İzmir Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Tunç Soyer, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) İzmir Şubesi’nin düzenlediği “İzmir Büyükşehir Belediyesinin Kent Ekonomisine Katkıları” konulu toplantıya katıldı. İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde düzenlenen toplantıda Başkan Soyer, ülke ve İzmir ekonomisine dair açıklamalarda bulundu. “İzmir’de halkın gücünü örgütleyerek ekonomik demokrasiyi hayata geçiriyor, refahı tabana yayıyoruz” sözleriyle ekonomi alanında yapılan çalışmaları anlatarak sözlerine başlayan Başkan Soyer, “Ekolojik demokrasiyi de güçlendiriyoruz. Ekoloji ve ekonomi arasındaki ses benzerliğinden daha fazlası var. O yüzden İzmir’in tarımından bahsetmek istiyorum. İzmir’de bir Çoban Haritası yaptık. Çobanlarımızın ürettiği sütleri piyasanın iki katı bedelle satın almaya başladık. Bir yerel yönetim olmamıza rağmen hükümetin bıraktığı boşluğu doldurduk, kamunun adil regülasyonunu yerine getirdik. 7 lira olarak açıklanan buğday fiyatına İzmir’de 14 lira veriyoruz. Kooperatiflerimizden peynirleri alıyoruz. Bu arada sürprizlerimiz de geliyor. Çok yakında ‘İzmirli’ markası ile peynirlerimizi piyasaya süreceğiz. Başka bir Tarım Mümkün adını verdiğimiz bu politika, üreticinin desteklenmesinden çok fazlasını içeriyor. Yerli ve milli tarım politikasını yürütüyoruz. Kuraklıkla mücadelemizi büyütüyor, su kaynaklarını koruyoruz. İstihdamı koruyor, gıda güvenliğini sağlıyoruz. 2021’de ‘Süt Kuzusu’ projesini daha da büyüterek 30 ilçeye çıkardık. Son üç yılda 73 üretici kooperatifinden ürün alarak üreticimize destek sağladık. Bayındır’da Süt İşleme Entegre Fabrikamız bitmek üzere, yaz sonunda açmayı planlıyoruz. Tarımda eğitimi de sağlıyoruz. Bunların ilki Bademler Tarım Lisesi, yeni nesil köy enstitülerinin ilk kapsamlı örneği olacak. Tarım Üniversitesi’ni de kuracağız” dedi.

‘KRİZ MASASI KURDUK’

Bugüne kadar hep birlikte doğanın sesi olduklarını bundan sonraki süreçte de olmaya devam edeceklerini belirterek açıklamalarını sürdüren Soyer, şunları aktardı: “İzmir’de doğayla uyum deyince önümüzdeki en büyük meselelerden birinin Körfez temizliği olduğunu biliyorduk. Göreve gelir gelmez öncelikle Körfezi temizlemek için uygulanan stratejiyi ve faaliyetleri masaya yatırdık. Körfezin ne yazık ki halen kirli olmasının üç ana nedenini belirledik: Birincisi, İzmir’in yağmur suyu ayrıştırma altyapısının çok eksik olması. Kanalizasyon ve yağmursuyu hatlarının birleşik sisteme sahip olması. İkincisi, tüm İzmir’in arıtmasını yapması beklenen oldukça eskimiş Büyük Kanal Projesi’ndeki tasarım hataları. Son olarak, Çiğli Arıtma Tesisi’nden çıkan suyun Körfez’in en dar noktalarından birine deşarj ediliyor olması ve iç körfezdeki sığlaşma. Takdir edersiniz ki, katlanarak büyüyen ve yıllarca ihmal edilmiş bir meseleyi birkaç yılda çözecek sihirli bir değnek hiç kimsenin elinde yok. Tüm imkanları zorlamamıza karşın maalesef yaptığımız müdahaleler için zamana ihtiyacımız var. Bu bardağın boş tarafı. Dolu tarafı ise… Bugün elimizde Körfez’in nasıl temizleneceğine dair çok net, bilimsel bir yol haritası var. Bu planı sabırla ve tam bir kararlılıkla uyguluyoruz. Körfezdeki koku ve kirliliğin ana kaynağı iddia edildiği gibi düşük sirkülasyon değil, yüksek kontaminasyon. Maalesef uzun yıllardır İzmir’de durum bu. Yolları kazmaktan çekinerek yağmur suyunu lağımdan ayrıştırmazsanız Körfez kokuyor. Caddeleri kazıp kanal açarsanız trafik sıkışıyor, herkesin keyfi kaçıyor. Ama yumurta kırılmadan da omlet yapılamıyor. Tüm algı operasyonlarına rağmen, bugüne kadar hiç kimsenin üstlenmediği bu görevi İzmir’de ekibimle birlikte göğüslüyoruz. Aksini yapmak, zaten şehrimize ve görevime ihanet olurdu. Güneybatı Arıtma Tesisi başta olmak üzere Körfez çeperindeki arıtmaların kapasitesini ve sayısını artırıyoruz. İzmir’in arıtma sistemlerinde desantralizasyona giderek hem elektrik maliyetini düşürüyoruz hem de Çiğli Arıtma Tesisi üzerindeki yükü azaltarak bu yatırımın ömrünü uzatıyoruz. Son olarak Çiğli Arıtma’dan çıkan suyun deşarj noktasını değiştiriyoruz. Çok sayıda bilim insanının katkılarıyla tasarlanan kapsamlı bir geri kazanım projesiyle iç körfeze ulaşan deşarj noktasını orta körfeze taşıyacağız. Tüm bu çalışmalarımızı Çevre Mühendisleri Odası başta olmak üzere ilgili uzman kuruluşlar ve akademisyenler ile bir koku master planı oluşturmak üzere bir araya getiriyoruz.”

‘HEDEFİMİZ 20 BİN KONUT’

Konuşmalarına kentsel dönüşüm çalışmalarını anlatarak devam eden Soyer, “İzmir’in yapı stoku çok yaşlı. 30 Ekim depremi, kentsel dönüşümde başarılı olmamız gerektiğini bir kez daha ortaya koydu. İzmir’in iş insanları bu sıkıntılı süreçte inisiyatif aldı ve kentsel dönüşüm yapı kooperatifleri kurulmaya başladı. İzmir’in dört bir yanında da inşaatlarımız başladı, 6 bölgede dönüşüm aynı anda devam ediyor. Hedefimiz 20 bin konut yapmak. 30 Ekim depreminde bir aydan kısa sürede çadırda tek bir İzmirli kalmadı. Şimdi o kampanya büyüdü, gelişti. Depremde yıkılan Dilber Apartmanı sakinleriyle yeniden apartman yapmak için protokol imzaladık” dedi.

“İZMİR’E 4,5 MİLYON TURİST”

“İzmir ekonomisinin en çok ihmal edilmiş noktalarından biri de turizm” diyerek turizm çalışmaları hakkında da bilgiler veren Soyer, şu ifadeleri kullandı: “Biz uluslararası zincir otelleri ve sadece plajları dolduran bir anlayışın değeri bizim açımızdan yok. Bu nedenle Çeşme Projesi’ne karşı çıktık. Böylelikle kent ekonomisini güçlendiremeyiz. Turizmi 12 ay 30 ilçeye yayarak İzmir nüfusu kadar potansiyeli kent ile buluşturmayı istiyoruz. Yani kente gelen turist sayısını 4,5 milyona çıkarmayı hedefliyoruz. Bunun için ‘Visit İzmir’ adı altında bir aplikasyon hazırladık. Böyle bir dijital ansiklopedi de başka bir yerde yok. Havayolu firmalarıyla gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla İzmir’den dünyanın dört bir yanına yapılan direkt uçuşları da güçlendirmeyi sürdüreceğiz. Dünyanın en büyük Cruise Fuarı’nı da İzmir’de yapmayı planlıyoruz. Rakamlar gösteriyor ki İzmir 2022’de pandemi sonrasına göre yüzde 30 daha çok turist ağırlayacak.” Sosyal demokrasi ile ilgili yatırımları anlatan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Acil çözüm ekibi kurduk. İBB’nin pek çok dairesi ve bağlı kuruluşlardan 23 birimimizin uzman personelinin yer aldığı bir uygulama. Bu ekibimiz kentimizin dezavantajlı mahallelerinde çalışmalara başladı. Taleplerini dinlemek ve sorunlarını çözmek için belediyeyi onların ayağına götürdük. 2021’de arka mahallelerde üç yüzme havuzu hizmete aldık ve çocuklarımıza yüzme eğitimi verdik. Bu yıl 7 yüzme havuzu oluşturduk, hedefimiz en az 10 bin çocuğa ulaşmak. Şehrimizdeki ve ülkemizdeki derin yoksullukla amansız bir mücadele ediyoruz. Masal Evleri de bu mücadelemizin en önemli adımlarından biri. Her bir masal evi aynı zamanda istihdam merkezi. İzmir’in tüm ilçelerinde yaygınlaştırdığımız masal evleri annelere de çalışma imkanı sunuyor. Biz İzmir’de hiç kimseyi yarım bırakmak istemiyoruz, yarım İzmir için değil eşit İzmir için çalışıyoruz. Gençler hepimizin göz bebeği. Üniversitelerimizde günlük 4 bin kişilik yemek yardımı yapıyor, genç arkadaşlarımıza destek oluyoruz” dedi.

‘OLAĞANÜSTÜ COŞKUYLA’

İzmir’in kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü için düzenlenen etkinlikler ve hedefleri de anlatan Soyer, “Bu 100 yılı nasıl anacağız biraz bundan bahsedeceğim. Aynı zamanda İktisat Kongresi’nin de 100’üncü yılını yaşayacağız. 100 yıl dünyanın her yerinde, etkinliklerle, büyük organizasyonlarla anılan bir zamana tekabül eder. Bizim de 100’üncü yılımızı çok anlamlı bir şekilde kutlama heyecanımız var. 1 Ağustos’tan itibaren 9 ay boyunca 100’üncü yılını birçok etkinlikle kutlayacağız. Ama 9 Eylül günü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nin en büyük organizasyonunu yapacak ve bunun belgeselini çekeceğiz. Bizden sonraki kuşaklara İzmir’in 100’üncü yılı nasıl kutladığını miras bırakacağız. Gündoğdu Meydanı’nda olağanüstü büyük canlandırmalar, olağanüstü büyük bir konser olacak. 10 gününde dokuz İzmir türküsü dokuz sanatçı tarafından seslendirilecek.10 Eylül aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’e gelişinin de yıldönümü. Artık İzmir, 10 Eylül’ü de kutlayacak. İktisat Kongresi, dünya tarihinde örnek oluyor. Cumhuriyet, İktisat Kongresi’nden çıkan sonuçlarla politikalarını belirlemiştir. Düzenleyeceğimiz iktisat kongresi bu politikaları organize edecek ve sivil topluma rehberlik etmeleri için onların önüne sunacağız. 100’üncü yılı 100 yıl önce düşmanı nasıl denize döktüğümüzün kutlaması olarak değil, 100 yıldır barışı tesis etmemizin kutlaması olarak kutlamak istiyoruz. O nedenle tüm anmalarımızın arkasındaki ana fikir barış olacak. 17 Şubat ve 4 Mart arasında gerçekleşeceğimiz İktisat Kongresi’nin ardından, 100’üncü yılın ardından İzmir’i barışı kutlayan ve sahiplenen bir şehir olarak dünyaya duyurmak için Nobel’den sonra en büyük barış ödülünü düzenleyeceğiz” açıklamalarında bulundu. Son olarak, “İzmir’de son üç yılda neredeyse yaşamadığımız felaket kalmadı. Depremi, tsunamiyi, seli ve elbette pandemiyi gördük. Türkiye’nin içinde geçtiği ekonomik krize rağmen, yenilikçi ve şeffaf finansal yönetimimiz sonucunda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin uluslararası kredi notu 3A. Yani en yüksek düzeyde belirlendi. Gördük ki, eğer el ele verirsek hiçbir şey bizi durdurmaya yetmez. Gücümüz, yaşadığımız tüm sorunları yenmeye muktedir. Anladık ki bizler için artık hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var. Bugünler, çok daha fazla olan ortak değerlerimizi yüceltmenin günleri. Bugünün temel meselesi, hepimizin adaleti yüceltmesi. Temel meselemiz birlikte yeni bir memleket inşa edilmesi. İzmir’de biz vatandaşlarımıza bir söz verdik. Hak yemeyeceğiz. Hak için helallik isteyeceğiz. Sen bizdensin, sen değilsin demeyeceğiz. Kardeşlik için el ele vereceğiz. Ayırmayacağız, bölmeyeceğiz, yakıp yıkmayacağız. Buluşturan, çoğaltan, yeşerten olacağız. İzmir’den çok açık bir şekilde görünmektedir. Gelecek, adaleti büyütenlerindir. Nefreti değil, hoşgörüyü örgütleyenlerindir. Gelecek, refahı bölüşüp, barışı yüceltenlerindir” diye konuştu.

SORULARI DA YANITLADI

Sunumunun ardından Başkan Soyer, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Hükümetin bu yıl ilk defa ek bütçe çıkardığının hatırlatılması ve İBB’nin de gündemlerinde böyle bir konunun olup olmadığının sorulması üzerine Soyer, “Her evde yangın var ama emin olun İBB’deki yangın da büyük. Ekonomideki değişiklikten tabii ki de çok etkileniyoruz. İBB’nin finansman borcu yerli bankalara göre daha yüksek. Mutlaka bir ek bütçe çalışması yapıyoruz, yenilemek mecburiyetindeyiz. Belirsizlik ve ekonomiye güven kaybı yatırımcıyı, işletmeciyi son derece tedirgin ediyor. Bu da belediye olarak hizmet üretmemizin önünde ciddi bir engel. Her anlamda olumsuz etkileniyoruz ama bütün bunları aşmaya muktedir bir yapımız var. O yüzden 3A kredi notunu almaya devam ediyor. O nedenle İzmirli’nin içi rahat olsun, İBB bütün sorunları aşmaya muktedirdir” dedi.

‘SÜREÇ UZAMAYACAK’

Buca Metrosu’nun akıbetinin sorulması üzerine de Başkan Soyer, şunları söyledi: “Buca Metrosu’nun “4 yıllık süre bizim için yatırım ve imalat süresi. Finansmanı hazır bir zaman olduğundan bir sorun yaşanmayacak. Türk Kamu Hukuku’na tabii bir ihale yapmadık. Bulduğumuz finansman kaynağı nedeniyle Uluslararası Fidick İhale Sistemi’ne göre ihale yaptık. İdare Mahkemesi’nin verdiği karar ihalenin iptaline göre bir karar değil, idari işlemlerle ilgili. Biz o işlemleri yerine getirdik. Danıştay kararı onasa da onamasa da İzmir açısından sonuç değişmiyor. Buca Metrosu’nun süreci hala devam ediyor. En kısa süre içinde de Danıştay’ın sonucunu açıklayacağı bilgisi geldi, bekliyoruz. Bize süre uzatan bir süreç söz konusu değil.”

HİLTON’DA SON DURUM

Hilton Oteli’ndeki gelişmeleri de aktaran Soyer, “Sürecin çok olumlu devam ettiğini söylemekle yetineyim. Müzakere edilen çok detay var. Kısa süre içinde netice alacağız. İzmir’i bu sorundan kurtaracağız” ifadelerini kullandı. Valiliklerden belediye başkanları dahil üst düzey devlet zevatının yurt dışı temsilcilerle görüşme yapmak için Dışişleri’nden izin almasına yönelik karar da Başkan Soyer’e soruldu. “Biz devlet memuruyuz. Emir demiri kesiyor” açıklaması yapan Soyer, “Bu yasak anlaşılır değil. Şehirlerin birbirleriyle kurdukları ilişkiler var. Bütün bu ilişkileri merkezi hükümet üzerinden yürütmezsiniz. Bugüne kadar sürdürülen şehir diplomasisini neden yok ediyorsunuz? Kendi yerel yönetimlerinize neden güvenmiyorsunuz? Gerçekten bu anlaşılır gibi değil ama az kaldı. Bu böyle devam etmez…” diye konuştu.

‘ENTERESAN BİR POLİTİKA’

“Önce pandemi sonrasında savaş… Aslında ekonomide bütün dengeler sarsıldı, tedarik zincirleri bozuldu” sözleriyle açıklamalarda bulunan EMD İzmir Şube Başkanı Murat Demircan, “Böyle şartlarda belediye yönetmek de kolay olmasa gerek. Türk ekonomisini yönetenler dünyayla ayrıştılar, bu da yaraları biraz daha büyüttü. Tüketici enflasyonu iki katı büyüyecek, bizi ekonomik açıdan daha kötü günler bekliyor. Dünya faiz artırımına giderken biz faiz indirimine gittik. Enteresan bir politika izliyoruz, sonumuz ne olacak bilmiyorum” ifadelerini kullandı.

‘İZMİR BASINININ GÜCÜ…’

Toplantıda söz alan İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi de, “EMD’nin bir üyesi olmaktan onur duyuyorum. Ekonomi aslında hayatın ta kendisi demektir. Doğru bir ekonomi insanın, toplumun yaşam biçimini belirleyen bir sistemdir. Türkiye’de yaşanan sadece ekonomik kriz değil, sonuç. Bir siyasi yaklaşımının sonucu. Gazetecilerden öncelikle beklenen bu gerçeklerin yazılmasıdır. Bizler gerçekleri yazmak için büyük bir savaş içerisindeyiz. Bizler aslında çok şeyi sorgulamalıyız. Örneğin, neden kamu yatırımlarından İzmir, İstanbul’a göre 6 kat daha az pay alıyor? Neden devlet yatırımları devlet eliyle yapılırken burada belediye eliyle yapılıyor? İşte, doğru habercilik için doğrulara ihtiyacımız var ama bunun için zeminin de doğru olmasını istiyoruz. İzmir basının gücünü her yerde göstermeye kararlıyız” diye konuştu. Yağmur Daştan