Birkaç gündür serinleyen havanın etkisi altındayız. Alıştığımız bahar havasına kısa bir mola verdik, göle dönen yollara, titreyen çerçevelere teslim olduk.

Anca bitti seçim telaşımız; ama her yağmur, çalışanı da çalışmayanı da  gösteriyor. Yapılması gereken işlere  işaret ediyor adeta, elbette anlayana. 

Caddeleri, ara sokakları izliyor insanlar, "Çok çalıştılar", “Ne güzel yaptılar" diyebilmek için; ama zor. Çoğu takip hüsranla bitiyor. Vatandaş biriken yağmur sularını, taşan kanalizasyonları, su basan dükkanları görüp, "Bu sene de çözmediler" deyip sıradanlaşan ilgisizliğe kızıyor.

 Yöneticilerin çoğu canla başla çalışmıyor tamam da toplumun kalanı sütten çıkma ak kaşık mı? Aynı yağmurda camından, kapısından su girmeyen ev kaldı mı? Milyon milyon para dökülen evlerin kaçında cam ve kapılar gerçekten koruyucu? 

Anlayacağınız aynı yağmur, belediye başkanları kadar müteahhitler için de bir sınav sorusu. Peki ya elektrik ve internet düzenekleri? Aynı fırtına, şehirleşmedeki altyapı sorunlarını da günyüzüne çıkarır mı? 

Birkaç günlük hava değişimi kaç yöneticinin, iş insanın, işçinin dürüstlüğünü, hesap bilgisini ve kaliteli malzeme ve doğru işlemini istiyor değil mi? 

İşte zor zamanlar böyle turnosol kağıdıdır toplumun. Kimin, hangi işi, nasıl yaptığını "şak" diye vurur yüze. O nedenle iyi izlemeli... Her koşulda elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışanlara, zor zamanlara, henüz  gelmeden hazırlananlara öncelik vermeli.