126 ülkeden 133 değişik meyve ve sebze ile canlı hayvan ve et ithal eden Türkiye aldığı son kararla Sudan'dan bin ton sarımsak, 500'er ton dondurma ve makarna dahil, çeşitli gıda ürünleri getirecek. TBMM'de görüşülen ve iki ülke arasında imzalanan ticaret anlaşması uyarınca Sudan’dan 50 bin büyükbaş, 2 bin küçükbaş hayvan, 30 bin ton buğday, 15 bin ton kavun-karpuz, 14 bin ton marul ve lahana, 8 bin ton et, 2 bin ton tereyağı, bin ton sarımsak, 2 milyon adet yumurta, 500 ton bal, 5’er bin ton patates, domates, buğday, arpa, yulaf, mısır, 2 bin ton da üzüm ithal edilecek. Anlaşma dahilinde 500 ton et içerisinde at, eşek, katır, bardo eti, sığır ve domuz etleriyle sakatat ürünlerin de yer aldığı iddiaları ise birçok tartışmayı beraberinde getirdi. İthalat kararını sağlık açısından sakıncalı bulan gıda mühendisleri, bakanlığın "Yerli ve milli üretim" sloganını hatırlattı, iddialara konu olan sakatat ürünleri konusunda ise büyük endişe duyduklarını açıkladı.

Yerli üretimi hatırlattı

Konuya dair Ege Telgraf'a değerlendirmelerde bulunan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak, "Et oldukça hassas bir gıda maddesidir. Hem elde edilen hayvanın menşei, hem sağlıklı olması durumu gibi kriterlerin yanında hayvanın kesimi, etin işlenmesi ve taşınması işlemleri dikkat edilmesi gereken süreçlerdir. Bu nedenle, ülkemizde hayvancılığın geldiği aşamada dışarıdan et ithali başlı başına büyük bir sorun iken, alınan etlerin sağlıksız olması daha büyük sorunlara yol açmaktadır. Ülkemizde gıda güvenliği alanında yığınla sorun varken dışarıdan alınan ürünlerin sağlıksız olması da her şeyin üzerine tuz biber ekmektedir. Tarım ve hayvancılıkta "milli ve yerli" söyleminin gereği, taşıma suyla değirmeni döndürmeye çalışmak yerine kendi öz kaynaklarımıza yönelmektir. Tarım ve hayvancılık açısından zengin kaynaklara sahip olan ülkemiz, 81 milyon insanı rahatlıkla besleyecek toprak büyüklüğü ve verimliliğine sahiptir. Tarımsal girdi fiyatlarının ucuzlatılması ile başlayacak reform hareketi, getirilecek muafiyet ve özendirmelerle yükseltilmeli, ülke insanının ihtiyacı olan bitkisel ve hayvansal üretim gerçekleştirilmelidir. Toplumun dengeli beslenmesi için eti üretmek, tüketimini gelişmiş ülkeler seviyesine yakınlaştırmak ve bu koşulların sürdürülebilirliğini sağlamak önceliğimiz olmalıdır. Hayvancılığın sürdürülmesi, üreticinin üretimden uzaklaşmaması hayati bir önceliktir. Atılan her adımda, hedefin sürdürülebilir üretim olduğu akıllardan çıkartılmamalıdır. Ana gıda maddesini ithal eder duruma gelen ülkemizde artık ithalatı genişleterek yapılan hataları tekrarlamak yerine daha ciddi ve bağlayıcı kararlar alınması gerekmektedir. İthalat yoluyla sağlanan hayvanların sağlık durumunun uygun olduğunu garanti edecek koşulların sağlanamadığı gözlenmektedir. Hayvancılığın geliştirilmesi, halkımıza yedirilecek etlerin güvenli şekilde arzının sağlanması için gerekli politikaların izlenmesi ve kaynağın ayrılması birincil hedef olmalıdır. Tarımın, serbest piyasa koşullarına terk edilemeyecek kadar stratejik bir sektör olduğu ve gelişmiş ülkelerce de böyle yönetildiği akıldan çıkartılmamalıdır. Tüketicinin güvenli ve ucuz et tüketebilmesi, üreticinin hak ettiği kazanca ulaşarak üretimini sürdürmesi ve sanayicinin uygun fiyatlarla yeterli miktarda hammaddeye kavuşması için ithalat yapılmamalı, piyasaya müdahale edilmelidir, büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık desteklenmelidir, mera alanları geliştirilmelidir, verimli yerli ırkı geliştirmek için çalışmalar yapılmalıdır, politikaların belirlenmesine yönelik olarak tüm paydaşlarla sürekli değerlendirmeler yapılmalıdır" dedi.

Hangi amaçla?

Gıda ithalatında çok sayıda sıkıntıyı da beraberinde getireceğine vurgu yapan Oda Başkanı Toprak ayrıca şu soruları da gündeme taşıdı; "İthalat hayvancılığın düzenlenmesinde ve sağlıklı et arzının gerçekçi fiyatlarla sağlanmasında bir çözüm yolu değildir. Tarım ve hayvancılık politikaları ivedilikle gözden geçirilmeli, kooperatifçilik desteklenmelidir. Unutulmamalıdır ki, ithal etmek yerine üreticiyi destekleyip tüketiciye güvenilir gıdayı ulaştırmak devletin asli görevlerinden biridir. Gıda egemenliğinin, ülkelerin tarım, hayvancılık, depolama gibi gıda kaynaklarını belirleme ve yönetme hakkı olduğuna inanarak, kalıcı çözümün yardımlarla ya da hibelerle sağlanamayacağını, kırsal kesimde teşvik ve sosyal korumaya yönelik politikaların en üst seviyelere çıkarılması gerekir. Tarım politikalarının temel hedefinin ülke nüfusunu nitelik ve nicelik olarak besleyecek bir tarımsal üretim düzeyinin sağlanması gerektiğini, doğru ve yeterli beslenmede gıda çeşitliliğinin önemli olduğunu ve bunu ancak yerli tarım, yerli üretimle sağlayabileceğimizi, halkımızın herkes gibi sağlıklı, kültürel açıdan uygun ve sürdürülebilir gıdaya ulaşma hakkı olduğunu savunuyoruz. Aile çiftçiliği, biyolojik çeşitliliğin, gıda egemenliğinin ve sağlıklı beslenmenin temel unsurudur. Gelişmiş ülkelerde yok olmaya yüz tutmuş ve tekrar dönülmek istenilen aile tarımı ve küçük çiftçilik konusunda ülkemiz daha şanslı bir konumdadır. Aile tarımcılığı ya da küçük çiftçilik mutlaka desteklenmelidir. Sudan’dan ithal edilecek ürünlerin sıralandığı haberde at, eşek, katır eti ve sakatatlarının da yer aldığı görülmektedir. Adı geçen ürünlerin ülkemizde gıda üretiminde yasal kullanımı mevcut değil. Basında yer alan haberdeki at, eşek, katır eti ve sakatatlarının ithalatı kısmının doğruluğu nedir? Eğer doğru ise, gıda üretiminde kullanımı yasal olmadığına göre ne amaçla ithal edilmektedir? Yem üretiminde kullanılmak için mi ithal edilecek? Eğer bunun içinse, özel sektördeki yem fabrikalarına hammadde satmanın amacı nedir? Bakanlık açıkladığı ifşalarda sıkça at ve benzeri etlerine rastlanıyorken, eğer bu ithalat gerçekleşirse denetimi nasıl sağlayacak?" Erman Şentürk / Özel Haber