Sosyal medyaya çeki-düzen vermek amacıyla çıkarıldığı savunulan şu internet yasasını hatırlarsınız sanırım. Yasanın tamamını olmasa bile, Türkiye gündemine oturan tartışmaları… İktidar var gücüyle,...

Sosyal medyaya çeki-düzen vermek amacıyla çıkarıldığı savunulan şu internet yasasını hatırlarsınız sanırım. Yasanın tamamını olmasa bile, Türkiye gündemine oturan tartışmaları… İktidar var gücüyle, “bu sadece düzenleme” derken, muhalefet, özellikle de CHP kanadı, “bunun adı sansür” diye bas bas bağırıyordu. Doğrusu, aklı başında herkes CHP’nin tepkilerini haklı ve yerinde bulmuştu. Burada, yasayı uzun uzun anlatmak amacında değilim. Çünkü kabul edilebilir bir yanı yok. Tıpkı, istenmeyen haberi yayınlayan gazeteyle birlikte, o gazetenin basıldığı kağıdı üreten fabrikanın cezalandırılmasının kabul edilemeyeceği gibi… Üstelik cezalar öylesine ağır ki, altından kalkılır gibi değil. Nitekim, daha kanunun yayınlandığı Resmi Gazete’nin mürekkebi kurumadan karartma başladı. Hoş, amacı bilindiği için sürpriz olmadı bu durum. Sürpriz ne biliyor musunuz? Bir CHP’li belediye başkanının da, parti sözcülerinin ifade ettiği gibi kendisi hakkındaki haber ve yorumlara “sansür” konmasını istemesi. O başkanın adını yazmayacağım. Yazmayacağım çünkü siyasetin “tek kullanımlık” figürlerinden biri. Partisi istese bile, halk istemediği için ilk seçimden sonra adını-sanını kimsenin duymayacağı biri bu. Diğer bir deyişle şimdiden devrini tamamlamış bir politikacı… Pohpohlanmayı o kadar çok seviyor ki, tarifi mümkün değil. Ama eleştiriye gram tahammülü yok. CHP kurmayları AK Parti’yi kendi yandaş medyasını oluşturmakla eleştiriyor ya… Yönettiği ilçede uyguladığı yöntem, partisinin yerden yere vurduğu AK Parti’nin medya yapılanmasından farksız. İşte o zat-ı muhterem, bu yasa çıkar çıkmaz ne yaptı biliyor musunuz? Hemen kendisini eleştiren habercileri şikayet etti. Eğer ortada yalan bir haber varsa, elbette ki şikayet herkesin hakkı. Ama hakkında yazılanlar gerçek olunca, bu muhterem, yalan diyemediği söz konusu yayınların “kişilik hakkını ihlal ettiği” gerekçesini öne sürmüş. Ve istemediği haber ve yorumların derhal yayından kaldırılmasını istemiş. Benim takıldığım tek nokta “kişilik hakları ihlali” meselesi. Yalan dese, doğrusunu kanıtlasa canım yanmayacak. Ama kendi yaptıklarının ortaya çıkması “kişilik haklarını ihlal” etmiş… Kişilik haklarına böylesine önem veren ve korumak için “sansür” sopasına başvurmaktan çekinmeyen bu zat için ne söyleyeceğimi bilemedim doğrusu. Adaylık sürecinde yaptığı Ali Cengiz oyunlarının haddi hesabı yok. Seçim dönemindeki kirli ittifaklarını da es geçelim. Ya koltuğa oturduktan sonraki süreç… Kişilik madem o kadar önemli, kasiyer yaptığı yüksek lisanslı eğitimcinin kişiliği ne oluyor bu durumda? Belediyenin berberini temizlikçi kadrosuna sürerken o adamın kişiliği ile oynanmış olmadı mı? Ya “gece bekçisi olacak” diye buyurduğu sanatçının kişiliği? O’nun iradesi ile ayaklar altına alınmadı mı? Bunlara benzer o kadar çok örnek var ki… Ama uzatmaya değmez. Savunduğu gibi bir kişiliği olsa eyvallah. Ortada bir kişilik yoksa, uzatmaya gerek var mı? Eminim ki, ipliği pazara çıkınca ne olduğunu herkes anlayacak…