Korona virüs hayatımıza gireli bir aydan fazla zaman oldu. Dünyayı kasıp kavuran, resmen felce uğratan virüs nedeniyle bildiğimiz her şeyi unutup hayatımızı, gündelik rutinlerimizi yeniden kurgular ol...

Korona virüs hayatımıza gireli bir aydan fazla zaman oldu. Dünyayı kasıp kavuran, resmen felce uğratan virüs nedeniyle bildiğimiz her şeyi unutup hayatımızı, gündelik rutinlerimizi yeniden kurgular olduk. İş yapma biçimimizden sosyal hayattaki arkadaş görüşmelerine kadar birçok noktada bambaşka pratiklerle günümüzü sürdürmeye çalışıyoruz. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyelerinden yapılan açıklamalara göre de sıkı kontrol uygulamasına devam edersek en iyi ihtimalle haziran ayı başından itibaren bir normalleşme ve iyileşme yaşayabileceğiz. Okulların açılması, kafelerin ve sosyal yaşamda birçok insanın bir araya geldiği ortamlar için ise öngörülebilir tahminde bulunmak bir hayli zor. İzmir’de yaşayanların kentle ilgili en büyük dert kaynağı alt yapı hizmetlerinin yeteri kadar sağlanmaması. Özellikle kentte araç kullananlar sert kasislerden, delik deşik olmuş ara sokaklardan, devasa mazgallarla ilerlemek zorunda kalınan ana caddelerden, belirgin olmayan yol ayrım çizgilerinden şikayet ediyor. Şikayete konu olan bu sorunlar parti ya da başkan ayırt etmeksizin yıllardır devam ediyor. Aracınızla evinizden 10 dakika uzaklıktaki bir markete gitmeye kalktığınızda bile dediğimi çok iyi anlayabiliyorsunuz. Karşıyaka Şemikler Mahallesi’nde yaşıyorum. Sokağımın 3 ayrı yerinde sokağı boydan boya geçen 3 farklı derin çukur var. Kentsel dönüşüm sebebiyle yapılan inşaat çalışmalarının etkisiyle kazılan bu çukurlar en az 4 aydır yerli yerinde duruyor. Her gün bu sokağı kullanmak zorunda olanlar paldır küldür çukurdan geçiyor, gece saatlerinde çukurları fark etmeyenler arabasının alt takımlarını kontrol etmek zorunda kalıyor. En basitinden bir sokaktaki durumun özeti bu. KASİSLER, YOL ÇİZGİLERİ… Bir de ana caddeler ve ana arterlerde yaşanan sıkıntılar var. Özellikle Karşıyaka ilçesinde yaşamam nedeniyle ilçenin birçok yerinde asfalt yamaları nedeniyle seviyesi bozulan yollar, yeterli uyarı olmaması nedeniyle kendini belli etmeyen yüksek kasisler, araçların alt takımına ve aksamına zarar veren metal kasisler, niteliksiz kaldırımlar, belli belirsiz yol çizgileri derken bir ton sıkıntıyı sayabilirim. İşin ilginç yanı bu saydığım kusurlar kenar mahalle olarak tabir edilen bölgelerle birlikte kentin aydınlık yüzü olarak kabul edilen sahil kesiminde de oldukça fazla. Hiçbir belediye çalışanının bu sokaklardan ya da ana caddelerden geçmediğini düşünüyorum zaman zaman. Yoksa bunca sorun ve sıkıntıya elbet birileri müdahale ederdi. Her şeyi vatandaşın şikayetine ve talebine göre yapma gibi bir alışkınlık kazanmaya başladık. Sosyal medyada şikayet oluştur, belediye çözüm bulsun gibi bir noktaya evriliyoruz sanki. Sosyal medyanın önemi büyük. Vatandaşın talep ve isteklerini sosyal medya üzerinden yanıtlamak da güzel de sürekli her gördüğümüz sorunu biz bildireceksek belediyeler sadece çağrı merkezi kurup öyle çalışsınlar. Korona virüs sürecinde zorunlu olmayan alt yapı çalışmaları durduruldu bildiğim kadarıyla. Sosyal mesafe ve gerekli önlemler alınarak insanların bu kadar az sokağa çıktığı dönemde kent merkezindeki ilçelerin sokakları başta olmak üzere bir asfalt seferberliği başlatmanın tam zamanı. Başka şehirlere gittiğimizde gördüğümüz kaymak gibi yolları, canlı yol çizgilerini hatırlayıp bir gün de İzmir’in yolları, kaldırımları böyle tertemiz olabilir mi acaba diye düşünmekten içimiz kurudu.