İnsanlar ihtiyaçlarını, duygu ve düşüncelerini ifade edebilirler fakat hayvanlar öyle değildir.

İnsanlar ihtiyaçlarını, duygu ve düşüncelerini ifade edebilirler fakat hayvanlar öyle değildir. Hayvanlar görürler, duyarlar, hissederler ancak kendilerini ifade edemezler, ihtiyaçlarını dile getiremezler. Onları sahiplenmek ve onları doğada mutlu etmek ise biz insanların görevidir. Bu dünya üzerinde insanların yaşamak için ne kadar hakkı varsa hayvanların da en az insanlar kadar yaşamaya hakkı vardır. Hayvanlar insana ayrı bir huzur verir aslında. Kafeste öten iki kanaryayı düşünün… Onların sesleri insanı farklı bir aleme götürür. Peki, insanların bazen dostu, bazen geçim kaynağı, bazen korktuğu ama hayatlarında hep olan hayvanlara ne kadar değer veriliyor? Öncelikle söylemeliyim ki hayvan sevgisinin yanlış kalıplara sığdırılması, yüzeysel bir şekilde değerlendirilmesi, kendi isteğimiz doğrultusunda yorumlanması hayvanlara zarar veriyor. Sokakta, alışveriş merkezinde ya da herhangi bir sosyal ortamda sıklıkla gördüğümüz sıra dışı şekilde tıraş edilmiş, giydirilmiş hayvanlar gerçekten seviliyor mu? Elbette hepsi değil ama ne yazık ki bir kısmı gösteriş ve ilgi çekme amacıyla insanların maskotu oluyor. Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim; hayvan sahiplenirken ya da satın alırken, iklim şartları, hayat koşulları gibi birçok etkenin hayvanın doğasına uygun olması gerekir. İsteklerimiz uğruna hayvanlara eziyet çektirmek istemiyorsak tabii ki. Bahçeli bir evde geçen çocukluğumda haşerat, yılan, arı, kedi, köpek gibi hayvanların su ihtiyacı olma ihtimaline karşın dış çeşmeyi damlar durumda bırakmam öğütlenirdi. Yediğimiz yemekleri hayvanların yiyebileceği şekilde dışarıya bırakırdık. Büyüklerimin, “O da ‘can’ bırak yesin, kovma, taş atma” gibi öğütleri hala kulağımdadır. Sokaklarda birçok hayvan var; kapımızın önüne koyacağımız bir tas, soğuk havada kuytuya sereceğimiz bir örtü ya da battaniye hepimizin sorumluluğu. Son olarak geçtiğimiz günlerde gündeme gelen Yıldız Tilbe gibi önemli bir sanatçının sokaktaki sahipsiz hayvanlar ile ilgili yaptığı paylaşım toplumun büyük bir kısmı gibi beni de derinden üzdü. Tabii ki saldırgan sokak köpekleri saldırganlığın nedeni ve varsa tedavisi yapılmak üzere kontrol altına alınmalı ama hiçbir sokak hayvanı insanı ısırdı ya da zarar verdi diye ölmeyi hak etmez. Umarım Yıldız Hanım da ifadelerinin yanlışlığını fark ederek düşüncesini değiştirir. Dünyanın tek sahibi değiliz hayvanlar ile birlikte paylaşıyoruz ve hayvanlara karşı sorumluluklarımız var. Hayvanları sevip onları ne kadar koruyabiliyorsak aslında o kadar vicdanlı, o kadar insanız demektir.