Türkiye 1980 sonrasında hızlı bir şekilde turizm sektörüne girmiş ve bu ekonomi alanında dünya çapında önemli yerler...

Türkiye 1980 sonrasında hızlı bir şekilde turizm sektörüne girmiş ve bu ekonomi alanında dünya çapında önemli yerlere gelmiş bir ülkedir. Toplumun refah düzeyinin artması ile şekillenen ve her gelir düzeyinden insanların beklentilerine hitap edecek çeşitliliğe kavuşmuştur. Bununla beraber, daha önce konu edilmemiş birçok sorun gündeme gelmişti ki bunların başında “Kıyı” tanımı yer almaktadır. Uzunca bir dönem sektörün ilerlemesi, ülke ekonomisine katkının ve bu yönde çeşitliliğin artması hedefine odaklanılmış birçok yasal aykırılık görmezden gelinmişti. Ancak, kıyılar ve koylar, özellikle dar gelirlinin yegane tatil alanları hızla, belirli bir gelir seviyesinin üzeri eline geçtikçe durum şekil değiştirmişti. Yüksek gelire odaklanmış işletmeler, sahilleri parsellemekte ve halkın erişebileceği alanlar giderek daralmaktaydı. Nüfusun büyük bölümü olan bu dar gelirli kesimin denize gireceği bölgeler işletmelerin, plaj kulüplerinin, lüks site konutlarının tekeline geçmekteydi. 2015’lere gelindiğinde, durum giderek sancılı hale gelmiştir. Bu sancılı ortamda, sivil toplum örgütlerine, odalara, hukukçulara çok daha fazla görev düştü. İhlallere ve aykırı durumlara karşı halkın anayasal hakları ve ödevleri konusunda bilinçlenmesi gerekmekte idi. Bizler de basın mensupları olarak üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye çabaladık Kıyı kara ile suyun birleştiği noktadır. Bu noktadan sonrasında yer alan ilk 50 metre ve ikinci 50 metre kullanım ve ihtiyaçlara göre düzenlenmiştir. Anayasa'mızın 43. Maddesi, herkesin eşit ve serbest kullanımına açık olan ve kamu yararına kullanılması zorunlu olan bir alandır. Bu Anayasal ilke çerçevesinde kıyıların kullanımında kamu yararı, gerek mülkiyet biçimi gerekse yapılanma ile ilgili kısıtlamalarla sağlanmaktadır. Der. Bu kapsamda yürürlüğe konmuş Kıyı Kanunu, 3621 sayılı Kanun maddesiToplumun yararlanmasına açık yapı: Mevzuata göre tespit ya da tasdik edilmiş kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara ayrıcalıklı kullanım hakkı tanımaksızın yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açık bulundurulan ve dokunulmazlığı olmayan yapıları” tanımlamıştır. Belirli bir bölgede, kıyı tanımı kapsamında kalan yerde herhangi bir uygulama, yasal düzenleme yoksa yukarıdaki tüm tanımlar geçerlidir. Bazı bölgeler farklı kullanım amaçlarına göre yasada tanımlı vasıflara göre şekillendirilmiştir. Liman, balıkçı barınakları, Uygulama İmar Planı gerekli bölgeler, askeri alanlar bu kapsamda şekillendirilmiştir. Yine de, kanunlar ve yasal düzenlemeler ile uğraşan pek çoklarının bile halen kavrayamadıkları uygulamalar ile karşılaşılmaktadır. Bir alanda yasal bir düzenleme var ise o alanda tek karşı çıkılacak konu o yasal düzenlemedir. Yürürlükteki yasal düzenleme hakkında kanun ihlalinden söz edilemez. Örneğin Çeşme Limanı, bizlere göre turizm bölgesine uygun bir ruhsat değildir. Çeşme merkezinde dar alanda lojistik olarak hatalı yapılmış, yasal olarak içeriğinde bulunması gereken geri sahası alana sahip olmayan konteynır limanı olarak kullanılmaktadır. Ancak hakkında açılan davalara rağmen, Bakanlar Kurulu Kararı ile onanmış yasal statüdedir. Diğer tarafta, yasal olmadığı halde yapılmaya devam eden örneklere sessiz kalınmaktadır. Ilıca Plajı sonunda belediyemizin müdahale ederek ihlali kaldırdığını beyan ettiği alandaki devam eden düzenleme hukuku çok iyi bilenlerin dahi çözemediği başka bir yapılanmayı açığa çıkarmaktadır.