Dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik krizin Türk spor camiasına etkileri, gün geçtikçe telafi edilmesi güç bir noktaya doğru ilerliyor. Dünya Kick Boks Organizasyonları Birliği (WAKO) Dünya Şampiyonu, beden eğitimi öğretmeni, Crossfight Academy Kurucusu ve Baş Antrenörü Soner Yeşiller, yaşananların hem amatör hem de profesyonel sporcuya olan etkilerini değerlendirdi. “Tayland’a ilk gittiğimde Türk Lirası oranın para biriminin 13 katıydı. Şu an 3 katı, yakında eşitlenir. Dünya’nın ikinci Çin’i olmaya doğru ilerliyoruz” diyen Soner Yeşiller, zamların en çok da spora başlamak isteyenleri etkilediğine dikkati çekti. Birçok kişinin spora başlamak istese de artan fiyatlar nedeniyle bir türlü harekete geçemediğini aktaran Yeşiller, “Ekonomik durumdan dolayı bir spor salonunun aidat ücretini dahi ödeyemiyorlar. Ödeyerek ilk adımı atmış olanlar da sporun gereksinimlerini yerine getiremiyor. İnsanlar uzun süre çalıştıkları için spor salonuna yorgun geliyor, neredeyse herkes fazla mesai yapmak zorunda kalıyor. Uzun mesai süreleri enerji durumunu doğrudan etkilediği için insanların spor salonuna gelip de spor yapacak mecali kalmıyor. Yine uzun mesailerden ötürü insanlar mutsuz, mutsuz olan insanı da bırakın spor yapmayı herhangi bir aktivite yapmaya bile ikna edemiyorsunuz” dedi. ‘YETERLİ BESLENEMİYORUZ’ Spora başlayanların besin almakta yaşadığı sorunlara da değinen Soner Yeşiller, “Kontrolsüz bir şekilde her şeye zam geliyor. Ülkemize gelen yabancı menşeili spor ürünleri dövize endeksli olduğu için Türk Lirası’nın değer kaybetmesi bu ürünlerin fiyatını artırıyor. Ülkemizdeki yerli ürünlerin de imalat ücreti arttığı ve rakip ürünlerin fiyatı arttığı için fiyatı artıyor. Tüm gıda, ekipman ve takviye gıda ürünlerinin fiyatları kontrolsüz bir şekilde artıyor ama mesai ücretlerine zam gelmiyor. Bu durum da hobi ile uğraşmak isteyeni bile etkiliyor. Sporcular arasında “Vücudun yüzde 30’u spor salonunda, yüzde 70’i mutfakta yapılır” diye bir söz vardır. İstediğiniz kadar spor yapın, yeterli şekilde beslenip dinlenemezseniz kas kütlesi kazanamazsınız. Ülkemizde ücretsiz olarak fazla imkan olmasa da bireysel çalışmayla bile bir şeyler başarabilirsiniz. Ancak beslenemezseniz var olan kaslarınız bile eriyebilir” diye konuştu. SABAHLARI 5 YUMURTA “Biz yurtdışına gidip müsabakalara çıkmak isteyen sporcularız. Son iki yıldır korona virüs nedeniyle zaten müsabakalar yapılmıyordu. Pandemi bitti, yeniden müsabakalara çıkacağız diye sevinirken bu sefer ekonomik kriz başladı” sözleriyle açıklamalarını sürdüren Yeşiller, şunları aktardı: “Uçak bileti fiyatları arttı. Yabancı sporcularla rekabet edebilmemiz için gerekli takviye gıda, vitamin ve besin fiyatları arttı. Ama bize verilen ödüllerin fiyatları artmadı. 30 yaşıma geldim, iki üniversite bitirdim. Bu yaştan sonra başka bir şey yapamam. Şu an milli takıma girmek istesem bir sürü masraf yapmam gerekecek. Ama girsem bile bu sene bana milli takım maaşı verilmeyecek. Amatör sporcuların vücut ağırlıklarının 0,8’i ile 1,4’ü kadar günlük protein almaları gerek. Yani 100 kiloysa günlük 80 gram ila 140 gram arasında protein almaları lazım. Profesyonel sporcuların ise günlük 2 ila yaptığı branşa göre 4’e kadar günlük protein almaları lazım. Yani 100 kiloysa günlük 200 ila 400 gram arası protein alması gerek. Sabahları bu miktarı karşılamak için beş yumurta yiyorum. Her gün et yemek zorundayım. Bir kilo tavuk göğsünde yaklaşık 330 gram protein var. Günlük sadece proteine harcamam gereken miktarı siz düşünün. Bu miktarları karşılamak için özel ders veriyorum, spor salonu işletiyorum. Spor salonunun giderlerini karşılamak zorundayım. Hem antrenman yapıp hem ders verip hem spor salonu işletip hem de beslenmek gerçekten çok zor. Yurt dışındaki sporcu arkadaşlarımla konuştuğumda sadece yiyip içip antrenman yapıyorlar. Devletleri hem başarısı olan hem de başarılı olabilecek potansiyele sahip sporcuya sahip çıkıyor, elinden geleni yapıyor. Ama bizde başarılı olan bir sporcuya bile yeteri kadar destek verilmiyor” ifadelerini kullandı. ‘TAMİR BİLE EDEMİYORUZ’ Küçük spor salonlarının batma noktasına geldiğini belirterek sektörde tekelleşme yaşanacağını söyleyen Yeşiller, “Spor salonundaki aletleri değiştirmeyi bırakın, alet bozulunca tamir bile edemiyoruz. Spor salonu işletmecileri daha fazla kişiyi daha az fiyata almak zorunda. Spor salonları harici her işletme en ufak bir zam gelince kendileri de zam yapar. Lakin spor salonları için yapılacak zamları müşteri kabul etmiyor. Çünkü Avrupa’daki gibi insanlar spor yapmayı zorunluluk olarak görmüyor. Günde üç öğün yemek yeniliyorsa bir kere spor yapılması gerek. Ortalama bir insan günlük 2 bin ila 3 bin arasında yediği yemeklerden ve içtiklerinden kalori alır. Çoğu insan masa başı işlerde neredeyse hiç hareket etmeden çalışıyor. Bu yüzden de aldıkları kaloriyi yakamıyor, kilo alıyorlar. Doktorlar da günlük spor yapılmasını tavsiye ediyor. Benim insanlara tavsiyem sadece koşmak veya yürüyüş yapmak yerine özel aletler eşliğinde vücuttaki her kas grubunu çalıştırarak hem güç, hem sağlık hem de estetik bir görüntü kazanmaları yönünde” dedi. ATATÜRK’ÜN İZİNDEN Tüm bu zorluklara rağmen Türkiye’nin sporcu yetiştirme potansiyeli açısından önemli bir ülke olduğunun altını çizen Yeşiller, “Fakat hala gerek spora ve sporcuya verilen önem, gerek artan zamlar yüzünden kazanmamız gereken kadar madalya kazanamıyoruz. Önceden de dediğim gibi Avrupa’da en ufak potansiyeli olana bile büyük destekler verilirken ülkemizde herhangi bir destek verilmiyor. Bir yerlere ulaşanlar da tamamen kendi emekleri, dişiyle tırnağıyla kazıdığı için geliyor. Ülkemizde inşaatlarda çalışıp akşam yorgun bir şekilde spor yapıp madalya kazanan çok fazla insan var. Kısaca Türkiye’de işler bireysel emekle yürüyor. Siz tek başınıza bir yerlere geldikten sonra sizden çıkar sağlamak isteyen hocalar ve devlet bir akbaba gibi geliyor. Sizi sömürüyorlar ama karşılığı verilmiyor” dedi. Son olarak, “Belediyelerin tarama yapması lazım. Keşfedilen çocukların özel yetenek sınavlarına girmeleri lazım” sözleriyle konuşmasını sonlandıran Soner Yeşiller, “Arada bir kamp dönemlerine girmeleri lazım. Belediyenin bir sürü tesisi var. Çocukların işini bilen antrenörler eşliğinde eğitilmesi lazım. Her şeyden önemlisi maddi destek lazım. En iyi şekilde antrenmanlarını yapsa bile eve gidince yiyecek bir şey bulamazsa bu çocuk hiçbir yere gelemez. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk zamanında her şeyin başının eğitim ve üretim olduğunu söylemiş. Atatürk’ün söylediği ve önceden yaptıklarıyla bile şu anki olduğumuz yerden çok daha iyi yerlerde olurduk” diye konuştu. Ali Ekrem Kulağıduymaz / Özel Haber