1939 Erzincan depreminden sonra en büyük depremi 6 Şubat tarihinde 10 il ve ilçelerinde yaşadık. Enkaz altında k...

1939 Erzincan depreminden sonra en büyük depremi 6 Şubat tarihinde 10 il ve ilçelerinde yaşadık. Enkaz altında kalan insanların acı görüntülerini televizyonlardan naklen günlerce izledik. O ürkütücü görüntüler uykularımızı ve huzurumuzu kaçırdı. Devlet geldi oradaydı ama herkes can derdine düştü. Orada yaşanan kaos o kadar büyüktü ki kimse kimseden haberdar değildi. Anne babaları enkazda hayatını kaybeden bebekler ve çocuklar; yalnızlık, yokluk evsizlik ve sevgisizlik çok büyük boyutta olacağı ilk günden belliydi… Bu depremde yaşanan olaylardan o kadar dramatik durumlar çıkacaktır ortaya ki anlatmak mümkün değil. Enkaz altında kalanlar, enkazdan sağ çıkıp sakat kalanlar, hayallerine kavuşamayanlar, idealleri için çırpınan ama sonunda dünyası başına yıkılan o kadar çok insan var ki... Deprem üzerine bütün film yapımcıları pek çok film çevirdiler. O deprem sahnesini görmek, depremi yaşamak gibidir. Özellikle Amerikalı film yapımcıları filmin inandırıcılığı açısında pek çok kurgu yaparlar. Bu deprem film değildi, gerçekti ve hayat çizgileri ortadaydı… Deprem sonrasındaki meydana gelen ekonomik durumları hesapladınız mı? Depremden önce değirmenini döndüren ve hayatta kalmış adamlar neyse, ya gün gün çalışıp gün gün yiyen insanların kalabalık aile nüfusu, evlatlarının okul masrafları nasıl karşılanacak? Ortanın altında olan fakir halkını çok zor günler bekliyor. Her ne kadar da devlet kira yardımı ve maddi katkı sağlasa da insanın eksiği biter mi? Bitmez, elbette. Devlet de haklı, hangi bir soruna ve afete ulaşacak, hangi bir sorunla cebelleşecek? Geçen akşam ortak yayında bütün ünlüler telefonun başına geçip para topladılar depremzedeler için. Bu büyük dayanışmayı görünce, insanlar ekranları başında duygulu anlar yaşadı. Umreye gitmekten vazgeçen ihtiyardan, kızlarının çeyiz parasını yardıma kullanan, hatta kumbarasında biriktirdiği paraları ne kadarsa, kumbarasından çıkarıp felaketzedelere bağışlayan çocuklar. Milletçe birlik ve beraberliği görünce, o büyük dayanışmaya ve tek yürek olmaya “İşte, Türk insanı budur” diyorduk…    Sanıyorum en zoru da enkaz altından çıkarılan ve anne babasını kaybeden çocuklardır. Hatta henüz konuşamayan bebekler. Onların geçirdikleri travmaları göz önüne aldığınızda ne kadar acı olduğunu düşünebiliyor musunuz? Tabii en önemli sorunlardan birisi de psikolojik tedavi sürecidir. Bu büyük depremi yaşayanların psikolojik tedaviye ihtiyaçları olacaktır. O travmayı atlatmak kolay değildir. Kimisi rüyasında yıkılan duvarlarla buluşacak, kimisi de çıkılmaz bir kör kuyuda kendisini bulacak. Bunlar hep rüyalarını etkileyen travmalar olacaktır. AFAD’ın çadırlarında bir yer ayrılmış, sosyolog ve psikologlar tarafından. Bölgedeki çocukları eğlendiriyorlar ve içinde bulundukları durumun ötesine taşıyorlar…    Bütün siyasiler TBMM’de kavga eder, yumruklaşırlar. Ülkenin çıkarları söz konusu olunca kenetlenirler diye biliyoruz ama muhalefet partileri böylesi deprem felaketinde bile iktidarı eleştirmek “enkazın altında kaldılar” diyecek kadar ileriye gidebiliyorlar. Böylesi afetlerde muhalefet de iktidarın yanında olmalıdır. Enkaz altında yalnız iktidar kalmaz, muhalefet de o enkazın altında kalır. Muhalefet de bunu iyi bilmelidir… Burada yıkılan binaları devlet mi insanlara sattı? İnsanlar aldıkları konutların depreme ne kadar dayanıklı olacağını kontrol ettirmelidirler. Aldıkları binaların kendilerine mezar olarak satın almamak için iyi araştırma yaptıktan sonra konut satın almalıdırlar… Siyasetçiler kavgayı bıraksınlar. İktidar ile birlik olup yaraları sarsınlar. Siyasetçileri millet seçer zor zamanlarında yanlarında olmaların için…