Vatandaş iş arıyor, ne mezunu olduğunu umursamadan asgari ücrete her işi yaparım diyor; işveren...

Vatandaş iş arıyor, ne mezunu olduğunu umursamadan asgari ücrete her işi yaparım diyor; işveren de eleman arıyor. Ancak bir türlü işsizlik rakamları düşmüyor… Yaklaşık 84 milyon nüfuslu Türkiye’de her 100 kişiden 9,85’i üniversite öğrencisi. Veriler, üniversite öğrencisi sayısının her geçen yıl arttığını gösteriyor. Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) açıkladığı 2020-2021 öğretim yılı yüksek öğretim istatistiklerine göre, Türkiye’deki üniversitelerde kayıtlı toplam öğrenci sayısı 8 milyon 240 bin 997. Ancak takdir edersiniz ki üniversite okumak artık bir ayrıcalık değil. Evrensel dil olan İngilizce’yi bilmek de bir ayrıcalık değil. 2-3 hatta 4 dil bilene de tecrübesiz olduğu için iş verilmiyor. Çocukken başlıyor aslında yanlışlar zincirinin ilk halkası. Mesela çocuk resim yapmayı seviyor, hatta öyle çok seviyor ki hayal ettiği her şeyi resmedebiliyor ve gerçekten başarılı çalışmalar ortaya çıkarıyor. Aile ne yapıyor? ‘Hobi olarak yine yap ama sanatçı olursan iş bulamazsın, mühendis ol’ diyor. ÇEVRE BASKISI Çocuk yavaş yavaş çok sevdiği boya kalemlerinden uzaklaştırılıyor. Çevre baskısıyla yönlendirilen çocuk o ayrıma geldiğinde ailesini dinleyerek mühendislik fakültesine giriyor ve mühendis oluyor. İşsiz kalmasın diye mühendis olan o çocuk şimdi de tecrübesiz olduğu için komik rakamlara sektöre atılıyor. Her şeyden önce mutsuz… Belki bir süre sonra gerçekten iyi bir kazanç sağlayacak ama her yeni güne mutsuz uyanacak ve en kötüsü de bunu hayatı boyunca yaşayacak. Bir tercih yapmak gerekiyor. Çok para kazanıp sevmediğin bir işi yapmak mı; yoksa sevdiğin ve başarılı olduğun işte en iyisi olmak için çabalamak mı? Yanlışlar zinciri dedim ya o zincirin ikinci halkası da sistem eksikliklerinden kaynaklanıyor. Ben Anadolu Meslek Lisesi’nde Radyo ve Televizyon Programcılığı okudum. Anadolu Lisesi’nde okuyanlar Edebiyatı haftada 5 ders görürken ben 2 ders gördüm. Toplamda onlar 40 ders üniversite sınavına yönelik eğitim alırken ben 15 ders temel eğitim 25 ders mesleki eğitim aldım. Ancak, üniversite sınavında ora da okuyana da bana da aynı soru soruldu. Benim 4 sene boyunca eğitimini aldığım mesleğin lisans programına Türkçeyi, Matematiği daha iyi bildiği için o okullardan mezun olanlar girdi. Ben ise haftada 15 ders aldığım temel eğitim, üniversitenin lisans programına girmeme yetmediği için 2 senelik başka bir ön lisans programına geçiş yapmak zorunda kaldım. Sınava hazırlanma sürecindeki şartlar eşit değil ama sınav şartları ve puanlama sistemi eşit. Belki de Anadolu Lisesi mezununa ve bana temel dersler için bir baraj sınavı yapıldıktan sonra mesleki sorulardan oluşan temel düzeyde bir sınav yapılsaydı sonuç çok daha farklı olurdu. Ülkemizde diplomanın önemi gittikçe azalıyor. İşveren tecrübeye ve yeteneğe bakıyor. 3 kişinin yapacağı işi tek kişi yapabilecekse isterse ilkokul mezunu olsun alıyor işe. Bundan 30-40 sene önce öğretmen olmak için neredeyse, okuma yazma biliyor olmak yeterliydi. Günümüzde ise yarım milyondan fazla atama bekleyen öğretmenimiz ve diplomasıyla başvuru yaptığı işlerden evinde yanıt bekleyen milyonlarca üniversite mezunumuz var. Üniversite sayısının ve bölüm çeşitliliğinin artması çok önemli ama bu artışla birlikte istihdamın da artması gerekiyor. İstihdam azken okul sayısı artınca ortaya önü kesilemeyen diplomalı işsizler sorunu çıkıyor. Yani diyeceğim o ki 80 milyonu yakından ilgilendiren istihdam sorunu kangren haline gelmeden bir an önce çözüm üretilmesi gerekiyor…