Hayatta beynini ajanda gibi kullananlardan mısın? Birden fazla işi aynı anda yapmaya mı çalışıyorsun? Kimseyi kırmak istemeyip ‘Gel ablam, onu da yaparım’ mı diyorsun? Sonra aynı gün, aynı saate bi...

Hayatta beynini ajanda gibi kullananlardan mısın? Birden fazla işi aynı anda yapmaya mı çalışıyorsun? Kimseyi kırmak istemeyip ‘Gel ablam, onu da yaparım’ mı diyorsun? Sonra aynı gün, aynı saate birden fazla kişiye söz verdiğini hatırlayıp ağlıyor musun? Telaşa kapılsan da oturup boş duvarları izlediğin oldu mu hiç? Gel kardeş, sen de bendensin… Sarılalım sıkı sıkı! Bugünlerde aynı böyleyim… Tarif etmek gerekirse üzüm hoşafı olmuş beynimle bir şeyler yapmaya, ayakta kalmaya çalışıyorum. Ama bak söyleyeyim, bunlar hep iyi niyet… Zor bir süreçten geçiyoruz, malum… Hepimiz uzun bir süre evlerde oturduk, sonra hayatın doludizgin esen rüzgarında dalından kopan yaprak misali savrulduk… Ayrıca, mevsim geçişi de yaşıyoruz. Yorgunluğumuz, halsizliğimiz, engellerimiz hep bu yüzden. Ha bu arada, Mars’a Jüpiter’e falan baktınız mı? Kesin onlar da geri geri gidiyor, bunaltıyordur bizleri… Yoksa başka bir açıklaması olabilir mi? Bahaneler… Bahaneler… Bahaneler… Ah! Ne tatlı, ne güzeller… Her zaman ‘Alıp başımı gidesim var’ derim ama bu sefer nedense dişlerimi sıkıp bekliyorum… Güzel günlere gitmek istiyorum çünkü… Telaşsız, huzurlu ve yeni kesilmiş çimen kokulu… Rahat rahat nefes almaya ihtiyacım var. Lavanta kokulu nevresimlerin üzerine uzanıp elimde kahvemle bütün gün o dizi senin, bu film benim, ‘Hani benim kitabım?’ diye diye yuvarlanasım var. Ancak, sabır… Geçen gün bir şey fark ettim… Sonra bu an bende bir takıntı haline geldi… Hangi diziyi ya da filmi izlesem insanların yüzünde maske arıyorum. Ya da birbirlerine sarılsalar, ‘Hop! Ne yapıyorsunuz? Mesafe!’ diye bağırasım geliyor. Hani aramızda konuşuyoruz ya, ‘Biz bu yeni düzene de ayak uydurduk. Eskiye hemen geri döndük’ diye… O işler sanırım pek de öyle değil… ‘Biz eskiyi mi unuttuk?’ diye düşünüyorum mesela… Ekranda sokaklarda maskesiz, ciğerlerine temiz havayı çeke çeke dolaşan insanları görünce ben de çok farklı hisler uyanıyor. Hem eskiyi özlüyor hem de ‘Yakın zamanda o günleri bir daha görebilir miyiz?’ endişesi yaşıyorum… Çünkü nefesimi maskelemeyi hiç sevmedim… Gülüşlerimi saklamayı mı? Asla! Farkında olmadan yeni yeni alışkanlıklar geliştirdim. Evden çıkmadan en az iki maskeyi çantama alıyor, dezenfektanımı tazeliyorum. Sonra her markete gittiğimde ‘Acaba evde kaç maskemiz var?’ diye düşünüyorum. Belki saçma gelecek ama benim için iyi yanları da var bu işin… Evim hala her an mis gibi çamaşır suyu kokuyor… İdareli olmayı daha da fazla huy edindim… Her zaman sebze tüketmeyi çok seven bir insandım ama bu süreçte meyvelere de yöneldim… Ve belki de en önemlisi… Gülüşlerimi karşı tarafa gözlerimle iletmeyi öğrendim… Dediğim gibi hayatın bize ne zaman, neyi öğreteceği belli olmaz… Belki de bu 2020 bizim öğrenme ve ders alma yılımızdır… Ben biraz savruldum, kafam da az karışmadı ama… Aldığım dersler, yanıma büyük kar… Hayat hepinize altından değerli anlar yaşatsın… Sağlığınız ve mutluluğunuz daim olsun… Nebahat’in de çok selamı var! Haftaya görüşürüz…