Bu hafta terapilerde ‘reel hayattan’ bahsederken buldum kendimi. Reel kelimesi de o kadar işlemiş ki hayatıma. Terapi odasının o sakin atmosferi bir an için gerçek hayattan kopuk bir yermiş gibi geliyor bazen. Halbuki o kadar da gerçekçi konular konuşulurken, yarattığımız mikro evrenimiz nasıl bu kadar gerçek dışı gibi görünebilir? Aldığımız bir kararın dış dünyada harekete geçirildiğini, fikirlerin işlediğini daha çok görmeli, farkına varmalıyız sanırım… 
***
     Dış dünya demişken, el ele verip muhteşem bir kaos yarattığımız şu dünyadan bahsediyorum. İş yerinde birbirimizin yüzüne tam bakamadığımız, metrolarda birbirimizi ezdiğimiz, marketlerde fiyat savaşları verdiğimiz, kardeşlerimizle harika tartışmaların içinde kaldığımız ve ev ortamında huzur yaratmaya çalıştığımız şu dünya. Hadi terapilerde birilerini affettiniz diyelim, pazarda arabasıyla üzerimize çıkmaya çalışan teyzeleri hangimiz affedecek!
***
     Tabii ki sadece affetmeler konuşulmadı haftanın terapilerinde. Sevgiden ya da sevgisizliğimizden bahsettiğimiz çok anımız da var. Sevgi görmenin bir ihtiyaca dönüşmesi bizi korkutur olmuş artık. Neden ki? Birbirimize de ihtiyaç duymayacaksak, ‘çok yoruldum haydi dinle beni’ diyemeyeceksek birine, bireysel yaşamanın nasıl bir anlamı kalır o zaman? Tek başına kalmakla yalnız kalmanın arasında bir fark yok mudur? Biri dinlendiricidir, biri daha çok yorucu…
***
Aslında bu açıdan baktığınızda pazardaki bahsettiğim teyzeleri de anlayabiliriz belki. Yalnız kalmamak adına her fırsatta hastaneye giden yaş almış insanlar tanıyorum. Bu kadar yalnızlık bu toplumun yaşlılarımız adına yarattığı bir suç demek değil midir? Belki pazar arabasıyla birinin üzerine yürümek, bir çeşit iletişim kurma biçimidir. Olabilir…
***
Yeni yıl 20 gündür yüzünü gösteriyor bize. Nasıl gidiyor bu yıla ait kararlarınız? Hayır, hatırlatan biri gibi olmak istemem ama, muhtemelen bu yılın nasıl geçeceğine dair bazı içsel kararlar almışsınızdır diye düşündüm. Merak etmeyin boşuna yüklenmiyorum, bende aldım o kararlardan. Her yaşın ayrı bir güzelliği vardır, benim neslim otuzlarına giriş yapıyor yavaştan, derbederlik ve karamsarlık çok fazla. Bu karamsarlığın aksine bu yılın çok güzel geçeceğiyle ilgili bir inancım var. Kararlarıma tam bağlı kalamıyorum ama inancım hiç eksilmiyor. Kararlarınız her ne olursa olsun, bu inancın sizlere de bulaşmasını isterim. Hangi kaosu yaratmak istersek ve inanırsak onu yaratıyoruz çünkü, farkında mıyız?
***
Terapi odalarından başlayıp dış dünyanın kaosuna uzanan haftanın düşünceleri bu kadar. Haftaya başka düşüncelerde görüşmek üzere!