Köyün delisinden selamlar, bu hafta hazır ayağa kalkabilmişken terapilerin içine yürüyelim birlikte. Geçtiğimiz haftalarda bazı danışanlarımın da grip olduğunu ve uzun süre kalkamadıklarını anlattıklarını hatırlıyorum. Nihayet bu yılın gribini bizde deneyimlediysek kaldığımız yerden devam edebiliriz! 

Haftanın seanslarında öne çıkan konularımızdan birisi-bakın çok da yabancı gelmeyecek-kaygılar ve panik durumu oldu. Sağlıkla ilgili okuduğum bir gazete köşesinde bu yılın grip virüsünün belirtileri arasında huzursuzluk ve kaygı durumu olduğunu okumuştum. Belki geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız kovid sürecinin bu konu ile yakından bir ilgisi vardır, o zamanlar pandeminin yarattığı belirsizlik ve hasta olma hali bizleri çok korkutmuştu. Durumun bu zamana kadar uzayan bir etkisi de olabilir ancak tam olarak araştırmaları görmeden bilemeyiz. Terapilerde gördüğümüz kadarıyla kaygı ve panik sinyali vücudumuzun olaylar karşısında verdiği doğal bir tepki olarak ele alınıyor. 

Tek bir yaşanan olayın ya da durumun bizlerde kaygı ortaya çıkarması çok muhtemel değil. Genellikle bir birikmişlik, duyguyu sıkıştırma hali ve ne yaşadığının farkında olmama durumu bizleri bu konuya sürüklüyor. Panik atak ise kaygının bir alt semptomu, kısaca vücudunuzun sizinle konuşmaya çalışması diyebiliriz. 
Kendinize fırsat tanıdığınızda bedeninizin size ne anlatmaya çalıştığını fark edebilirsiniz. Yoğun günler mi geçiriyorsunuz? Daha önce ben neleri atlattım da bunu atlatamayacağım ki dediğiniz olaylar var mı? Üzerine çok düşündüğünüz, çözüme kavuşan ya da henüz kavuşmamış detaylar mevcut mu? Basit görünse bile sizi uğraştıran, farklı duyguları bir arada hissettiren şeyler yaşadınız mı? Eğer yukarıda sorduğum sorulardan birkaçına yanıtınız var ise bu yanıtlar neden bir birikmişlik yaşadığınızı ve kaygılarınızı size açıklayabilecek yanıtlar olabilir.

Üst üste binen konular zihin için pek de uğraşmaya değer görülmeyen ve etkisi arka plana atılan konular olma eğilimi gösterir. Bizler kendimizce olayları kategorize ederiz ancak bu ayrıştırma hali zihin için en doğrusu olmayabilir. Sizin bunu da şu kategoriye koy diye verdiğiniz bir ürünü zihnin alıp arka tarafta bir yere doğru fırlattığını düşünün. Kıyafetleri öylece koyduğunuz ve kapısını kapattığınız bir dolap dışarıdan bakıldığında derli toplu görünecektir. Ta ki kapısını açıp kıyafetleriniz dışarı dökülene kadar! 

Panik durumunu tam da bu dışarı taşma hali olarak düşünebilirsiniz. Tam olarak neler yapabileceğimizi bilmekten önce bu durumu neden yaşadığımızı anlayabilmek kaygı durumu için çok daha önemli. Çünkü böyle bir farkındalık yakaladığınızda bir sonraki yaşanacak olayı aynı kategoriye koyması için zihnin eline bırakmamış oluyoruz. Önce bir değerlendirip, kendi süzgecimizden geçirip sonra bir yere oturtmuş oluyoruz. Kaygıyla ve panikle uğraşmanın temel anahtarı da buradan geçiyor. 

Zihninizdeki dağınık kıyafetler temizlenmek, katlanmak ve düzgünce yerleştirilmek istiyor! Terapilerimizde de bunu yapıyoruz aslında. Hangilerini yıkayacağımıza, hangilerini artık kullanmayacağımıza, hangilerini katlayıp bir kenara koyacağımıza karar veriyoruz. 
Rahatlatıcı bir aktivite, tavsiye ederim! 
Herkese iyi hafta sonları olsun, köyün delisinden bugünlük bu kadar!