İyi seneler sevgili okuyucular! Çaylar alındıysa yeni yılın ilk köşesini keyifle okumaya başlayalım. Şimdi geçtiğimiz senenin terapiler özetini yapacağım... 2021’de özellikle ‘terapide nelerle karş...

İyi seneler sevgili okuyucular! Çaylar alındıysa yeni yılın ilk köşesini keyifle okumaya başlayalım. Şimdi geçtiğimiz senenin terapiler özetini yapacağım... 2021’de özellikle ‘terapide nelerle karşılaştık?’ köşelerinden çok yazdım. Her biri çok keyifliydi benim için. Özel hayatların gizliliğini koruyarak terapilerden dışarıya sızdırabildiklerim ancak bu kadardı. Şimdi geriye dönüp baktığımda ne kadar çok konu geçtiğimizi, neleri kırdığımızı, neleri aynen korumaya çalıştığımızı daha iyi görür gibiyim. Geçtiğimiz sene pandeminin o kaygılı etkilerinin devam ettiği bir seneydi. Bol bol kaygı konuşuldu. Aslında bizi nasıl korumaya çalıştığını anlayamadığımız kaygılar, baş ucu kitapları gibi yanı başımızda durdu hep. Kimileri hızlıca anlayıp çözdü meseleyi, kimileri ateş almaya gelmişti, hızlıca uzaklaştı terapi ortamından, kimileri çözüm yollarını donanarak ve kullanarak devam etti hayatına. Özellikle kendi hayatımda yansımalarını gördüğüm kaygılarımla baş ederken, bir başka kişinin kaygılarını da kucaklamak benim için de muhteşem bir deneyimdi. Hem kaygılarımıza hem de bunları beraber kucaklayabildiğimiz herkese çok ama çok teşekkür ederim… *** Öte yandan kalıp yargılar ve sınırlar çok konuşuldu. Nasıl bir dünya yaratmış olabiliriz ki kendimize, bu kadar zihin telleriyle sarılmış ve parça parça ayrılmış olabilir? Yarattığımız bu dünyada, nelerle mutlu olup nelerle olmayacağımızı bize kim söyleyebilir? Her deneyim, kendine has bir tat barındırır içinde. Bir başkası tarafından çok kötü olacağı söylenen bir duruma sonsuz bir şekilde inanırsanız, nasıl iyi bir sonuç bekleyebilirsiniz ki? Buna dair detayları hem danışanlarımla hem de bu tatlı köşede birkaç kez konuşmaya, anlamaya çalıştık. Hatta bir zaman, köşede bu şekilde konuşmanın kendimle konuşmak gibi olduğunu fark etmiştim-ki bu harika bir andı. Kendime anlatıyordum aslında, diyordum ki ‘deneyimlerinin arkasında dur ve hepsinin içindeki kendine has tadı almaya çalış’. Vay be, ne güzel şeyler demişim kendime geçtiğimiz yıl. Umarım benzer şeyleri sizler de kendinize söylemişsinizdir. *** Bir diğer apaçık bir şekilde ortada duran konumuz da ‘kabullenmek’  idi. Özellikle pandemiyle birlikte yükselen bir terim bu. Başımıza gelen ve değiştiremeyeceğimiz bir durumu nasıl daha kolay kabullenebiliriz? Tabii sadece bununla kalmadı, pandemi geçse bile hayatlarımızda kabullenmemiz gereken şeylerin sayısı hiç azalmıyor. Ah keşke azalsa! Öz şefkatli davranamadığımız, kendi kendimizi haşladığımız, çok kızdığımız o anlar aslında kendimize doğru atacağımız kabullenme hissinin bir adımı olarak görüldü. Neredeyse her gün ‘tamam artık, kendimizi hırpalamayı biraz bırakalım’ dediğimi hatırlıyorum geçtiğimiz yıl. Umarım bu sene, bu kelimeyi her telaffuz edişimde, karşımda bir yansıma, güzel bir hareketlilik ve anlayış görebilirim. Aynı şekilde kendimde de tabii ki! Sevgili dostlarım; yeni girdiğimiz bu yıl hepimiz için bol bol sağlık, huzur ve yapabileceklerimizi kolaylıkla halletme gücü versin. Mutluluk dursun baş ucu kitabımız olarak. Evlerimiz bereketle dolup taşsın. Sıcacık çaylarımız elimizden, o çayı paylaştığımız dostlarımız da yanımızdan eksik olmasın. Köyün delisi, herkese mutlu yıllar diler!