Osmanlı İmparatorluğu'nun o dönemde Avusturyalıların yönetiminde olan kaleyi 1543 yılındaki fethiyle birlikte imparatorluğun Avrupa'nın en batısındaki topraklarından birine dönüşen Estergon Kalesi, Osmanlıların kaleyi teslim etmek zorunda kalması nedeniyle türkülere konu olan bir mekan. Tarihi geçmişi 10. yüzyıla uzanan kale, 1241’deki Moğol istilasına kadar Macar Krallığı’nın idari ve dini merkezi olmuş bir yapı. Bu yönüyle Macar tarihinde de özel bir yeri bulunan kale, 140 yıldan fazla Osmanlı hâkimiyetinde kalmış. Kale, Budapeşte’den Tuna Nehri boyunca Szentendre ve Visegrád’ı geçtiğinizde, şahane manzaralar eşliğinde ulaşabileceğiniz Estergon (Esztergom) kentinde yer alıyor. Macaristan’ın eski başkenti olan şehir, kalenin haricinde pek çok tarihi yapıyı da barındırıyor. KALENİN TARİHİ Tuna Nehri kıyısında, başkent Budapeşte’nin 60 kilometre kuzeybatısına düşen Estergon, Komârom yönetim biriminin sınırları içerisinde. 1950’lerden sonra hızlı bir endüstrileşme sürecine giren kent, günümüzde Estergon Kalesi başta olmak üzere 1828’de yapılan katedral Estergon Bazilikası ile turistik bir bölge konumunda. Tuna Havzası’nda askeri ve ticari açıdan önemli bir noktada bulunan ve Roma döneminde kurulan Estergon şehri, 10 ile 12. yüzyıllar arasında Macar Krallığı’nın başkentlik yapmış. Kral IV. Bella’nın başkenti Budin’e taşımasından sonra bile önemini yitirmeyen kentin Türklerle tanışması 1526’da Budin’i alan Kanuni Sultan Süleyman döneminde gerçekleşmiş. Kanuni’nin Viyana üzerine yürüyüşü sırasında kale savaşılmadan sunulmuş olsa da 1531’de bölgede etkin olmak isteyen Habsburglar tarafından kale tekrar ele geçirilmiş. 1543’ten sonra Osmanlı ve Avusturya arasında el değiştiren kale, 1606’da imzalanan Zitvatorok Antlaşması ile Osmanlı topraklarına yeniden katılmış. Yenilgiyle biten İkinci Viyana Seferi’nden sonra Avusturya güçleri tarafından kuşatılan kale, Osmanlılar tarafından teslim edilerek Estergon’da 140 yıl süren Osmanlı egemenliğini sona ermiş. Kent 1867’de ise Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bağlanmış. KALEDE YAPILACAKLAR İçi kadar tepesinden izlenen Tuna Nehri manzarasıyla büyüleyici olan Estergon Kalesi, Türk ve Macar tarihi açısından ayrı bir yere sahip. Girişi, avlusu ve surlarıyla 12. yüzyıldan bu yana tarihe tanıklık eden kalenin üzeri camla örtülmüş temellerini görebiliyorsunuz. Kalenin en tepesine çıktığınızda ise karşılaşacağınız Tuna Nehri manzarası ve Slovakya toprakları gerçekten inanılmaz. Osmanlı zırhları, kılıçları ve tüfeklerine dek pek çok tarihi anıyı simgeleyen objeleri bulabileceğiniz Savaş Müzesi de kalenin içerisinde, ancak bu bölümde fotoğraf çekmek yasak. Estergon Kalesi’nin en güzel fotoğraf karelerini yakalamak için yapılacak en doğru şey Slovakya’nın sınır kenti Štúrovo’ya geçmek. Buradan inanılmaz bir Tuna ve kale manzarası göreceğinize emin olun. İki ülkeyi birbirine bağlayan Mária Valéria Köprüsü ile karşıya geçebilir, buradan da güzel kareler yakalayabilirsiniz. Biri yürüyüş diğeri rehberli tur bileti olmak üzere iki tür biletle gezebileceğiniz Estergon Kalesi’nde yürüyüş bileti alırsanız, yalnızca ana açık alanı, kalıntıların olduğu mahzeni ve silah salonunu görüyorsunuz. Diğer yandan, yaklaşık bir saat süren rehberli tura katıldığınızda ise kalenin diğer bölümlerini de gezme imkânınız var. ESTERGON TÜRKÜSÜ Estergon Türküsü, 1595 yılında Osmanlıların kaleyi teslim etmek zorunda kalması üzerine yazılmış, içli bir türkü. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1543’teki fethinden yaklaşık 50 yıl sonra Leh, Çek ve İtalyanlardan oluşan 80 bin kişilik haçlı ordusu tarafından kuşatıldığında, Estergon Kalesi'nde yalnızca beş bin Türk askeri bulunuyordu. Hiçbir şekilde yardım alma ihtimali bulunmayan kale muhafızı Kara Ali Bey’in 'Biz Rumeli gazileriyiz; kelle verir kale vermeyiz!' sözüyle kuşatma uzadı. Kuşatmanın uzaması ve düşman askerlerini yöneten kumandanların kendi yönetimlerindeki askerleri kırbaçlamaya başlaması üzerine Kara Ali Bey, 'Şu mel'un kumandan yere düşürülürse kâfir askerlerinin hepsi geri dönecektir. Kim onu vurursa kendisine dilediği verilecektir!' dedi. Bu söz üzerine bir asker düşman kumandanı öldürdü ancak Estergon Kalesi Kumandanı Kara Ali Bey de şehit oldu. Kalede kıtlık ve susuzluğun başlaması ve yeniçerilerin ayaklanmasıyla kale düştü. Aralarında Anadolu Beylerbeyi Lala Mehmet Paşa'nın da bulunduğu esirler Tuna Nehri’ndeki gemilere bindirilerek Vişegrad'a götürüldüler. Bu acıyı nesilden nesile aktaran Estergon Türküsü böyle doğdu. Estergon Kalesi subaşı durak Kemirir içimi bir sinsi firak Gönül yâr peşinde yâr ondan ırak Akma Tuna akma ben bir dertliyim Yâr peşinde koşar kara bahtlıyım Estergon Kalesi subaşı hisar Baykuşlar çağrışır bülbüller susar Kâfir bayrağını burcuna asar Akma Tuna akma ben bir dertliyim Bu ateşle yanar kara bahtlıyım Estergon Kalesi subaşı kale Göklere ser çekmiş burçları hele Biz böyle kaleyi vermezdik ele Akma Tuna akma ben bir dertliyim Estergon'u vermiş kara bahtlıyım. Pes etmeyen, baş vezirlik ve kumandanlık görevine tayin edilen Lala Mehmet Paşa, kalenin elden çıkışından 10 yıl sonra bir kez daha Estergon’u kuşattı ve ele geçirdi. Bu tarihten itibaren 78 yıl daha Osmanlı hudut boylarının müdafaa eden Estergon Kalesi, 1683’te tamamen Türk egemenliğinden çıktı. Macar ve Osmanlı tarihinde önemli bir yere sahip olan Estergon Kalesi, hem zengin tarihi geçmişi hem de eşsiz manzarasıyla Macaristan gezilecek yerler arasında bulunuyor. Orta Avrupa turlarının uğrak noktalarından biri olan kaleye kadar gelmişken Estergon Bazilikası'nı ve Tuna Nehri üzerindeki köprüden geçerek Slovakya’ya da uğramayı unutmayın. A. Buğra Tokmakoğlu