İklim değişikliğiyle mücadeledeki en büyük engellerden biri, gerekli finansmanın sağlanmasındaki eksikliktir. Türkiye’deki bankaların iklim değişikliği ile mücadelesi, mevcut stratejilerin kapsamını genişletmesi ve hızlandırması bir zorunluluktur

Küresel finans sisteminin, iklim değişikliğinin ekonomik ve fiziksel risklerini yönetme ve azaltma kapasitesi sınırlıdır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporlarına göre, küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırmak için 2030’a kadar yıllık 4,5 trilyon dolar düzeyinde yatırım gereklidir. Bu yatırımların yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, sürdürülebilir şehir planlaması ve karbon azaltım teknolojileri gibi alanlara yönlendirilmesi elzemdir.

Geçiş ve fiziksel risklerin finansal yansımaları:  İklim değişikliğine bağlı riskler iki ana kategoriye ayrılmaktadır: Geçiş riskleri ve fiziksel riskler. Geçiş riskleri, düşük karbonlu ekonomiye geçiş sürecinde ortaya çıkan maliyet ve belirsizlikleri ifade ederken, fiziksel riskler, iklim olaylarının doğrudan etkilerini kapsamaktadır. Bu riskler, yatırımcılar, sigortacılar ve devletler için önemli ekonomik maliyetler doğurmakta ve sürdürülebilir finansal çözümler gerektirmektedir.

İklim değişikliği finansmanı yeşil finansman araçlarının rolü:  Yeşil tahviller, sürdürülebilirlik bağlantılı krediler ve karbon piyasaları gibi finansman araçları, iklim kriziyle mücadelede önemli işlevler üstlenmektedir. Bu araçlar, düşük karbonlu teknolojilerin benimsenmesini hızlandırırken, aynı zamanda çevresel etkilerin ölçülebilir ve raporlanabilir hale gelmesine katkı sağlar. Ayrıca, uluslararası finansal kuruluşlar tarafından sağlanan iklim fonları, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki adaptasyon ve azaltım çabalarını desteklemektedir.

Sürdürülebilir kalkınma ve finansman açığı: İklim değişikliğiyle mücadeledeki en büyük engellerden biri, gerekli finansmanın sağlanmasındaki eksikliktir. Gelişmekte olan ülkelerde iklim krizine uyum sağlamak ve dayanıklılık oluşturmak için gereken finansman ihtiyacı, mevcut kaynakları aşmaktadır. Bu durum, kamu ve özel sektör iş birliğinin güçlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.

İklim değişikliği finansmanı, yalnızca çevresel hedeflere ulaşmak için değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal sistemlerin dayanıklılığını artırmak için de kritik bir unsurdur. Paris İklim Anlaşması ve 2050 net sıfır hedefleri doğrultusunda, iklim finansmanı, küresel iş birliğini teşvik ederek sürdürülebilir bir gelecek için gerekli dönüşümü mümkün kılmaktadır. Uzmanlar ve politika yapıcılar, bu finansman araçlarının geliştirilmesi ve daha etkin bir şekilde uygulanması için daha fazla çaba göstermelidir.

Sizler için çalışmaları derledik:  Haziran 2024 tarihinde İklim İçin 350 Derneği ve Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği SEFİA, Türkiye’deki Bankaların İklim Değişikliği’ne Yaklaşımı başlığında önemli bir rapora imza attı. Bu önemli raporu sizlerin faydalanması için özetledik. Türkiye’de bankacılık sektörü, küresel iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik baskısıyla önemli dönüşümler geçirmektedir. Bu yazıda, Türkiye’nin finansal sisteminde bankaların iklim değişikliği konusundaki mevcut tutumlarını ve yeşil finansman stratejilerini değerlendireceğiz. Bu blog yazısı, finans sektörü ile iklim değişikliği arasındaki ilişkiyi ve Türkiye’nin bu alandaki mevcut durumunu bir çerçeveye oturtmayı hedeflemektedir. Bankaların sürdürülebilirlik yolculuğunda daha etkili adımlar atması, iklim krizinin yıkıcı etkilerini önlemede kritik olacaktır.

Yeşil dönüşüm ve finans sektörünün rolü: Türkiye, yüksek emisyonlu enerji üretiminden kaynaklanan karbon ayak izini azaltma ve düşük karbonlu ekonomiye geçişte bankaların liderlik ettiği bir süreç yaşamaktadır. Bankalar, yeşil projelere kaynak sağlayarak sürdürülebilir kalkınmayı desteklerken fosil yakıt projelerine sağlanan finansmanı sınırlama yönünde stratejik değişimler göstermektedir.

2024 yılı itibarıyla, Türkiye’deki 20 bankanın yüzde 46’sı iklim risklerini yönetmeye yönelik yazılı strateji ve politikalar geliştirmiştir. Ancak yalnızca yüzde 23’ü karbon fiyatlandırmasını risk yönetimi süreçlerine entegre etmiştir. Bu durum, finansal sistemin iklim değişikliği karşısında hala kısıtlı bir adaptasyon gösterdiğine işaret etmektedir.

Fosil yakıtlara finansman ve risk algısı: Rapora göre, Türk bankacılık sektörü fosil yakıt projelerini yüksek riskli olarak değerlendirse de, bu projelere sağlanan finansman devam etmektedir. 2022 sonunda fosil yakıtlara yönelik ticari kredilerin toplam kredi portföyündeki payı yüzde 2 olup, bu miktarın yüzde 45’i kömür bazlı enerji üretimine yönelmiştir. İlginç bir şekilde, bu kredilerde tahsili gecikmiş alacak oranı yüzde 8,72 ile genel ortalamanın (yüzde 2,1) oldukça üzerindedir.
Buna karşın, yenilenebilir enerji projelerine sağlanan finansman, düşük risk profilleri ve yüksek geri dönüş oranlarıyla öne çıkmaktadır. Örneğin, rüzgar ve güneş enerjisi projelerindeki tahsili gecikmiş alacak oranları sırasıyla yüzde 0,6 ve yüzde 0,02 olarak raporlanmıştır.

Net sıfır hedefleri ve sürdürülebilirlik: Türkiye’de bazı bankalar, kömür projelerini finanse etmeme taahhüdü vererek sektörde sürdürülebilirlik farkındalığını artırmıştır. 2024 itibarıyla, 6 banka kömür yatırımlarından tamamen çıkış, 11 banka ise yeni kömür projelerini finanse etmeme taahhüdü açıklamıştır. Ayrıca, 12 banka net sıfır hedeflerine ulaşmayı ve temiz enerji projelerine yönelmeyi taahhüt etmiştir.

2024 yılı itibarıyla, Türkiye’deki 20 bankanın yüzde 46’sı iklim risklerini yönetmeye yönelik yazılı strateji ve politikalar geliştirmiştir. Ancak yalnızca yüzde 23’ü karbon fiyatlandırmasını risk yönetimi süreçlerine entegre etmiştir. Bu durum, finansal sistemin iklim değişikliği karşısında hala kısıtlı bir adaptasyon gösterdiğine işaret etmektedir.

İklim risk yönetimi ve standardizasyon ihtiyacı: Türk bankacılık sektörünün iklim değişikliğiyle mücadele alanında ilerleme kaydettiği gözlemlense de, sektörde standardize edilmiş raporlama ve kapsamlı sürdürülebilirlik stratejileri eksikliği dikkat çekmektedir. Uluslararası standartların benimsenmesi, bu alandaki uyumsuzlukları gidermek ve finansman süreçlerini daha şeffaf hale getirmek için kritik önemdedir.

SONUÇ

Türkiye’deki bankaların iklim değişikliği ile mücadelesi, sürdürülebilirlik temelli bir finansal dönüşümün sinyallerini verse de, mevcut stratejilerin kapsamını genişletmek ve hızlandırmak bir zorunluluktur. Bu dönüşüm, sadece finans sektörü için değil, Türkiye’nin iklim hedeflerine ulaşması için de hayati önemdedir. Bankalar, yeşil ekonomiye geçişte oynadıkları kilit rolün bilinciyle hareket etmeli ve uzun vadeli bir perspektif benimsemelidir.

Küresel iklim değişikliği, ekonomik, çevresel ve sosyal sistemleri tehdit eden karmaşık bir krizdir. Bu bağlamda, sürdürülebilir finans kavramı, iklim kriziyle mücadelede hem bir çözüm yolu hem de dönüşüm aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. İklim değişikliği ile bağlantılı finansal risklerin artışı, yatırımlarda yeşil dönüşümü zorunlu kılmıştır.

Giriş iklim değişikliği finansmanı: Küresel ikli değişikliği, ekonomik, çevresel ve sosyal sistemleri tehdit eden karmaşık bir krizdir. Bu bağlamda, sürdürülebilir finans kavramı, iklim kriziyle mücadelede hem bir çözüm yolu hem de dönüşüm aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. İklim değişikliği ile bağlantılı finansal risklerin artışı, yatırımlarda yeşil dönüşümü zorunlu kılmıştır.

İklim değişikliği ve finansal riskler: IPCC ve diğer küresel otoritelerin raporları, iklim değişikliği kaynaklı fiziksel ve geçiş risklerinin finansal sistem üzerindeki baskısını ortaya koymaktadır. Fiziksel riskler, iklim olaylarının doğrudan etkisiyle ekonomik varlıkların zarar görmesini kapsarken, geçiş riskleri düşük karbon ekonomisine geçiş sürecindeki düzenlemeler ve piyasa dalgalanmalarıyla ilgilidir. Bu durum, finans sektörünün iklim değişikliğiyle mücadelede merkezi bir role sahip olduğunu vurgulamaktadır.

Sürdürülebilir finansın önemi: Sürdürülebilir finans, ekonomik büyümeyi desteklerken çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği teşvik eden araçları ifade eder. Yeşil tahviller, sürdürülebilirlik bağlantılı krediler ve karbon piyasaları gibi finansal ürünler, bu dönüşümün temel yapı taşlarıdır. Türkiye, 2023 itibarıyla yeşil finansman araçlarının kullanımını artırma yönünde adımlar atmış, ancak bu araçların etkinliği konusunda daha fazla düzenlemeye ihtiyaç duymaktadır.

Türkiye’de yeşil finansın durumu: Türkiye’de yeşil finansal ürünlerin geliştirilmesi, özellikle yenilenebilir enerji projelerinin finansmanında etkili olmuştur. Yine de, bu finansman araçlarının yaygınlaşması ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu hale getirilmesi gereklidir. Paris İklim Anlaşması ve Türkiye’nin 2053 net sıfır karbon hedefi, sürdürülebilir finansın kapsamını genişleten önemli kilometre taşlarıdır.

İklim finansmanındaki zorluklar ve fırsatlar: Türkiye’de sürdürülebilir finansın önündeki başlıca engeller, uygun düzenleyici çerçevenin eksikliği ve finansal kurumların iklim değişikliği ile ilgili risklere yeterince hazırlıklı olmamasıdır. Bununla birlikte, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği projelerinin finansmanı için artan yatırım iştahı, bu alandaki fırsatları güçlendirmektedir. Çok taraflı kalkınma bankaları ve uluslararası finansal kuruluşlar, Türkiye’nin bu alandaki kapasitesini artırmak için destek sunmaktadır.

Yeşil ekonomiye geçişin finansal boyutu:  Yeşil ekonomi, düşük karbonlu üretim ve tüketim süreçlerini teşvik ederek kaynak verimliliğini artırmayı hedefler. Türkiye’nin enerji dönüşüm projelerinde elde ettiği ilerleme, enerji ithalat bağımlılığını azaltarak ekonomik faydalar sağlamıştır. Ancak bu dönüşümün hızlandırılması ve finansal mekanizmaların daha kapsayıcı hale getirilmesi gerekmektedir.

Türkiye’deki bankaların iklim değişikliğine yaklaşımı 2024:  Bankaların iklim risklerini dikkate alma eğilimi artıyor olsa da fosil yakıtlara yönelik kredi verme olanakları tamamen ortadan kalkmış değil.

İklim için 350 Derneği ve Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) olarak bu sene üçüncüsünü yayınladığımız “Türkiye’deki Bankaların İklim Değişikliğine Yaklaşımı” raporu, Türkiye’deki bankacılık sektörünün bu alandaki ilerlemesini ve eksikliklerini gözler önüne seriyor. Rapora göre, bankaların iklim risklerini dikkate alma eğilimi artıyor olsa da fosil yakıtlara yönelik kredi verme olanakları tamamen ortadan kalkmış değil.

2022 ve 2023 yıllarında olduğu gibi 2024 yılı raporunda da, 17 bankanın iklim değişikliğine dair tutumu beş ana başlık altında inceledik:

Fosil yakıt varlıkları/Yatırımlarıyla etkileşim düzeyi

“Net Sıfır” hedef tarihi

Karbon ayak izi

Temiz enerji yatırımları

ESG (Çevresel, sosyal ve yönetişim) derecelendirmeleri

OLUMLU GELİŞMELER

Kömürden çıkış: İlk raporun ardından yeni fosil yakıt projelerini finanse etmeme taahhüdünde bulunan banka sayısı 7’den 11’e yükseldi. 2024 itibarıyla kömür yatırımlarından tamamen çıkma kararı alan banka sayısı ise 6’ya ulaştı.

Net sıfır hedefleri: 2024 itibarıyla net sıfır hedefleri kapsamında temiz enerji projelerine yönelme taahhüdü bulunan banka sayısı 12 oldu.

Eksiklikler ve ihtiyaçlar:

Standartlaşma gerekliliği: Bankalar arasındaki farklı yaklaşımlar, sektör genelinde standardize edilmiş raporlama ve kapsamlı sürdürülebilirlik stratejilerine olan ihtiyacı gösteriyor.

Fosil yakıtlardan çıkış stratejisi eksikliği: Henüz tüm bankaların fosil yakıtlardan çıkış stratejisi bulunmuyor. Özellikle kamu bankalarının bu alanda adım atması büyük önem taşıyor.

Dönüşüm için finansman: 2023 yılında büyük ölçekli yenilenebilir enerji yatırımlarının finansmanı açısından önceki dönemlere kıyasla ivme kaybedildiği gözlemleniyor. Yeni finansman imkanları ve yenilikçi araçların ortaya çıkması ise dönüşüm için gerekli en önemli unsurlardan.

Sektörün genel durumu ve öneriler:  Bankacılık sektörü, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynuyor. Raporda yer alan bulgular, sektörün iklim risklerini daha fazla dikkate almaya başladığını gösterse de, fosil yakıtlara yönelik kredilerin devam ediyor olması ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

ÖNERİLER

Kamu bankalarının rolü: Kamu bankalarının fosil yakıtlardan çıkış stratejilerini belirlemesi ve uygulaması, sektörün yeşil dönüşüm sürecine ivme kazandırabilir.

Standart raporlama: Sektörde standartlaşmış raporlama ve sürdürülebilirlik stratejilerinin oluşturulması, bankaların iklim değişikliğiyle mücadelede daha etkin olmalarını sağlayacaktır.

Yeşil finansmanın artırılması: Bankaların temiz enerji yatırımlarını ve yeşil finansman ürünlerini artırmaları, Türkiye’nin iklim hedeflerine ulaşmasında kritik öneme sahiptir.

Türkiye’nin en büyük 17 bankasının iklim değişikliğine yaklaşımını değerlendiren bu rapor, sektördeki olumlu adımların yanı sıra atılması gereken önemli adımların da olduğunu gösteriyor. Bankacılık sektörünün iklim değişikliğiyle mücadelede daha aktif bir rol üstlenmesi, hem finansal risklerin azaltılması hem de sürdürülebilir bir gelecek için hayati önem taşıyor.

SONUÇ

Sürdürülebilir finans, yalnızca iklim krizine çözüm sunmakla kalmayıp, ekonomik büyüme ve istihdam yaratımına da katkı sağlayabilir. Türkiye’nin bu alanda daha güçlü bir politika ve düzenleme çerçevesi oluşturması, Paris İklim Anlaşması taahhütlerini yerine getirmesinde kritik bir öneme sahiptir. İklim değişikliği ile mücadelede finans sektörü, lider bir aktör olarak geleceğin ekonomisini şekillendirmeye devam edecektir.

Kaynaklar

Türkiye’deki Bankaların İklim Değişikliği’ne Yaklaşımı, İklim İçin 350 Derneği ve Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği SEFİA, 2024
Türkiye'de İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Finans, Anadolu Bank'ın katkıları ile, Prof. Dr. Esra Yüksel A Select all images with.