ABD Başkanı Joe Biden, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek için seçim zamanında açıklamalar yapmıştı. Suriye’de YPG’yi ve içerideki destekçilerine yardım edeceğini muhalefete destek vereceğini sö...

ABD Başkanı Joe Biden, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek için seçim zamanında açıklamalar yapmıştı. Suriye’de YPG’yi ve içerideki destekçilerine yardım edeceğini muhalefete destek vereceğini söylüyordu. Kendilerine karşı çıkan, her istediklerine ‘Evet’ demeyen Erdoğan’ı, iktidardan uzaklaştırmak istekleri ve kişisel bir karar olmadığı ve ABD’nin bu niyetle yola çıktığı anlaşılıyordu… ABD dünyanın birçok ülkelerinde iktidar değişikliklerini organize etmek bakımından kirli bir tarihinin olduğunu bilmeyen yoktur. CIA tarafından yürütülen operasyonlarla ilgili oldukça zengin ve kötü bir şöhrete sahip olduğu da biliniyor. Türkiye’nin yakın dönem mazisinde de ABD tarafından organize edilen darbelerin çok özel bir yeri vardır. Düzenli aralıklarla müdahale ederek siyasî hayatımıza yön vermek istediler. Bu açıdan Biden’ın açıklamaları hiç de şaşırtıcı değildi… Türkiye’nin yakın dönem tarihine ABD destekli darbeler ve sonrasında meydana gelen bağımsızlaşma arayışları damga vurmuştur. Darbe sonrasındaki gelişmeler de Türkiye’nin bağımsızlaşma arayışları çerçevesinde ele alındı. Türkiye, ABD müdahaleleri ile bağımsızlaşma arayışları arasında sıkışıp kaldı. Bu, oldukça kırılgan bir denge idi. Diyalektik denge 28 Şubat’tan sonra çöktü. ABD hakimiyeti çok daha belirgin bir hal aldı. Türkiye artık karar aşamasındaydı… Meydana gelen, yaşanan olayları saymak istemiyorum fakat 2013’te yaşadığımız siyasi karmaşanın yeni bir döneme işaret ettiğini söyleyebilirim. Olaylar, sağ sol kutuplaşması işlevini yitirdiğini söylüyordu. Geleneksel ideolojik grupların toplumsal karşılığı yoktu. Bu dönemde Türkiye, bağımlı yapıların gücü ile tanıştı. Bu yapılar, dışarıdan gelen müdahalelere uyum göstermek bakımından çok daha esnekti. Aynı anda hem muhalefete hem de iktidara operasyon yapılmasını bağımlı yapıların esnekliği ve ABD’nin nüfuzu ile açıklayabiliriz… Muhalif siyasi hareketlerdeki sarsıcı değişimler, müdahalelerin etkisini kanıtlar. Bağımlı yapıların sosyolojik karşılığı yoktur fakat derin ilişki ağlarında varlık kazandıkları için siyasi sonuçlara yol açabiliyorlardı. Bu da Türkiye için yeni bir denge kurma anlamına geliyordu. Bağımlı yapıların güç verdiği seçkin anlayışlar ile yerlilik ve millîlik ekseninde buluşan geniş kitleler karşı karşıyaydı. Türkiye, devlet olarak, oluşan karşıtlığın tam merkezindeydi. Bağımlı yapılar 15 Temmuz’da da kaybetti ama akıl olarak varlığını sürdürdü… ABD Başkanı Biden’ın açık açık Erdoğan’ı devirmekten bahsetmesi yabancı bir devlet açısından normal değildir. Daha önce Donald Trump da benzer bir tutum takınmıştı. Eskiden bu yöndeki açıklamalarını Batılı değerler ekseninde yaparlardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında sergilenen bu tutum 2013 Gezi Parkı Kalkışması ve 15 Temmuz Darbe ve İşgal Girişimi’nin başarısızlığı ile alakalıdır. Bağımlı yapılar da başarısız olmuştu. Önce masadan kalkan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, üç gün sonra ABD’den gelen talimatla mı masaya döndü? Daha önce ABD ziyaretinde icazet aldığı söylenen Kemal Kılıçdaroğlu ABD talimatıyla mı 6’lı Masa’dan aday olarak çıkarıldı? Akılları kemiren sorular…