Türkiye’de acil sağlık hizmetlerinde yaşanan kısır döngü her yıl giderek büyüyor. Peşi sıra açılan yeni üniversiteler ve mezun sayısının giderek artmasına karşın, acil tıp teknisyenleri ve paramediklerin istihdam alanı ise sınırlı sayıda olduğundan binlerce genç atama çilesiyle boğuşuyor. Tüm Acil Tıp Teknisyeni ve Paramedik Derneği (TAPDER), sorunun sağlık değil, eğitim sisteminde olduğunu açıklarken, yeni düzenlemenin şart olduğunu duyurdu. Ege Telgraf'a açıklamalarda bulunan Tüm Acil Tıp Teknisyeni ve Paramedik Derneği (TAPDER) Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Aras, atama bekleyen mezun sayısının her geçen yıl katlanarak yükseldiğini söyledi ve "1995 yılından bu yana üniversiteler paramedik eğitimleri ve mezunlar veriyor. İlk başta 6 üniversite ile başlayan süreçte bugüne gelindiğinde bu sayı 54 üniversiteye yükseldi. Bu oldukça yüksek bir rakam. 2003 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi'nden bu bölümden 20 kişi ile mezun olduk. O zaman Türkiye'de toplam 6 üniversite vardı. Yılda yaklaşık 100 ya da 120 kişi mezun oluyordu. Daha sonra üniversite sayıları da giderek arttı ve her bir üniversite ortalama 120'den fazla mezun vermeye başladı. Hatta yılda 160-200 arası mezun veren kurumlar da var. Örnek olarak geçen yıl 40 öğrenci alan bir fakülte bu sene 160 kişi kaydetmiş. Açılan her üniversitede her yıl bu kontenjan giderek artmaya da devam ediyor. Ancak sektörde böyle bir ihtiyaç var mı, orası tartışılır. Şu anda sektördeki mezun sayısı 75-80 bini bulmuş durumda. Meslektaşlarımız bu sektörde Türkiye'de yer alan sayısı 5 bini bulan 112 istasyonunda ve ambulans hizmetlerinde çalışıyor. Her istasyonda ortalama 5 tane paramedik çalışıyor. Verilen kadro bununla sınırlı. Hastanelerde ise sadece acil bölümlerinde istihdam ediliyoruz. Alımlar ise kısıtlı sayıda. Hastane başına sadece 1 veya 2 kişi işe alınabiliyor. Acil tıp teknisyenliğine son 4 yıldır öğrenci alınmıyor, sadece eski mezunlar atanıyor. Kapanan bu bölümün yerine daha yardımcı sağlık teknisyenliği birimi açıldı. 2 sene önce hazırladığımız araştırma raporuna göre Milli Eğitim'e bağlı kurumlardan yılda bin kişiden fazla mezun veriliyordu. Mezun sayısı katlanarak artıyor, ancak bu oranda atama yapılmıyor" dedi. Aras, mezun sayısının arttığına ancak istihdam imkanlarının aynı doğrultuda yükselmediğine dikkat çekerek şunları kaydetti: "Mezun sayısını dikkate alacak olursak, şu anda ana istihdam alanımız olan 112 istasyonlarında böyle bir ihtiyaç, kapasite yok. Vardiyaları da katacak olursak, bir ambulans ekibinde 4 paramedik ve 8 acil tıp teknisyeni arkadaşımız çalışıyor. Türkiye'de ortalamamız 12-13 kişidir. Bu rakam da yeterli gelmektedir. Kaldı ki bu süreçte virüs salgını nedeniyle izinler de kaldırıldı ve tam kadroya yakın çalışıyoruz. Aldığımız bunca riske karşın aldığımız ücretler ise yeterli seviyededir. Sadece belli bir kesim asgari ücret ile çalışmaktadır. 657'ye bağlı memur kadrosunda çalışan ve sözleşmeli statüde çalışan kesim ücretleri birbirine yakındır” diye konuştu. Düşük ücret statüsünde çalışan taşeronların bulunduğunu da aktaran Fatih Aras, sözlerini şöyle sürdürdü: Onlar bakanlığın verdiği rakamlara göre, 1500-2000 civarında İŞ-KUR üzerinden istihdam edilen ve taşeron olarak ambulans şoförü kadrosunda çalışan arkadaşlarımız. Fakat kendileri bizimle aynı eğitimi almıyor ve uzmanlıkları yok, şoför olarak istihdam ediliyorlar. İçimizde atanamayan ve kadro bekleyen arkadaşlarımızın bir kısmı da geçici süreliğine ambulans sürücüsü oldu. Bunun dışında beklemek istemeyen, atanamadığı için uzmanlık alanı dışında çalışan, özel sektöre yönelen ya da belediyeler gibi kurumlarda çalışanlar da var. Ya da paramediklik dışında yoğun bakımlarda, ameliyathaneler gibi kendi birimleri dışında çalışanlar var. Bizler ön lisans mezunuyuz. Yıllarca atanamayanlar elbette oluyor. Ancak bu sorunun kaynağı sağlık sistemi değil, eğitim sistemidir. Sonuçta istihdam alanı belli. Ancak yetişen mezun eleman sayısı ve atama bekleyen sayısı her yıl katlanarak artıyor. Eskiden 630 mezuna karşın, 600 kontenjan var iken, atanma şansımız yüzde yüz idi. Şu anda böyle bir şey söz konusu değil. Bu durum atama sayısı kadar hizmetlerin kalitesini de olumsuz etkiliyor. Fakülte sayısı arttığında eğitimin kalitesi artmıyor. Bir düzenleme yapılması gerekiyor. Eğitim olanakları ve kontenjanlar yeniden gözden geçirilmeli. Bu konuda planlamanın iyi yapılması için biz de yıllardır uğraş veriyoruz ve bakanlıktan bu anlamda ciddi taleplerimiz var. Erman Şentürk / Özel Haber