Yazıp yazıp siliyorum, kelimeleri toparlayamıyorum. İnsan ne diyebilir ki zaten. Nasıl anlatabilir böyle bir dehşeti… İzmir’de 30 Ekim 2020 14.51’de durdu sanki zaman. Dışarıda nasıl durduysa haya...

Yazıp yazıp siliyorum, kelimeleri toparlayamıyorum. İnsan ne diyebilir ki zaten. Nasıl anlatabilir böyle bir dehşeti… İzmir’de 30 Ekim 2020 14.51’de durdu sanki zaman. Dışarıda nasıl durduysa hayat, göçük altında da başladı yaşam savaşı. Onlarca can… Onlarca nefes… Kiminin eli, kolu, bacağı kiminin gövdesi sıkıştı. Beton blokların ağırlığı bir yandan soğuk diğer taraftan susuzluk da cabası… Onlarca insanın hayatı o beton bloklar arasında son buldu. Hayat işte bu kadar kısa. Düzen böyle acı. Hani “Ölümle burun buruna gelmek” diye bir söz vardır, ben de tam onu yaşadım tüm İzmir gibi. Deprem sırasında Balçova’da bir AVM’de teknoloji mağazasındaydım. Çıkışa doğru koşmaya çalışırken tavandan sıvaların dökülmesi ve her yerin toz bulutu olmasıyla binanın yıkılacağını ve göçük altında kalacağımı kabullenerek bir kolonun dibine çöktüm. Saniyeler içinde bir görevli kendini dışarıya atma telaşındayken beni de çıkardı. Titreyen dizler, sıkışan nefes, yakınlarıma bir şey oldu mu korkusu, telefon hatlarının ve trafiğin kilitlenmesi, çığlık ve ambulans sesleri… Allah bir daha yaşatmasın… Ne depremde yakınını ya da yakınlarını kaybedeni ne de göçük altından yaralı olarak kurtulan insanları anlamak mümkün değil. Empati kurmak hiç bu kadar zor olmamıştı. 20 km ötemde 65 saat 91 saat soğukta, aç, susuz, bedeni sıkışmış bir şekilde yaşam mücadelesi veren kardeşlerimiz, ablalarımız, abilerimiz varken üşümemek için üstüme attığım her cekette, boğazımdan geçen her yudumda insanlığımdan utandım. Şimdi hangi binayı, hangi malzemeyle, kimin yaptığını günlerce konuşsak ne fayda? Önemli olan bundan sonrası için tedbir almak fakat öğrenilmiş bir gerçek var ki; her depremde olduğu gibi bu da birkaç zaman sonra gündemden düşecek… Ertelenen bir arama, geç kalınan af dileyişler, geç gelen farkındalıklar, anın güzelliğini kaçırmalar, içinden geleni söyleyemeyişler insanın omzunda bir yük olarak kalıyor insan ölüme yaklaştığını hissettiğinde. O yüzden içinizden geleni yapın; taktiksiz tertemiz ve içten… Kazanıp kaybetmenin bir önemi yok ölüm var…