Dünya geneline yayılan korona virüs salgınının Türkiye'deki ilk tespit edilen vakası Sağlık Bakanlığı tarafından geçtiğimiz yıl 11 Mart günü açıklandı. İlk vakanın üzerinden 315 gün geçmesine rağmen, ülkemizde mücadele hız kesmeden sürüyor. Yaşanan sürecin en çok etkilediği kesim ise sağlık çalışanları… Pandemi sürecinin bütün yükünü omuzlayan sağlık çalışanları, canla başla mücadele ederek insanların hayatlarını kurtarmak için mesai harcıyor. Pandeminin sağlık çalışanlarının üzerinde hem fiziksel hem psikolojik hem de birtakım ekonomik zorluklar yarattığını Türk Hemşireler Derneği (THD) İzmir Şube Başkanı Ebru Melek Benligül, süreci Ege Telgraf’a değerlendirdi. Hemşirelerin bu süreçte hastayla en fazla temasta bulunan sağlık çalışanları kolunda olduklarını söyleyen Benligül, “Çünkü bizim işimiz bakım. Bakım, sürekli olarak hasta ile beraber olmayı gerektiriyor. Pandemi servislerinde hasta yakını olmadığı için onların ilaçlarını içmesi, yemeklerini yemesi, fiziksel ihtiyaçlarını giderebilmesi için hemşirelerin onlarla daha uzun zaman geçirmesini gerektiriyor. Dolayısıyla hemşirelerin maruz kaldığı virüs yükünü ve riskleri artırıyor. Bu riskler yoğun bakım hastalarında biraz daha fazla olabiliyor çünkü o hastaların bakım ihtiyaçları daha fazla. Çok yoğun izlem gerektiriyor; çoklu organ yetmezliği geliştiği için de çok yoğun bir tedavileri oluyor. Tüm fiziksel ihtiyaçları hemşireler tarafından karşılanıyor. Hekim arkadaşlarımız belki ilaçlarının hangileri olacağını söyleyerek hasta yanından hızlıca ayrılıp diğer işlerine yönelirken, hemşireler verilen bu ordürlerin 7 gün 24 saat yürütülmesinden sorumlular. Bizler sıfır noktasında hasta ile birlikte mücadele ediyoruz” dedi.

PSİKOLOJİK YÜK ALTINDA

Bu süreçte hemşire yetersizliğinin daha çok hissedildiğinin de altını çizen Başkan Benligül, “Daha önce bu sorun zaten vardı ancak salgın döneminde bu ihtiyaç bir miktar daha arttı. Biraz önce söylediğimiz gibi, eskiden hasta yakınlarının desteklediği gereksinimleri hemşireler yürüttüğü için daha az sayıda hastaya yetişebiliyorlar. Bu yüzde servislerde planlanan hemşire sayısının biraz daha fazla olması gerekiyor. Yoğun bakımlarda da en çok yaşadığımız sorunlardan bir tanesi yetişmiş yoğun bakım hemşiresi sayısındaki yetersizlik… Uzun çalışma saatleri meslektaşlarımızı çok yıpratan bir diğer mesele… 24 saatlik mesailerle yoğun bakımlarda çalıştık. Okullar kapalı olduğu için hemşirelerimizin çocuk bakım problemleri bir hayli arttı. Kreşler yetersiz; etütler, kreş merkezleri de kapatıldığı için hemşireler çocuklarını evdeki diğer çocuğuna, komşusuna, bir başka hemşire arkadaşına emanet ederek göreve gittiler. Bu da bizde çok ciddi psikolojik bir yük oluşturdu” ifadelerini kullandı.

‘HASTAYA ODAKLANACAKKEN…’

Bu süreçte ekonomik kayıplarla karşılaştıklarını da söyleyen Benligül, “Hastanelerin azalan hasta sayısı nedeniyle döner sermaye getirileri azaldı. Hastaneler kar elde etmedikleri gerekçesiyle hemşirelerin ve diğer sağlık çalışanlarının ek ödemelerinde kesintiye gitti. Halkın gözünde yaratılan sanki pandemi sürecinde daha fazla maddi kazanç elde ediyormuşuz algısının tam tersine birçoğumuz bu ek ödemeleri alamadık ve üstüne döner sermayelerimiz kesildi. Henüz kasım ayının döner sermayelerini almak için aylardır mücadele eden kurumlar var. Özlük haklarımızla ilgili zaten uzunca bir süredir iyileştirme beklentimiz vardı. Pandemi sürecinde çok yoğun bir tempoda, salgının yükünü sırtlamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla pandeminin hem fiziksel hem psikolojik hem de ekonomik yükü altında ezildiğimiz bu dönemde yıllardır dile getirdiğimiz birtakım beklentileri de dile getirmeye devam ediyoruz. Kaldı ki biz pandemi sürecinin başında Sayın Bakanımız ek ödemelerle ilgili tavandan ödeme yapacağı konusunda bilgilendirmeyi yaptığında biz THD olarak pandemiyle mücadele ederken herhangi bir ek ödeme beklentimizin olmadığını; genel olarak özlük haklarımız ve emekliliğe yansıyacak sabit ek ödememizde iyileştirmelerle ilgili beklentimizi pandemiden sonra dile getireceğimizi duyurmuştuk. Bunları dile getiren sağlık çalışanlarının cezalandırıldığına da maalesef ki şahit olduk. Yönetici şiddeti de bu süreçte tam gaz devam etti. Antalya’da yaşanan olay, Gaziemir’de bir hastanede gördüğümüz mobbing olayı… Bizler pandemi sürecinde bütün enerjimizi hastalara sunulan sağlık hizmetinin kalitesini nasıl artıracağımız konusunda odaklanmak isterken, aldığımız maaşla bir evi nasıl geçindireceğimizi, çocuğumuzu nereye bırakacağımızı, yetersiz koruyucu ekipmanla kendimizi nasıl koruyacağımızı ve yöneticilerimizin baskısından nasıl kurtulacağımızı düşünür hale geldik” dedi.

ŞİFAYLA GELEN MOTİVE

“Koşarak işimize gitmemizi sağlayan, var gücümüzle bu savaşta mücadele etmemizi sağlayan en büyük motivasyon kaynağımız iyileştirdiğimiz hastalarımız” diyerek sözlerine devam eden Benligül, “Bunun dışında başka hiçbir motivasyon kaynağımız yok. İzmir’de on binin üzerinde hemşiremiz var. Hepimiz insan sevgisiyle bu görevi yerine getiriyoruz. Keşke dış motivasyonlar biraz daha artırılsa… Belki bunlar çalışanların da gücünü artırıp belki de iyileşen hasta sayısı açısından da olumlu etki gösterebilir. Umuyoruz ki bu düzenlemeler bir an önce yapılır” açıklamalarında bulundu.

Öğrenciler için çağrı!

Son olarak, hemşirelerin bu süreci daha sağlıklı geçirebilmeleri konusunda çağrı da yapan THD İzmir Şube Başkanı Benligül, “Öğrenci arkadaşlarımızın ulaşım programlarına dahil edilmesine yönelik çalışmalar yapılabilir. Çünkü onlar da sahada bizlerle birlikte staja çıkıyorlar ve onlar da riskli durumdalar. HUÇET dediğimiz Hemşirelik Eğitimi Ulusal Çekirdek Programı kapsamında hem teorik hem de uygulamalı bir eğitimden geçiyorlar. Mezuniyet sonrası zaten onları hızlı bir şekilde alana kazandırmaya çalışıyoruz. Bu nedenle klinik uygulamalarda stajlarını gerçekleştirebilmeleri için Sağlık Bakanlığı’nca uygulanan ‘Aşı uygulanacak’ grup sıralamasında birinci aşamada onlara da yer verilmesini bekliyoruz. Umuyoruz ki, bununla ilgili düzenleme de en yakın zamanda gerçekleşir” diye konuştu. Yağmur Gülü / Özel Haber