İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin başörtüsü takma kurallarına uymadığı gerekçesiyle ‘ahlak polisi’ tarafından gözaltına alındıktan sonra öldürülmesine...

İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin başörtüsü takma kurallarına uymadığı gerekçesiyle ‘ahlak polisi’ tarafından gözaltına alındıktan sonra öldürülmesine isyan dinmiyor. Hem İran’da hem de diğer ülkelerde protesto gösterileri sürüyor. Can kayıplarının da olduğu İran'daki gösterilerde halk, 'ahlak polisi' uygulamasına son verilmesi çağrısı yapıyor. Dünyanın dört bir yanında kadınlar da saçlarını keserek tepkilerini gösteriyor. 

     Yaşananları bölgenin 'uzmanlarıyla' geniş açıdan değerlendiren iki yazı dikkatimi çekince sizlerle paylaşmak istedim. Öyle ya bugünü anlamak hem dünü bilmeyi hem de yarını öngörebilmeyi gerektiriyor, değil mi?

       Neyse, yazıların ilki  Euronews'te. Site, yaşananları İran uzmanı, Science Po Paris'te akademisyen olan sosyolog Mahnaz Shirali'ye sormuş. Röportajdan bir bölümü paylaşıyorum, tamamı için Euronews'e gözatabilirsiniz. Bu alandaki protestoların ilk kez bu kadar uzun sürdüğünü belirten Mahnaz Shirali, "Önceleri bir iki gün gösteri yapan İranlılar daha sonra rejim tarafından terörize edilip evlerine döndüler. Açıkçası İslam Cumhuriyeti'nin temellerinin giderek daha fazla istikrarsızlaştığını görüyoruz" diyor. 

KADINLAR 43 YILDIR HEDEFTE

     Kadınların gösterilerde ön planda olduğuna dikkat çeken sosyolog, "Bunu bekleyebilirdik çünkü 43 yıldır rejimin ve bu korkunç ahlak polisinin baskılarının ilk hedefi kadınlar. Çok büyük acılar çektiklerine, bunca yıldır aşağılandıklarına göre, sahnenin önünde olmaları oldukça mantıklı" diye konuşuyor. 

      Shirali, "İranlı kadınların hayatlarında ahlak polisinin etkisi şu şekilde anlatıyor: "İslam Cumhuriyeti'nin ortaya çıkışından sonra Humeyni'nin topluma hükmetmek için ilk önlemi zorunlu örtünmeydi. Ardından ülkenin yargı sistemine saldırmadan önce üniversiteleri kapattı. Zorunlu başörtüsü ve ahlak polisi, İslam hukukunu çiğneyen kadınları tutuklamak, dilediği gibi giyinmeye cesaret eden kadınlar için oluşturuldu. Her gün yüzlerce kişi tutuklandı."

    1980'lerde İran'dayken 'ahlak polisinin' uygulamalarına şahit olduğunu belirten Shirali, "Ahlak polisi, kamusal alanda bir terör iklimi yaratmayı başardı. 1980'lerde İran'daydım ve bu saldırgan ve özellikle kaba polislerden ne kadar korktuğumuzu tahmin edemezsiniz. Prosedür, İslam hukukuna göre düzgün giyinmeyen kadınları bulmak, onları tutuklamak ve adalete teslim etmekti. Kamusal alanda 30-40 kırbaç cezasına çarptırıldılar. Bazıları son derece yüksek miktarda para cezaları ödemeye mahkum edildi. Böylece bu ahlak polisi devlete çok para kazandıran gerçek bir endüstri haline geldi" diye konuşuyor. 

     İran'daki kadınların giderek daha cesur adımlar attığını kaydeden akademisyen, "Kadına yönelik ceza ve kısıtlayıcı tedbirler hiç değişmedi. Öte yandan, genç nesillerin kamusal alana yatırım yapmaları konusunda ilerleme kaydettik. Giderek daha cesur genç İranlıları görüyoruz. Yasaları toplu olarak çiğneyen kadınlar ve hiçbir polis bu duruma karşı koyamaz. Çünkü birini gözlerini yere indirmeye zorlayabilirsiniz ama bir toplum sizin kısıtlamalarınıza isyan ettiğinde hiçbir şey yapamazsınız. İran'da İslam Cumhuriyeti'nden beri kamusal alanda hiçbir zaman özgürlüğümüz olmadı" diyor. 

İNANÇ YOK, KÜLTÜR VAR

     Dikkatimi çeken haberlerin ikincisi ise Bianet'ten. Türkiye’de yaşayan İranlı gazeteci Savash Porgham, yaşananları Bianet'e değerlendirmiş. Porgham, “Rejimden sokakların tansiyonunu düşürecek bazı adımlar beklenebilir ancak topyekun bir geri adım mümkün değil” diyor. Röportajın tamamı için Bianet'e gözatabilirsiniz. "İran’da toplumun önemli bir kesimi zorunlu başörtüsüne karşı" diyen Porgham, şöyle devam ediyor: "İran Meclis Araştırmaları Merkezi ve İran İstatistik Merkezi’nin her yıl çeşitli vesilelerle yayınladığı araştırmalara ve bağımsız kuruluşların çalışmalarına göre artık İran’da büyük bir kesim tarafından başörtüsü İslami inanç gereği takılmıyor çünkü ciddi bir inanç erozyonu var ve kadınlar daha çok başörtüsünü örfi ve kültürel bir kadim nesne olarak gördükleri için takıyorlar. Bu bilginin gerçekliğini zaten şu an İran sokaklarında yaşananlara bakınca görmek mümkün. Başörtüsü ve kıyafetleri İslam’a uygun olmadığı gerekçesiyle Ahlaki Emniyet Polisi’nin sokak devriyeleri tarafından gözaltına alınırken dövülerek öldürülen 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ardından yapılan protestoların niteliğine bakıldığında iki temel perspektif diğerlerinden öne çıkıyor: Protestocu kadınların başörtülerini çıkardıklarını, salladıklarını ve ateşe verdiklerini ve bazılarının kendi saçlarını kestiklerini görüyoruz. Çok net bir şekilde başörtü karşıtlığı var.

      İkincisi ise İslam ve rejim karşıtlığına yönelik sloganlar. İran’ın birbirinden farklı etnik bölgelerinde yapılan protestolarda İslam ve rejim karşıtlığına evrilen sloganlar görüyoruz. Bu da bize şu an sokakların nabzının hangi doğrultuda attığının işaretlerini veriyor. İran’ın uzun zamandır içinde olduğu siyasal, ekonomik ve toplumsal kriz haliyle her kıvılcımda sokaklarda patlamaya dönüşüyor."

BAŞI AÇIK İSTEMEDİ

     Bu arada kaçıranlar için hatırlatmakta fayda var. İran başörtüsünde tavrını sürdürüyor. Tüm olaylara rağmen geçen hafta İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, CNN muhabiri Christian Amanpour'a başını örtmediği için röportaj vermedi. Amanpour, "İran'daki son durumu Cumhurbaşkanı Reisi'ye sormak istedim. BM Genel Kurulu için New York'u ziyaret ettiği sırada yapacaktık. ABD'de verdiği ilk röportaj olacaktı. Haftalarca plan yaptık ve 8 saat boyunca çeviri ekipmanlarını, ışıkları ve kameraları kurduk, hazırdık. Ancak Cumhurbaşkanı Reisi gelmedi" ifadelerini kullandı. 

      Amanpour, randevulaştıkları saatten 40 dakika sonra Reisi'nin bir danışmanının geldiğini ve kendisinden baş örtüsü takmasını istediğini söyledi. Duayen gazeteci ise New York'ta böyle bir yasa ya da gelenek olmadığı için bu talebi "nazikçe reddettiğini" belirtti. Amanpour ayrıca daha önce röportaj yaptığı hiçbir İran Cumhurbaşkanı'nın kendisinden böyle bir talepte bulunmadığına dikkat çekti.

     Duayen gazeteci, Reisi'nin danışmanının bunun bir "saygı meselesi" olduğunu vurguladığını söyledi. "İran'daki duruma" atıfta bulunduğunu belirtti. Amanpour, bunun üzerine benzeri görülmemiş ve beklenmedik talebi reddetmek durumunda kaldığını ve röportajı yapamadıklarını açıkladı.

     Müslüman bir kadın inancının gereği olarak - isterse- başını örter, gayrimüslim bir kadın cami gezmiyor, şeriat ülkesinde dolaşmıyor; kime, neye saygı duyacak da başını örtecek, değil mi? Kendi topraklarındaki kadınlar bitti, sıra diğerlerinde... İran sokakları değişimi beklerken, yönetimin bu agresif tavrı, neyi hedefliyor, bekleyip göreceğiz. Elbette İranlı kızkardeşlerimizin mücadelesine de destek olacağız. 

İYİ HABER:

Antik Smyrna Agorası'nda sürdürülen kazılarda Osmanlı Dönemi'nden kalma fincan ve tabak parçaları bulunduğu bildirildi. Kazı heyeti başkanı Doç. Dr. Akın Ersoy, İkiçeşmelik Caddesi yakınındaki Smyrna Agorası'nın binlerce yıldır farklı kültürlerin birleşme noktası olduğunu hatırlattı. Fincanların 18.yüzyıldan günümüze ulaştığı tahmin ediliyor. 

 GÜZEL İÇERİK:

' Stand with woman of İran-Turkey' instagram hesabı, İranlı kadınlarla dayanışma hesabı olarak tanıtılıyor. Kurulalı birkaç gün olmasına rağmen kısa zamanda binlerce takipçiye ulaşan  hesap, her meslekten kadınlara birlik çağrısı yapıyor. Videolar çekerek İranlı kadınlara destek olmayı hem de onların  sesini tüm dünyaya duyurmayı hedefliyor.