Hükümet, MHP'nin de desteğiyle Siyasi Partiler Yasası'nın (SPY) değiştirilmesi ve Siyasi Etik Yasası'nın çıkarılmasını planlıyor. Yasa Babacan ve Davutoğlu'nun konumunu belirleyecek. Yasanın haziran ayı içinde TBMM gündemine gelmesi bekleniyor. Getirilmesi planlanan değişiklikler arasında daraltılmış bölge seçim sistemi de var. Görüşmelerin ne zaman olacağı merak edilirken, yapılması planlanan değişiklik ve mevcut sistemi Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Metin Öney, Ege Telgraf okurları için değerlendirdi. 20’nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi İzmir Milletvekilliği yaptığı dönem içinde 1997 yılında kendisinin de çok iyi bir hazırlık yapıp hem Siyasi Partiler Yasası hem de Seçim Yasası’nın değiştirilmesi için TBMM’ye teklif sunduğunu söyleyen Öney, “O dönemde de yaptığım araştırmalarımda ciddi sorunlar olduğunu gördüm. Konuyu enine boyuna tarttım. Şu anda SPY’de yapılmak istenen değişikliğin demokratik rejim ile herhangi bir ilgisi yok. Bu belli partileri seçime sokmamak ya da seçim olursa neler lehimize olur düşünceleri doğrultusunda hareket edilmesiyle ortaya çıkan bir değişiklik isteğidir. Neden bu şekilde konuşuyorum: Türkiye’de şu anda iki yeni parti kuruldu, başka partiler de var… Bu partiler Meclis’te grup kuramasın, seçime girmesin düşüncesiyle yapılan bir hareket olduğunu düşünüyorum. Bir etik durum mu yaratılmak isteniyor? Zannetmiyorum. Kurulan partilere kimse üye olmasın, grup kurulamasın, seçime girme şartları zorlaşsın gibi amaçların güdüldüğünü düşünüyorum. Pek iyi niyet olmadığı gibi demokratik de bir gelişme yok” dedi.

İKTİDAR OLMA FORMÜLÜ

Seçime girme şartlarının daha önceden de yasalarımızca düzenlendiğini belirterek sözlerini sürdüren Öney, “3’te iki il ve bu illerin de 3’te 2 ilçelerinde teşkilatların kurulmuş olması isteniyor. Eğer bana soracak olursanız bunları bir parti yerine getirememişse zaten taşıma su ile değirmen dönmez… ‘Onlardan üye alayım, yasayı da şöyle değiştirsinler, seçime girebileyim…’ Eğer bir parti kuruyorsanız hedef kitlenizde bu prosedüre uyacak muhataplarınız olmalıdır. Yoksa zaten parti kurmanızın bir manası yoktur. Bunu tamamen tecrübelerimden yola çıkarak söylüyorum. Eski siyasetçi İlhan Kesici’nin ‘Bütün canlılar küçük doğar, büyürler. İstisna, siyasi partilerdir. Onlar büyük doğmak zorundadır’ diye çok beğendiğim bir cümlesi vardır. Örneğin, Demokrat Parti büyük doğdu, iktidar oldu. Adalet Partisi büyük, doğdu iktidar oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi de büyük doğdu ve iktidar oldu. Diğerlerinin büyük bir kısmı muhalefet bile olamadılar. Şu anda 80’inin üzerinde kurulmuş parti var. Ancak neler yaptıkları, nasıl doğdukları ve gelişmeleri önemli” diye konuştu.

‘KURŞUN ASKERLERLE…’

“Peki, sizce bu bağlamda Siyasi Partiler Yasası’nda neler değişmeli?” sorusunu da yanıtlayan Öney, “Bugün siyasi partilerin kuruluş şekli antidemokratiktir. Örneğin, İzmir’de 30 ilçe var, her ilçe için 400 delege seçiliyor. Konak’ta A partisinin 5 bin üyesi olsun. Bunu çeşitli sebeplerle 400’e indiriyorsunuz… Mahallede sandıklar kuruluyor ancak çoğu uydurma. Belirli delege ağları var, onlar dost, akraba, hemşeriyi kaydettiriyorlar ve sonucunda 400 sayısını o şekilde buluyorlar. Bu bütün partilerde görülüyor. 5 bin üyenin 4 bin 600’üne ne oldu? Hiçbir etkileri olmadı. O 400 kişi ilçe yönetimini seçti. Sonrasında gelelim il kongresine… 30 ilçe var, bu partinin 50 bin üyesi yazılmış. Ancak il kongresine 600 üye geliyor. 50 bin üye içinde 49 bin 400 üye ne oldu? Tamamen saf dışı oldu. Bu 600 üye ile il başkanı ve il yönetimi seçiliyor. Sonrasında da hedef büyük kongre… Büyük kongrelerde de bütün partilerin aşağı yukarı delege sayısı bin 200. Bunun bir bölümü var ise milletvekili, kurucular kurulu, genel idare kurulu gibi üst düzey yetkililerden oluşuyor. Toplamda bin 200 delegenin içinden ilk turda 601, ikinci turda 500’ü alan genel başkan seçiliyor. 3 milyon, 5 milyon oy almış bir o kadar da üyesi olan partinin diğer üyeleri saf dışı bırakılıyor. Ben bütün bunları önlemek adına bütün üyelerle kongre yapılması önerisinde bulundum. Salonda kurşun askerleri toplamışlar ilçeden ile, ilden büyük kongreye… Onun için şimdiye kadar kolay kolay, ‘Genel başkan devrildi’ lafı duyuldu mu? Padişahları devirmek genel başkanları devirmekten daha kolaydı. Bir, iki istisna dışında hiçbir genel başkan salondan yenik çıkmadı. Çünkü tüm ayarlamalar ona göre ayarlanıyor. Değişiklik yapılacaksa ilk olarak bunda yapılmalı ki siyasi partiler üyelerin de partisi olsun” ifadelerini kullandı.

‘GENEL BAŞKANLIK SORUNU’

Bütün adaylıkların da üyelerin oyları ile ortaya çıkması gerektiğini savunan Öney, şu açıklamalarda bulundu: “Belediye başkanları, milletvekilleri bu oylarla seçime katılmalı. İstisna yok mu, elbette olacak. Ülkenin yetişmiş elemanlarının da meclise gidebilmesi, belediye meclis üyesi olabilmesi için merkeze ve il teşkilatlarına 3 kişilik bir kontenjan verilebilir. Bunun dışında bütün adaylıklar üyelerin tamamının katılımı ile yapılmalı. Her zaman bu kriterlere uyulmadığı takdirde demokrasinin gelemeyeceğini savundum. Türkiye’nin en büyük sorunu genel başkanlık sorunudur. Genel başkan ne derse hemen o yerine getiriliyor. Onun için ne ülkede ne de parti içinde demokrasi gelişebiliyor. Seçilen herkes bu yüzden genel başkana tabii oluyor. Şu anda muhalefet iktidarı şiddetle eleştiriyor ancak otorite yönünden onların da hiçbir farkı yok. Atamalar ve tayinlerin hemen hepsi genel başkanın iki dudağı arasından çıkıyor. O sebeple her bir partili genel başkana biat etmeyi birinci görev sayıyor. Kısacası kongreler tamamen demokratikleştirilmeli, üyelerin tamamının katılacağı kongrelerle delegeler seçilmeli. Adayların tamamı da istisnalar dışında yine üyelerin katılacağı seçimlerle tayin edilmeli. Üye yazılımı da antidemokratik. İlçe örgütü, il ve genel merkez partiye üye kaydı yapabiliyor. O güç kimin elindeyse dilediği kişiyi üye yapıyorlar. Böyle olduğu için üyeler arasında ahbap çavuş ilişkisinden çıkamıyorum. Önerim, aynı seçmen kütükleri nasıl ki seçim kurulu tarafından düzenleniyor. Aynı şekilde üye olacakların da başvurularını seçim kurulu düzenlemeli. Böylece siyaset yapmak isteyen herkes objektif bir şekilde dilediği partiye üye olabilecek.” Yüzde 10 seçim barajını ya kaldırılmalı ya da makul bir düzeye indirilmeli sesleri de siyaset içinde yükseliyor. Konuyla ilgili açıklamalarda da bulunan Öney, seçim barajında yüzde 10’un çok yüksek bir oran olduğunu vurguladı. Türkiye’de şu anda 60 milyona yakın seçme olduğunun altını çizen Öney, “Yüzde 10 demek 6 milyon oy demektir, bu da kolay bir mesele değil. Ancak 0 da olamaz. O zaman en çok üyesi olan bir derneği de, demokratik kitle örgütlerini de Meclis’e almak zorunda kalırsınız. Çünkü bazı dernek, kurum ve kuruluşun 1 ila 2 milyon üyesi var. Seçim barajında yüzde 5’in uygun bir rakam olabileceğini düşünüyorum, eskiden de bu görüşümü savunmuştum. Elini kolunu sallayan da Meclis’e gidememeli. Belirli bir kitleniz, potansiyeliniz olmalı” dedi.

‘ENİNE BOYUNA TARTIŞMALI’

Son olarak, “Bunun dışında neden birden bire bu konunun gündeme geldiğini merak ediyorum” diyerek sözlerini tamamlayan Öney, “Korona virüs adında şiddetli bir salgınla mücadele ediyoruz. Bununla savaşırken insanlar sokağa çıkamadı, doğru mu eğri mi yapılanlar tartışma konusu. Bütün bunlarla mücadele edilirken birden bire Siyasi Partiler Yasası ve milletvekilleri sağa sola gidemesin gibi sesler yükseliyor. Bu da yanlış bir konu. Milletvekili bulunduğu partiden memnun olmayabilir. Bir noktadan sonra vekiller partinin gidişatını beğenmiyor, uyarılarına rağmen düzelme göremiyor ise istifa edebilir. Oradan oraya dolaşanlar var ama bu doğru bir iş değil ancak yasalarla da bunu önlemeye çalışmak çok yanlış. Demokratik kültür, etik kültür ve demokrasinin bir fazilet rejimi olduğu ülkeye anlatılamamışsa bu gibi işler olur. Yapılması, şimdi birden bire gündeme gelmesi çok açık söylüyorum ki, yeni kurulan o iki parti, iktidar partisine zarar verebilir mi endişesi ile alakalıdır. Korona salgını varken ve en acil iş bu değilken gündeme getirmeli. Amaç, büyük ölçüde o partilerin seçime girememesini sağlamak diye düşünüyorum. Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda bir siyasi parti teşkilatını tam anlamıyla kuramamış emanet vekillerle seçime gireceğim diye uğraşıyorsa bunu da asla doğru bulmam. Böylesi kritik dönemde büyük adımların atılması, ‘Siyasette taht oyunları mı başlıyor?’ sorusunu akıllara getiriyor. Sonuçta iş bu noktaya getirilmek isteniyor. Kimse hiçbir yere gidemesin, her şey bize kalsın diye düşünülüyor. Oysa bu gibi yasaların daha sağlıklı bir ortamda konuşulması gerekiyor. Bu yapılanlar kamuoyunda enine boyuna tartışılmalı, görüşülmeli. Uzlaşma ile bu yasalar uygulamaya girmeli” diye konuştu. Yağmur Gülü / Özel Haber
Editör: TE Bilisim