İyi hafta sonları olsun! Nasıl? Yasakların gidişiyle birlikte rahatladık mı acaba biraz? Yoksa evlerimizde otururken Çeşme otobanının kilitlendiği haberini duyunca ‘bu da ne’ demekten kendimizi ala...

İyi hafta sonları olsun! Nasıl? Yasakların gidişiyle birlikte rahatladık mı acaba biraz? Yoksa evlerimizde otururken Çeşme otobanının kilitlendiği haberini duyunca ‘bu da ne’ demekten kendimizi alamadık mı? O kadar alışmışız ki bu sürece, ben hala dışarıda çok fazla insan gördüğümde garipseyecek oluyorum. Kafeleri restorantları görünce ‘nasıl da sık yaşıyormuşuz’ diye düşünüyorum. Her neyse bu kadar hızlı adapte olabilmemiz hem rahatlatıcı ancak diğer yandan da korkutucu olabilir. Çünkü bize yeni bir soru doğurur. Ya farkında olmadan adapte olduğumuz durumları ne yapacağız? *** Farkında olmadan adapte olabildiğimiz durumlardan bir örnek vereyim mesela. Geçtiğimiz hafta iki çocuğumuza yapılan fiziksel ve psikolojik şiddetin, korkunç bir olayın varlığını öğrendik. Bazı kelimelere dilim varmıyor yazılarda. Bu olayda adapte olup yaptığımız ve artık internetin yaygınlaşmasıyla normal hale gelen başka bir boyut çok takılıyor gözüme. Her şeyi apaçık paylaşıyoruz, hem de çocuklarımızın geleceğini hiç düşünmeden. *** Yargılama süreci devam ederken, olayı yaşayan çocuklarımız daha çok travmatize olmasın, sürekli aynı olayı anlatmak zorunda kalmasın, ikincil travmalarını da yaşamasınlar diye alınmış bazı önlemler var. Ancak bu konularda o kadar bilgisiz bir toplumuz ki, paylaştıklarımızın, her yerde açık açık yazdıklarımızın gelecekte çocuklarımızın çok kolay bir şekilde önüne çıkabileceğini unutuyoruz. Burada ciddi bir çelişki var. Tabiî ki unutulmasın, doğru kararlar alınabilsin diye savaş vermek istiyoruz, haklıyız. Ancak bahsettiğim bu durumu aşarak aldığımız her karar ‘çocukların üstün yararına’ olmaktan çok, çok uzaklaşmış olmakta… Umarım bu konularda daha çok bilgilenebilir ve sadece kendi paylaşma arzumuzu durdurarak gerekenleri de düşünebiliriz. *** Adapte olmak bunları düşündüğümüzde ne kadar kolay değil mi? Bir durumun normalleşmesine izin vermek. Terapilerde de adaptasyon çok sık çıkıyor karşımıza. Sevgisizliğe büyümek, sevgiye sonradan adapte olabilmek. Bazen kişilerin dönüşümü o kadar güzel oluyor ki! Keşke sevginin kazanımlarını gösterebilseydim size, sevgisiz büyüyen o küçük çocukların yetişkin olduklarında kendilerini korumalarını, sonra sakince, güvenle kabuklarından çıkmalarını gösterebilseydim. Yazıyı sevgiye bağlayarak bitirmek istedim, çünkü yukarıda bahsettiğim kötü olayın sevgiyle yakından uzaktan, bir gram alakası yok. Gene de umudun olduğuna inanmayı istemek var. Ne dersiniz? Yeterince inanırsak başka çocuklarımızı da koruyabilir miyiz?