Marmara Denizimizi kaplayan Deniz Salyası hakkında akademisyenler yıllar yıllı uyarmış olmasına rağmen, bugünkü çevre felaketi önlenememiştir. Yeni tartışma Müsilaj’ın Çanakkale Boğazı’ndan çıkıp İzmi...

Marmara Denizimizi kaplayan Deniz Salyası hakkında akademisyenler yıllar yıllı uyarmış olmasına rağmen, bugünkü çevre felaketi önlenememiştir. Yeni tartışma Müsilaj’ın Çanakkale Boğazı’ndan çıkıp İzmir’e doğru ilerleyip, ilerleyemeyeceği şeklinde absürt bir yöne çekilmiş bulunuyor. İzmir Körfezi’nin şu anki görünümü, Üçkuyular ve Bostanlı İskelelerde yükselen koku ve artan kirlilik yeterince uyarıcı değil midir? Oysa yine aynı şekilde yıllardan beri körfeze akan kirli sular hakkında çok kez yazılıp çizilmişti. Akademisyenler uyarmıştı. Gema Vakfı sadece bu konuya 29 yıl harcamış ancak gözle görülür değişiklik kaydetmemiştir. İzmir Büyükşehir Belediyesinin acilen Başta Manisa Belediyesi ve kirliliğe sebebiyet veren diğer il, ilçe ve sanayi kuruluşları ile ortak proje yapması, Gediz ve kollarına atılan zehirli suların önüne geçilmesi şarttır. Gema Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Şener Kilimcigöldelioğlu hocamız, konunun kangrene dönüştüğünü tüm yetkililere ilettiklerine vurgu yapıyor. Ticaret Odası Eski Başkan Yardımcısı Sayın Akın Kazançoğlu, kirliliği besleyen kaynakları kesmeden hiçbir şekilde önüne geçemeyeceğimizin altını çiziyor. Aynı şekilde yıllarca Gediz Deltası üzerine önemli çalışmalara imza atmış, hocamız Mehmet Sıkı, acil tedbirler alınarak, kirliliğin önüne geçilmesi konusuna vurgu yapmaya devam ediyor. Bu konuda Ege Bölgesi Sanayi Odası’na da çok önemli görevler düşmektedir. Bizler nasıl ki termik santrallerde yasal olarak uygulanması gereken baca Filtrelerini ısrarla talep ediyorsak, aynı şekilde sanayi tesisleri ve sanayi sitelerinin zehirli atık suları hakkında da aynı kamuoyunu oluşturmak zorundayız. Ayrıca kentsel kanalizasyon sularının da ikincil kullanıma uygun hale dönüşmesi, tekrar kullanıma uygun altyapıların tamamlanması için belediyelerimize baskı kurmak zorundayız. Esasen İzmir Körfez’deki kirlilik Marmara’da yaşanandan çok daha vahim boyuttadır. Her ne kadar bu gerçeği görmezden gelmeye çalışılsa da denizimiz mavi rengini ve iyot kokusunu çoktan kaybetmiş durumdadır. Artan kirlilik deniz içi ekosistemine ve biyolojik çeşitliliğine önemli ölçüde zarar vermiştir. Gediz’in Kuş Cenneti’ne açılan deltası kirlilik konusunda alarm veriyor. Geçtiğimiz haftalarda zehirlendikleri belirlenen Flamingolar, Bayraklı sahiline vurmuştu. Diğer tarafta giderek yükselen iklim krizi ile artan susuzluk tehdidine kulağımızı tıkamış olduğumuz anlaşılıyor. Kemalpaşa arıtma ünitesi kirli suları ikincil kullanım suyu seviyesinde arıtıp tarımsal sulamada kullanan tek bölge. Merkezdeki yerleşkelerin tüm kirli suları Büyük Kanal Projesi ile Çiğli Arıtma Tesisi’ne pompalanmaya başlayalı 40 yıl üzeri zaman geçmesine rağmen, ikincil kullanım suyu hakkında başkaca bir yatırım devam etmedi. Buna karşı yıllardır, yüzülebilir Körfez iddiası ile söylemler, paneller, planlamalar, konuşmalar devam ediyor. Her geçen gün Körfez daha kötü duruma düşerken eyleme geçilemiyor. Yıllardır, kirliliğin önlenmesi, ikincil sulama suyu tesis ve altyapı düzenlemelerinin planlanması için dilekçeler gönderiyoruz. İzmir’i seven İzmir doğasını önemseyen herkesin bu çabaya destek vermesi şarttır. Bugün Marmara’da çevre felaketine dönüşen, ülkemizi utandıran, deniz canlılarını öldüren, balıkçılığı sekteye uğratan, insanımızın yüzünü kızartan çevre felaketi çok geçmeden İzmir’de yaşanacaktır. Bizlerin konunun ehemmiyetini algılamamız için yüzeyi kaplayan tiksindirici SALYA oluşumunu illa ki gözlerimizle görmemiz mi gerekecek? Ancak o zaman mı Körfezin feryadını algılayacağız?