Önce 2009'da Büyükşehir, ardından 2014’te yapılan Bütünşehir yasaları birçok bölgede olduğu gibi Ege ve İzmir’de üreticiye büyük darbe vurdu. Tarım ve hayvancılıkta düşüş yaşandığını söyleyen ziraat mühendisleri ve eski belde yöneticileri uyarıda bulundu.

ÇÖZÜM ESKİYE DÖNÜŞ

Bütünşehir Yasası’nı hiçbir zaman onaylamadıklarını söyleyen TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Tevfik Türk “Köylülerin elindeki bu alanların, yani köy tüzel kişiliklerine ait meraların, zeytinliklerin, tarlaların ellerinden alınması üretimi sekteye uğrattı. Bugün bu meralar Hazine’nin elinde. Köylü üretim yapacağı zaman bu arazileri yüksek bedeller karşılığında devletten kiralamak zorunda. Birçok işlemle uğraşıyor. Eskiden köy tüzel kişiliğindeki bu mülklere daha uygun fiyata erişmek mümkündü. Köylüler ve üreticiler de bugünkü kadar işlemle uğraşmıyor ve rahat rahat ekip biçiyor, üretimini, bakımını yapabiliyordu. Bizim tarım ve hayvancılık alanında üretimi artırabilmemiz için öncelikle köylerimizi geliştirmemiz gerekiyor. Hem sosyolojik olarak, hem de maddi tarımsal desteklerle bunu yerine getirmek zorundayız. Köylüye ait olan bu varlığın korunması ve geliştirilmesi gerekiyor. Üretici kesim daha fazla desteklenmeli ve devlet tarafından korunmalı. Çözüm eski düzene dönüşte. Bu Bütünşehir yasasının getirdiği düzenden vazgeçilip eski sisteme geri dönülmeli.” dedi.

‘KIR BELEDİYESİ OLMALI’

Üretimdeki düşüşün bir diğer gerekçesi olduğunu iddia eden ve 2009’da belde belediyelerinin kapatılmasıyla başlayan süreci değerlendiren Seyrek eski Belediye Başkanı Nurgül Uçar ise “Bölgemizde hayvancılıkla uğraşan neredeyse kalmadı. Üretici toprağından, hayvanından vazgeçiyor. Nasıl vazgeçmesin, nasıl üretsin? Bugün Seyrek'te hayvancılık yapan bir üretici eskiden daha ucuza su kullanırken, şimdi Alsancak’taki vatandaş ile suya aynı parayı ödüyor. Örneğin, tek ineği olan bir köylü o hayvanına günde 100 litre su veriyor. E şimdi bu insan nasıl hayvancılık yapsın? Tek sıkıntı bu da değil. Köylerimiz, beldelerimiz merkeze göre nüfusu daha az yerler. Bizim beldemiz kapanırken, 5 mahallede 8 bin nüfusumuz vardı. Şimdi merkez ilçeler köylere bakmaz oldu. Nüfusu düşük mahallemize bakacağıma, merkezdeki mahallenin yolunu yapsam tamam diyorlar. Artık hizmet de gelmiyor. Şu anda bizim köyümüzde hiç hayvan kalmadı. Haliyle üretim diye bir şey de yok. Ama eskiden herkesin bahçesinde iki, üç inek vardı ve herkes süt üretiyordu. Sıfıra düştük. Hiç mera yok. Bunların tamamı ilçe belediyesinin tasarrufunda. Onlar da buraları istediği gibi kullanıyor. Menemen’deki mera arazilerini sata sata bir hal oldular. Bu alanlar genel olarak tarımsal ve hayvancılık dışında kullanıma açılıyor. Eskiden muhtar heyetleri elde ettikleri gelirle tüm hizmetleri hızlı şekilde yerine getiriyordu. Köylerdeki muhtar artık mahalle muhtarı ve hiçbir yetkileri, etkileri kalmadı. Haliyle köylüler tarla kiralarken, diğer hizmetleri alırken, merkezden 110 kilometreden hizmet gelecek diye bekliyor.” ifadelerini kullandı.

‘ÇİFTÇİYİ KAYBEDİYORUZ’

Köylüye destek gelmediğini savunan Uçar “Eskiden köylünün parası vardı, imkanları vardı, şimdi o da kalmadı. Bugün üreticiye verilen desteğin de bir anlamı yok. Bakmayın çok para veriyoruz, hibe dağıtıyoruz dediklerine. Biz pamukçuluk yapıyoruz. Dönüm başına 40 lira devlet desteği veriliyor. Hepsi bu. Tüm üretim giderleri buradan karşılanacak. Siz üreticiye mera, su gibi destekler vermezseniz üretim diye bir şey olmaz. Bizim acilen kır belediyesi diye bir kavram getirmemiz lazım. Bu belediyelerin statüsü ayrı olmalı. Bugünkü Büyükşehir Yasası’nın yarısı doğru ise yarısı da yanlıştır. En uç noktadaki köyü ya da beldeyi kapatırsanız olmaz. İnsanlar köylerini bırakıp büyük kentlere göç ediyor. Eskiden köyde mutluyken, şimdi şehirde geçim sıkıntısı, fakirlik ve depresyon yaşıyorlar. Menemen'in köyü mahalle yapılınca hiçbir yararı olmadı, aksine büyük zararı oldu. 2009'da Türkiye’de 16 büyükşehir, 2014’te ise 30 bütünşehir olduk. Ne kadar köy, muhtarlık varsa hepsi kapatıldı. 16 bin muhtarlık, 1283 belde belediyesi kapatıldı. 12 milyon insan demokrasiden uzaklaştırıldı. Üretici eğer üretimden kopmadı ve pes etmediyse bu gelenekten ve toprağına kıyamadığındandır. Ama bugünkü çiftçiler sondur. Asıl tehlike budur. Çiftçiyi kaybediyoruz. Yakında çiftçi, üretici diye bir kavram kalmayacak. Üretim yapacak bilgimiz, tecrübemiz de kalmayacak. Sonra ithalata dayanacağız ve her şey bitecek. Zaten her şey sıfır vergi ile dışarıdan geliyor. Kendi üreticimizin kıymetini bilmiyoruz ama bilmemiz lazım. Bugün yirmi milyon insan İstanbul'a yığıldığında bizim derdimiz bitmez. Oysa o insanlar kendi köyünde oturabilse ve üretse hem ülke gelişir, hem çiftçi unutulmaz, hem de insanlar mutlu olur.” dedi. Erman Şentürk / Özel Haber