Henüz yedi yaşındaydı.
Yeşilin değil sarı kızgın kumların hakim olduğu bir coğrafyada ailesi ile birlikte yaşıyordu.
Tabi buna yaşamak denirse.
Barakadan bozma, derme çatma evleri rüzgarı içeri alıyor, uzun kış geceleri ayaz minicik yüreğine işliyordu.
Peki ya yazları. Yazları Necef Çölü kelimenin tam anlamıyla kavruluyordu.
Ciğerlerini yakan hava, kumları havalandırıyor; sanki hepsini onun camdan gözlerine dolduruyordu.
Nefes bile alamıyordu.
Şöyle buz gibi bir havuza atlayıp doyasıya yüzmeyi ne çok isterdi.
Doğru ya! Daha önce hiç havuz görmemişti. Yüzme de bilmiyordu.
Hem bu topraklarda su altından değerliydi.
Son aylarda bir şeyler daha da değişmiş her şey daha da kötüye gitmişti.
Artık elektrik de yoktu.
Yiyecek bulunmuyor, günde 2 öğün hep aynı şeyi yiyorlardı.
Makarna.
Sofraya her oturuşlarında annesi yine de ellerini açıyor, hem karınlarını doyurdukları için, hem de hayatta oldukları için dua ediyordu.
O da kendince annesini taklit ediyordu.
Ama duanın sonuna küçük bir ekleme yapıyordu. Bu gece patlama sesi gelmesin. 
Havada uçuşan rengarenk füzeleri ilk gördüğünde havai fişek gösterisi sanmıştı. 
Bir tanesi karşı mahalleye düşünce fikri değişti. Ortalık bir anda aydınlandı. Korkunç bir gürültü sanki yeri sarstı. Çığlığı bastığında en yakın arkadaşları artık yoktu.
Geçen gece dışarıda aynı gösteri başladığında o çoktan annesinin kucağında uykuya dalmıştı bile. Rüyasında arkadaşlarını görüyor, onlarla Necef’in tozlu topraklarında koşuşturuyordu.
Gökyüzündeki karşılıklı teknoloji şovu sabaha kadar sürdü. İran 300’den fazla silahla İsrail’i vurmaya kalktı. Ancak atılan füzeler Tel Aviv semalarına 8 saatte ulaşınca “demir kubbe” saldırıları kolaylıkla engelledi. Saldırılarda sadece 1 kişi yaralandı.
Üstelik bu kez yanında Amerika, İngiltere, Fransa hatta Ürdün bile vardı.
Kimilerine göre İran’ın karizması çizilmişti.
Tabi bu saldırının da savunmanında bir de maliyeti var. Ekonomisi zor durumda olan İran bir gecede 220 milyon dolar harcadı. 
İsrail’in savunma maliyeti ise daha ağır oldu. 1,35 milyar doları buldu.
Teknoloji savaştı. Peki kim kazandı?
İsrail mi? Hayır. O silahları İran ve İsrail’e satanlar. Batı. Yani oyunu kuranlar.
Peki kim kaybetti?
Kimilerine göre karizması çizilen İran, cebindeki parasından olan İsrail.
Bir de kimsenin söz etmediği, hiçbir açıklamada adını bile geçirmediği faturayı ödeyen asıl masumlar var.
İsrail’in önleyici füzelerinden birinin şarapnel parçaları Necef Çölü’ne düştü.
Evinde uyuyan Müslüman bedevi kızını buldu.
Amina al Hasoni başından ağır yaralandı.
Şimdi hastanede yaşam mücadelesi veriyor.
(İsrail devletinin resmen tanımadığı ve bu yüzden temel hizmetlerden mahrum kalan Bedevi nüfusu, çöldeki derme çatma evlerde yaşıyor.)