Ben, doğma büyüme Selçukluyum. Bununla da övünürüm. Niye övünmeyim ki? Bu övünç sadece bana ait değil… Yolu Selçuk’tan geçen herkes bunu bir ayrıcalık olarak sunar… Gelin görün ki, Selçuk’un yeni...

Ben, doğma büyüme Selçukluyum. Bununla da övünürüm. Niye övünmeyim ki? Bu övünç sadece bana ait değil… Yolu Selçuk’tan geçen herkes bunu bir ayrıcalık olarak sunar… Gelin görün ki, Selçuk’un yeni Belediye Başkanı Filiz Sengel, benim Selçuk’umun adını Efes Selçuk olarak değiştirdi… Neymiş efendim, Selçuk ile Selçuklu birbirine karıştırılıyormuş… 40 küsur yıldır gazetecilik yaparım, memleketi kim bilir kaç defa baştan aşağı turladım, ne hikmetse ben hiçbir ortamda böyle bir kargaşaya tanıklık etmedim. Belli ki, Filiz Hanım bu değişiklik için bir gerekçe bulmak istemiş ve böylesine saçma bir mazerete sığınmış. Sengel’in bu saçma uygulamasını aylardır izliyorum ve bir türlü içime sindiremiyorum. Daha da önemlisi “dünya kenti”, “dünya markası” olmuş bir kentin adını değiştirme yetkisini kendinde nasıl buldu anlayamıyorum. Filiz Hanım 31 Mart’ta 5 yıl için Selçuk Belediyesi’ni yönetme yetkisi kazandı. Selçuk’un sahibi olmadı ki… Sabah akşam sosyal demokratlığından, demokrasiden vurgu yapan bir belediye başkanının gerçek sahiplerine sorma gereği bile duymadan bir kentin adını değiştirmesi akıl alacak gibi değil. Madem demokrat, madem demokrasiye inanıyor, neden halka gitmekten kaçıyor anlaşılır gibi değil. Gerçi böylesine önemli bir konuyu Belediye Meclisi’ne bile getirme gereği duymayan bir belediye başkanından halka gitmesini beklemek ne derece gerçekçi o da ayrı bir konu… Bütün bunlar isim değişikliği yapılırken izlenen yol ile ilgili itirazlarım… Filiz Hanım’ın anlayacağı dilden söylemek gerekirse, “usul” ile ilgili çekinceler. İşin bir de esası var. Bir kere Efes, binlerce yıllık geçmişi olan bir İyon kenti… Sonradan din olarak Hıristiyanlığı seçmiş, ilerleyen yıllarda da Ortodoksların en önemli merkezlerinden birine dönüşmüş bir merkez… Oysa Selçuk Aydınoğlu sınırlarına dahil olduktan sonra hızla Türkleşmiş bir İslam kenti. Cumhuriyet döneminde mübadele ilen gelenlerin de katılımıyla farklı bir yapıya kavuşmuş. Ne şehircilik anlayışı bakımından, ne kültür ve inanç bakımından Efes ile en küçük bir ilgisi bile yok. Siz Selçuk’u, “Efes” diye pazarlamaya çalışırsanız Efes’e yazık edersiniz, haberiniz bile yok… Çünkü Selçuk’un zenginliği farklı kültürlerin bir araya gelmesiyle oluşmuş çok ama çok farklı bir zenginlik… Ancak padişahların yapabileceği bir uygulama ile Selçuk’un adını değiştirme konusunda kafa patlatırken, bu işin uzmanlarına danışmayı akıl edebilseydi her halde bu hataya düşmezdi. Bu konudaki çekincelerim yazmakla bitmez. Fakat sanmayın ki, bu keyfi uygulamaya karşı çıkan sadece benim. Selçuk sokaklarında benim gibi düşünen o kadar çok insan var ki… Tek eksikleri bir araya gelip seslerini duyuramamaları. “Selçuk’ta düğün bedava” deyip yazlık salonun kirasına fahiş zam yapılırken, meydanların ve yolların ücretli otoparka dönüştürülürken susan bir muhalefeti olunca Filiz Hanım daha ne işler becerir, Allah bilir…