İnternette fikirleri okuyunca -ki birkaç nokta atışı sitede gezinmekteyim- en çok irkildiğim kelimelerden birini keşfettim. Sanane! Farklı çeşitleri de mevcut tabiî ki. Sonuna ne eklerseniz yakışıyor...

İnternette fikirleri okuyunca -ki birkaç nokta atışı sitede gezinmekteyim- en çok irkildiğim kelimelerden birini keşfettim. Sanane! Farklı çeşitleri de mevcut tabiî ki. Sonuna ne eklerseniz yakışıyor. ‘Sanane arkadaşım!’ gibi. Çok ‘atarlı’ bulunan, benimde duymaktan hiç hoşlanmadığım bir kelime bu aslında. Ama bugün birkaç defa denedim. Bakalım nasıl sonuçlar görmüşüm.. *** Öncelikle hayır demeyi bile yeni yeni gördüğüm şu günlerde hele ki bizim yaşam ve istek yapılarımızı düşündüğümde neden bu kadar güçlü hissettirdiğini anlamış oluyoruz. Evet, çok güçlü ve sınırları gayet belirli biri gibi hissediyorsunuz. Hadi denesenize bir. ‘Sanane benim isteklerimden’ deyin mesela. Bir de atarlı olsun biraz, elinizi falan kaldırın, ses tonunu da yükseltin azıcık, benim alakadar olmamı istemediğiniz şeyleri de başlayın sıralamaya! Nasıl daha rahat hissediyor musunuz? *** Bu kadar atarlı ve püskürtücü olmadığı zaman bu kelimenin aslında o kadar da korkulacak ve insanı irrite edecek bir yanının olmadığını fark ettim. Sonuçta –eğer denediyseniz- gayet iyi hissettiriyor değil mi? *** Bir sitede şöyle bir yazı da gördüm; ‘Sevdiğiniz insanlara asla ama asla sanane demeyin. Vicdan azabı çekersiniz ve bir daha hiçbir şey isteyemez hale gelirsiniz.’ E ama bir dakika ya, biz insanlardan bir şeyler istemek için mi ordayız, her ilişkimiz karşılıklı olmak zorunda mı? Yoksa herkes kendi sınırlarını bilseydi, birbirimize güzel destek sistemi olsaydık, rahat rahat paylaşabilseydik, kimseyi üzeceğiz, kıracağız diye bir derdimiz olmasaydı, gene ‘sanane’ konusunda böyle düşünür müydük? *** Her neyse, birkaç kalıp yargı kırarak buraya kadar getirdim meseleyi, baktım sanane demek rahatlatıyor, ama başkalarını korkutma ihtimalimiz de var. Bunu nasıl hayata kolaylıkla sızdırabiliriz onu düşünmeye başladım. *** Tabi bir yandan da terapilerimi düşünüyorum. Sınır ihlali olan birçok danışanım var. Nasıl işlesek bu konuyu da istediğimiz egolardan sıyrılmış ama ayakları üzerinde duran karakterlerimize geçiş yaşayabilsek? *** Öncelikle başladım düşünceleri ayıklamaya. Atarlı bir sanane içermeyen ancak ‘burası benim alanım’ ve ‘bu benim’ diyebileceğiniz şeyleri düşünün. Bir başkası patır kütür girince rahatsız olduğunuz alanları. Örneğin kitap okuyorken bilerek rahatsız edilmek sizi banyoda basılmış kadar rahatsız hissettirebilir. Karşınızdaki kişi için okumanın böyle bir anlamı olmayabilir sıkıntı yok, ama sizin için vardır. O zaman düşüncelerinizde bu alanların bir ‘sanane alanları’ olduğunu anlamanız ve düzenlemeniz lazım. *** Diğer bir noktamız da düşündüklerinizi dilden de öte hareketlere döküyor olmanız. Ben burada rahatsız edilmek istemiyorum demek çok basittir ve ihlal edilmesi çok kolaydır. Harekete koymadığınız düşünceler kelimelerden öteye geçemeyecektir. Yani ‘sanane alanları’ ve ‘sanane hareketleri’ eşgüdümlü çalıştığında harika bir performans ortaya koyabilir. *** Kendi alanlarımızı ve hareketlerimizi yakaladıktan sonra atarlı bir sanane’nin ötesine geçip ihtiyacımız olanları oradan çekebiliriz. Ha bazen sadece sanane deyip bağırmak da isteyebiliriz. Belki de yerine göre gereklidir. Kim bilir. Orası size kalmış…