriyoruz. Burada amacımız öğretmenlik meslek kanunun istediğimiz gibi, ihtiyaca yönelik olarak çıkması. Tekrar etmek gerekir ki bu kadar çalışanı olan bir kurumda herkesi memnun etmek çok da kolay değil. Yine de çoğunluğun kabul edip, mutlu olabileceği bir kanun yapmak mümkün. Burada geleceğe yönelik planlama çok önemli. Evet Türkiye’de stratejik planlama yapılıyor beş yıllık ancak bunlara baktığımızda hep ‘ecek, acak’ diye biten devasa cümleler kuruyoruz. Ama planın son tarihi bittiğinde hemen hemen hiçbirinin gerçekleşmediğini görmüş oluyoruz. Dolayısıyla böyle bir kanunun ve uygulama yapmak karşılıksız kalacak bir adım atmak demektir. Bakanlık çalışmasını yapar, ortaya bir eser koyar. Ancak bunu biz başta olmak üzere tüm paydaşlarıyla istişare ederek eksiklerini ve fazlalıklarını irdeler. Yani kanunun son halinin hep birlikte, toplumun eğitim iş konusunda faaliyet gösteren, alanında uzman kişiler tarafından verilmesi gerekir. Çünkü ilerde karşılaşabileceğimiz sorunlar da göz önüne alınarak meslek kanunu yapmalıyız. Ki bugün eğitim konusunda toplumun tamamının beklentileri karşılanmak üzere adım atılır.

‘3600 EK GÖSTERGE ÖNEMLİ’

Türk Eğitim Sen’in bu anlamda spesifik olarak beklentileri var mı? Biz öncelikle bu kanunda, eğitim yöneticiliği konusunun detaylı bir şekilde ele alınmasını bekliyorum. Çünkü eğitimde yöneticilik konusu dün birileri tarafından kötü bir şekilde kullanıldı. Ve bunu biz, acı bir şekilde 15 Temmuz’da gördük. Söz konusu terör ağının hedef alanlarından birinin de Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Yargısı’nın yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu tür örgütlere fırsat vermeyecek şekilde, lider ülke Türkiye vizyonuna yakışacak şekilde bakış açısına sahip yöneticilere ihtiyacımız var. Yine atama bekleyen öğretmen arkadaşlarımızla ilgili bir düzenleme yapılması gerekiyor. Öğretmen atamalarının da detaylandırılması gerekiyor. Türkiye’de bugün ücretli öğretmenlerle günü geçirmeye çalışıyoruz ki bu yararlı, sonuç almamıza neden olacak bir sistem değil. Bunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla fakültelerden, hatta daha geriye gidip liselerden başlamak üzere öğretmen olacak öğrencilerimizi yetiştirmemiz, mesleğe hazır hale getirmemiz gerekiyor. Böylelikle yarına bu öğrencilerimiz hazırlanabilir. Tabii ki bu öğrencileri de sözleşmeyle değil asli kadroyla mesleğine kavuşturmayı sağlamalıyız. Çünkü bugün 500 bin atama bekleyen öğretmenden bahsediyoruz. Bu sayı yarın 1, 1.5 milyona dayanacak. Sonuçta mezun sayısı, gelecek olan öğretmen sayısı belli. Burada bir tedbir almak çok önemli. Yine bu kanunda öğretmenlerimizin başka bir talebi olan 3600 Ek Gösterge de ele alınmalı. Bu yükseltilerek ele alınmalı. Şu anda emekli olmayı düşünen öğretmen sayısı oldukça fazla. Ancak emeklilik şartları ve ülkemizin ekonomik şartları göz önüne alınınca bu insanlar emekli olmayı göze alamıyor. Çünkü geçim derdi gözlerini korkutuyor. Bu yüzden birçok meslektaşımız sık sık bize 3600 Ek Gösterge’yi soruyor. Bu sadece onların emekli olduktan sonra geçim derdine çare olacak bir düzenleme değil. Kadrolarda boşalan yerlere yeni gelecek olan arkadaşlarımızla tecrübeli arkadaşlarımız kaynaştığında çok daha muazzam bir yapı kurulacak.

‘HAZIRLIKLAR YAPILIYOR’

Son olarak son dönemde Türkiye sık sık deprem konusuyla yüz yüze geliyor. Kentteki okulların fiziki durumlarıyla ilgili siz zaman zaman çalışma yapıyorsunuz. Ne durumda okullarımız? Özellikle 1999 Depremi’nden sonra okullarımızın fiziki şartlarıyla ilgili çalışmalar yapılmaya başlandı. Kimi yerlerinde fiziki şartlar iyileştirilmeye çalışılırken kimi yerlerde eski binalar yıkıldı. Bunların yerine yenileri inşa edilmeye çalışılıyor. İzmir’de de yıkılan birçok bina oldu yenilenmek adına. Ancak bunların yenileri tam anlamıyla ayağa kaldırıldı mı derseniz, ‘Evet’ denemez. Ki bu çok da mümkün değil. Baktığımızda geçmişe göre eksikliklerimiz çok daha az bir noktaya gelmiş durumda. Milli Eğitim İl Müdürlüğümüz ile bu konuda zaman zaman görüşmeler sağlıyoruz. Biliyoruz ki çalışmaları da sürdürüyoruz. Son yaşanan deprem felaketinden sonra da bu konuya daha ciddi eğilerek çalışmalar yaptıklarını biliyoruz. Depreme okulları hazırlamak İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülecek bir konu değil. Müdürlüğün yanı sıra, yerel yönetimler başta olmak üzere STK’lar ve diğer kurumlar işbirliği içinde okullarımızın depremle ilgili sorunlarına eğilmeli. Ortak çalışmayla kalıcı bir çözüm bulunmalı. Utkucan Akkaş / Özel Haber