Türkiye’nin her şehrinde satışı yapılan ve birçok ülkeye ihraç edilen ses yalıtım markası Panetti ve Platformizmim Koop. Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Alp Burkut ile İzmir’de mimarlığı ve gitgide yoğunluğun arttığı kentte kaçış yollarını konuştuk. İzolasyonun bir lüks olmaktan çıkıp insani bir ihtiyaç halini aldığını belirten Burkut, İzmir’de deprem sonrası ortaya çıkan ‘emsal artışı’ tuzağına da değindi. Burkut “Herkes İzmir’de, kentin en merkezi yerinde yaşamak istiyor. Ama evini yenileyecek parası yok. Bu nedenle o ev çok uzun süreler sağlıksız bir biçimde orada duruyor. Bunların pek çoğu kimi müteahhitlerce ‘Yüzde 50 emsal artışı alırız’ sözüyle kandırılmış durumda” diye konuştu. Mimar Alp Burkut şunları söyledi: Ülkemizde Cumhuriyet’in ilanı ile çok farklı ölçeklerle şehirlerimiz şekillenmeye başladı. 80’li yıllarda biz ne öğrettiler? Türkiye’nin nüfusu 55 milyon, bu nüfusun yüzde 70’i kırsalda köy ve kasabalarda yaşıyor. Geriye kalan nüfus şehirlerde dağınık bir halde. Bu da şu anlama geliyor, şehirlerimizin toplam nüfusu 15 milyon. Bu 15 milyonluk nüfus, İstanbul, Ankara, İzmir Adana ve diğer tüm şehirlere dağılmış durumda. 40 milyon kişi ise kırsalda. Günümüzde 85 milyon nüfusluk bir büyüklüyken söz ediyoruz. 80’li yıllar nüfusunun yüzde 70’i oranında bir fazlalıktan söz ediyoruz. Bu yeni oranın sadece yüzde 20’si kırsal nüfusu oluşturuyor. Demek ki şehir nüfusu şuan 60 milyona dayandı. Nüfus 30 yıl öncenin iki katı ama köyden kente göç sebebi ile şehirlerin nüfusu 4 kat büyümüş durumda. Bugün gelinen noktada nüfus hareketi şehirden şehre şeklinde revize olmuş durumda. İnsanlar taşınma kararı aldığında yeni gideceği şehre değer katma ihtiyacı içerisinde değil. Bu net. Artık geçim ve fırsat neredeyse bu hareket o yöne doğru olacaktır. Önümüzdeki süreçte hızlı ve konforlu ulaşım ağlarının oluşması ile kırsala yönelim söz konusu olacak. Temel bir takım ihtiyaçlara ulaşabilme maliyeti artıkça tersine göç artacak. Pandemi sürecinde bunu test ettik. Herkes kendi ihtiyacını üretebilme çabasına düştü. Depremde kapı kapı gezdik Pandemi sürecinde İzmir şansız bir olay daha yaşadı; Deprem… Pek çok insanımızı kaybettik, bir çoğu evsiz kaldı. Uzunca bir müddet çadırlarda yaşamaya çalıştılar. Bu süreçte arkadaşlarımla çadırları gezdik. İnsanların neye ihtiyacı olduğunu tespit etmeye, yaraya merhem olmaya çaba sarfettik. Bir de baktık ki kış geliyor, çadırların altı boş insanlar üşümeye başladı. Kendi ürünlerimizi çadırların altına serip bunun önüne geçmeye çalıştık. Bu arada insanlarla mimarlığı konuşma fırsatı yakaladık. Sizler girdiğiniz apartmanların sağlam olup olmadığını biliyor musunuz? Apartman girişlerinde bununla ilintili yazılı bir beyan var mı? Bir cep telefonu alsanız defalarca kez kullanım kılavuzunu okursunuz. Onlarca soru sorarsınız. Ama milyonlarca lira verip ev alıyoruz, kullanım kılavuzu yok. Sabıka kaydı yok, karnesi yok… Bu evi kim yaptı, hangi tarihte yaptı, temelinde hangi malzemeyi kullandı bilmiyorsunuz. Biz Platformizmim olarak depremde sahadaydık. 10-15 arkadaşımla birlikte ihtiyaç tespiti yaptık. Sonrasında insanların apartmanlarının bahçelerinde 30’un üzerinde toplantı tertip ettik. Binalarını nasıl yenilemeleri gerektiğini kendilerine anlattık. Bu 4 ay sürdü. Peki sürecin sonunda elimizde ne vardı? Koca bir sıfır… Hiçbirini ikna edemedik. Peki neden? Bir, apartman yönetimindeki bazı kişiler kendi işlerini bedavaya getirmek için işi bir müteahhite paslamaya çalıştı, buna takıldık. İki, herkes mimarlığı ve inşaatı biliyordu ve hemen fiyata odaklandılar. Emsal artışı tuzak Kentsel dönüşüm bizim için bir fırsat. Ama bunu yanlış değerlendirenler de oldu. Herşeyin iyi gittiği noktada bir müteahhit çıktı, dönüşecek sitenin sakinlerine “Biz size yüzde 50 emsal artışı alacağız” dedi. Depremin üzerinden iki yıl geçti, o malikler hala yıkılmış evlerinin yeniden inşa edilmesi için müteahhitin emsal artışı almasını bekliyor. Emsal artışı aslında kat malikleri için bir avantaj değil. Evet, bugün cebinizden para çıkmıyor. Lakin emsal artışı ile birlikte arsa payınız önemli oranda azalıyor, küçülüyor. Burada değerli olan iki şey var. Arsanız ve cebinizdeki paranız. Paranız gitmesin diye arsanızdan oluyorsunuz. Üstelik emsal artışı, şehrin ölçeğini kaçırmak demektir. Şehre zarar vermek demektir. Depremden sonra çok hızlı hareket edilebilseydi, kentsel dönüşümde başarılı olunurdu. Maliyetler bu denli şişik olmazdı. Herkes İzmir’de, kentin en merkezi yerinde yaşamak istiyor. Ama evini yenileyecek parası yok. Bu nedenle o ev çok uzun süreler sağlıksız bir biçimde orada duruyor. Bu çok büyük bir tehlike. Eğer İzmir’de sağlıklı bir evin içinde yaşayacak paran yoksa evinin arsa payını sat, metropol dışındaki ilçelerde o parayla satın alabileceğin sağlıklı evlerde yaşamını sürdür. Veya finansmanı yarat, evin tekrar ayağa kalktığında değerinde sat… Borcunu öde, kalan parayla insani ölçekte metropol ilçelerin dışında rahatlıkla yaşamını sürdürebileceğin alanlar mevcut… Satışlar durmayacak İnsanlar bir daha mağaraya dönmeyeceğine göre konut satışları hiçbir zaman azalmayacak demektir. Rakamlar geriye gider. Alternatif yaşam projeleri ile merkezden uzaklaştıkça bu rakamların geriye geldiğini göreceksiniz. İnternetin hayatımıza daha çok gireceği bir dönemin içerisine girdik. Ulaşım olanakları, konforu ve çeşitliliği de artıyor. Artık herkes merkezde oturmak zorunda değil. Şuan ofis yatırımları azaldı. İnsanlar pandemi ile birlikte evden iş yapabilmeyi öğrendi. Toplum buna evrildi. Artık nerede oturduğunuzun bir önemi yok. Merkezden dışa doğru kaymak için bir fırsat bu. Rakamların böylelikle ucuzladığını hep beraber göreceğiz. İzmir’de temelde bohçalama olmalı Deniz sıfır bir kentte oturuyoruz. Temelinde bohçalama sistemi olmayan bir binayı satın almamamız gerek. Temelinde mantolama sistemi olmayan binayı satın almamamız gerek. Bunları bilmek ve öğrenmek durumundayız. Kimi müteahhit ekstra maliyet oluşturacak bu gibi külfetlerden kaçıyor. Zaten ‘toprağın altına kim görecek’ zihniyeti mevcut. Toprağın üzerine direk beton koyarsanız. Beton ıslanmış toprakta suyu emer, temel bir süre sonra güçsüzleşmeye başlar. Bunu bilmeli ve alacağımız konutta bunu aramalıyız. Bir an önce tersine  göç için çalışılmalı Şehrin üzerinde sadece durarak kitle oluşturan, kaba tabirle üretici olmayan kesimin yeniden üretebilir hale gelmesi gerekli. Bunlar tersine göçe yönlendirilmeli. Şehirlere emsal pompalayarak, yeni iş modelleri pompalayarak bu alanlarda nüfusu şişirmek kimsenin işine yaramayacak. Bu insanları oralara çekebilecek yenilikler yaratabilmeliyiz. Büyükşehirlerin dışında arazi üreteceksiniz, yeni iş geliştirme modelleri ile o alanları cazip kılacaksınız. Bu yük büyükşehirlerin üzerinde daha fazla kalmaya devam edemez. Metrekaresi 5 bin dolara ev alıyorsunuz. Ama yan komşunuzu veya mutfağınızdan gelen sesi yatak odanızdan dinliyorsunuz. Isı-ses-su-yangın yalıtımının yapılıp yapılmadığını müteahhitlere sormak zorundayız. Eve talip olan kişi bunu istemeli. Enerji çok pahalı bir şey. Enerji için şuan savaş var… Biz Panetti ile bunu başardık. Panetti ile yalıtımı yapılmış evler, ısıyı koruyor. Denizin ortasındaymış gibi sessiz bir ortam yaratabiliyor. Yalıtım temel bir ihtiyaç. Kesinlikle lüks bir yatırım değildir. Yalıtımsız hiçbir binanın satışı ve sigortalaması olmamalı.