Düştük, kalktık, koştuk, yorulduk… Çalıştık yeterince de parladık. Şimdi biraz dinlenme vakti. Uzun zamandır derin derin düşüncelere dalıp kara kara düşünüyordum. Aklımın üzerinde biriken tozları süpü...

Düştük, kalktık, koştuk, yorulduk… Çalıştık yeterince de parladık. Şimdi biraz dinlenme vakti. Uzun zamandır derin derin düşüncelere dalıp kara kara düşünüyordum. Aklımın üzerinde biriken tozları süpürmeyi bir kenara bırakıp tozu dumana katıyordum. Düşündükçe baktım ki büyüyor dertler; düşündükçe dinmiyor sızılar kederler… Bir anda aydınlanma yaşadım, durdum: Neden hep ben düşünüyorum? İnsanlar… Farklı farklı düşüncelere sahip olup farklı farklı pencerelerle dolaşıyor dışarıda. Benim pencerem parlak bir turuncu, seninki belki sarı belki de eflatun, bilemem. Herkes kendi penceresinden sorumlu bu hayatta, deneyimleyerek öğreniyorum hala. Ben penceremi renkli çiçeklerle süslüyorum. Annemden kalma eski kenarları dantelli pembe perdelerimi asıyorum. Ancak dışarıda hayatım boyunca indiremediğim çelikten tellerim var… Bazen anlaşılmak istemiyorum. Bazen alıp başımı çekip gitsem diyorum uzaklara, çok uzaklara… Pencereden atlayıp, atılıp çıksam yola. Dağları, tepeleri, denizleri, gölleri, çölleri, seraları aşsam… Sonra ıssız bir yere oturup eteğime takılan tozu, toprağı, dikenleri, yosunları ayıklasam… Ruhumu çıkarıp konuşsam biraz onunla; kim bilir neler der… Ne üzdüm ne yordum ne boğdum onu senelerdir. İçime ata ata dertleri, bitirdim içten içe kendimi. Benim annem de öyleydi… Ondan almışım dert biriktirmeleri… Belki klişe olacak ama bugünlerde çocukluğumu arar oldum. Benim için hep ‘Üç söyler beş güler’ derlerdi, şimdi ağır başım omuzlarıma yük oldu. Az oldu, uz oldu, dere tepe düz oldu ama bu arada iç huzurumu da kaybedeli yıl oldu. Hep tedirgin, hep bir ağlamaklı… Dokunsan bin parçaya bölünürüm biliyor musun? Dokunsan hüngür hüngür ağlarım… Dokunma… O yüzden artık düşünmek istemiyorum tüm bunları… Gelmişiyle, geçmişiyle, dünü, bugünü ve yaşanmışlıklarıyla… Koşup uzaklaşacağım kendimden çok ama çok yakında. Bırakacağım tüm kederlerimi arkada. Bırakacağım huzursuzluğu… Turuncu penceremi alacağım yanıma ve gideceğim çok ama çok uzaklara… İşte o zaman düşünmeyeceğim, sana söz. İşte o zaman sen de düşünmeyeceksin bu yaşananları… Geçmişin en tozlu rafını temizleyip ve hatta o rafı sokak ortasında yakıp tüm gelmişleri de yıkıp uzaklaşacağım. Sen de yap, arada iyi geliyor… Uzun uzun lafların kısası: Artık çok da düşünmemek gerekiyor. Düşünme, yapma, konuşma… Baktın olmuyor, tam tersini yap. En önemlisi, kendini düşün, kendin ol ve kendini bul… Pencereni de arada aç ki güzellikler içeriye girsin. Ben bu ara yapamıyorum ama azmettim, başaracağım… O zaman belki karşı pencereden seslenirsin bana: Yalnız değilsin bu hayatta… Şimdi sen düşün… Şimdi sen düşün… En iyisi sen bir otur ve düşün… Sağlıcakla…