İKİNCİ BÖLÜM KINAR HANIM...

İKİNCİ BÖLÜM KINAR HANIM DARÜLBEDAYİNİN İLK OYUNUNDA Kınar Hanım ilk kez 1891'de Tekirdağ’da “Körün Oğlu” adlı oyunda, Viktor rolüyle sahneye çıktı. 1892- 1893 yıllarında Fasülyeciyan Topluluğuyla İstanbul'da; 1894'te de altı yıl sürecek bir turneyle Bulgaristan ve Romanya'da sahneye çıkmıştır. 1901'de tekrar İstanbul'a dönmüş ve Mınakyan ile çalışmaya başlamıştır. Oynadığı birçok oyundan (bulabildiğim kadarıyla) bir döküm yaparak Madam Kınar Hanıma biraz daha yaklaşmayı deneyelim. OYUN ADI ROLÜ Dalida ............................................................... Marta Kantocu Kız ....................................................... Somine Ekmekçi Kadın ................................................... Klaris Simone ve Mari..................................................Mari Fanfan .............................................................. Klodine Gülnihal ............................................................ Gülnihal Huşenk ............................................................. Münije Alemdar ............................................................ Cevri Kalfa Çürük Temel ..................................................... Pervin Bir Çiçek İki Böcek ............................................ Servinaz Hanım Kundak Takımları .............................................. Peyker Yağmurdan Doluya ........................................... Müzeyyen Kirli Çamaşırlar ................................................. ( ? ) Kâbus .............................................................. Selma Hanım Fare ................................................................. İclal Harap Yurt ....................................................... Kevser Karanlık Kuyu .................................................. Besime Azarya (Avare / Cimri) ....................................( ? ) Dört Çihar ......................................................... ( ? ) Odalık ............................................................... ( ? ) Kısmet Değilmiş ................................................. ( ? ) Kınar Hanım eminim ki bilemediğimiz birçok oyunda daha görev yapmış; Türk tiyatrosunun bugüne gelmesinde eşsiz hizmetlerde bulunmuştur. Vasi Rıza Zobu "Rahmetli Kınar Hanım" yazısında onun için şöyle yazmıştır: "Büyük sanatkârdı. Son demine kadar da büyüklüğünü muhafaza etti. Bundan üç sene evvel onun amatör gençlerle, bizim Dram Tiyatrosunda bir temsili olduğunu duymuştum. Seyre gittim… Kulakları bir küp gibi işitmez olmuştu. Karşısındakileri nasıl işitecekte, sırası gelince kendi sözüne başlayabilecek diye merak içindeydim. Hafızası kadar zekâsı da imrenilecek bir derecede olan koca kadın; sonuna kadar bir kelime aksatmadan; hatta karşısındaki gençlerin bocalamalarını da önleyerek son perdeyi kapattırdığı vakit, hayranlık ve şaşkınlıktan bir müddet yerimden ayrılamamıştım. Bizden çekildikten sonra bir kere olsun Şehir Tiyatrosuna uğramadı… Hepimizi çok sevdiği için, dargın olması kâbil değildi. Bu terk edişin; haysiyet ve şerefine son derece düşkün olmasından ileri geldiğini de ben düşünmemiştim. Senelerce evvel, Kadıköyündeki evinde onu ziyarete gittim. Söz arasında kendisini tiyatroya davet ettim… “Hepinizi öyle göreceğim geldi ki” dedi, “Boş zamanlarınızda uğrasanız. Eski günleri yâd ederiz” dedim. Gözüme gözünü dikti: “Gelmem!” diye keskin bir cevap verdi. Bu sözün mânâsını düşünüyordum. Hemen ilave etti: “Yeni bir takım kimseler var içinizde. Olur ki biri: Bu kadın da muhtaç kaldı da acaba iş istemeye mi geldi, diye aklına bir şey gelir” dedi ve sustu… Bütün takatimi derleyip aksini kabul ettirmeye çalışmama rağmen ikna edemedim. Kendisine bir gün de “Emekli Sahne Sanatkârları Yurdu Cemiyeti”nden bahsettim… İhtiyacı olan emekli sahne sanatkarlârına maaş verebileceğimizi anlattım. Doğrudan doğruya kendisine teklif etmeye cesaret edemeyeceğimden sıkıntı olmak ihtimalini düşünerek başkalarından misal getirerek söz açtım… Zeki kadın. Daha lafımı tamamlamadan: “Şükürler olsun ki ben daha o hale gelmedim” dedi ve bahsi değiştirdi. Allah ona da gönlünün istediği gibi verdi. Hiç kimseye muhtaç olmadan yahut da ihtiyacını bize duyurmadan 14 Ağustos 1950’de ebediyete intikâl eyleyip, 18 Ağustosta toprağa defnedildi. Kadıköyündeki kiliseden Kurbağalıdere üstündeki mezarlığa kadar onu muhteşem bir cenaze alayıyla takip ettik. Vasiyeti üzerine, oğlunun yanına yatırdık. Şerefli hayatının sonuna eren, her vakit hayırla yâd edilecek hatıralar bırakarak göçen bu büyük kadının akıbetine gıpta ettim… Allah cümlemize onun gibi iyi huylar versin…" (Türk Tiyatrosu Dergisi, 1 Ekim 1950, Yıl 21, Sayı 241, Sayfa 15, “Rahmetli Kınar Hanım” yazısı, Vasfi Rıza Zobu) Şimdiii, dönelim 1915'in Aralık ayına. O zamana niye mi dönüyoruz? Çünkü, 1915 yılı biterken Darülbedayi (Güzellikler Evi) ilk gösterimini yapmıştır: “Çürük Temel” (Meraklısına Not: Kişisel arşivimizde bulunan Çürük Temel oyununa ait tanıtım kitapçığında, oyunun ilk gösterim tarihi olarak 20 Aralık 1915 tarihi yazılıdır. Ancak konunun ilgilileri, Vasfi Rıza Zobu, Halit Fahri Ozansoy gibi tiyatro insanlarının anılarında, oyunun ilk kez 1916 yılının Ocak ayında (19 Ocak) sergilendiğini yazmaktadır. Dönem gazetelerinden bazıları da yaptıkları haberle bunu desteklemektedir. Bunları bilmekle birlikte; biz, elimizdeki efemera-belge niteliğindeki kitapçıktaki kesin olarakbildirilen 1915 yılının 20 Aralık gününü ölçü alıyoruz.)Dar’ül Bedayi’nin İlk Temsili Dar’ül Bedayii Osmani sanatkarları tarafından temsil edilecek ilk piyesi kanunisaninin yedinci perşembe günü Tepebaşı Kışlık Tiyatrosu’nda hanımefendiler için badelzeval saat bir buçukta ve umum için gece saat dokuzda oynanacağı evvelce ilan edilmiştir.Hasılat-ı gayrisafiyesi asker ailelerine yardımcı hanımlar cemiyetine teberru edilecek olan bu iki temsile edebiyat ve temaşa ile iştigal eden mehafilde sabırsızlıkla intizar etmektedir. Çünkü oynanacak olan “ Çürük Temel “ piyesi garp edebiyat temaşaiyesinde pek meşhur olan bir eserden iktibasen Hüseyin Suad Bey hayat-ı ictimaiyemize tatbik edilmiştir. Temaşadan evvel Dar’ül Bedayi heyet-I musikiyesi rast makamından bazı asar-ı eslafı terennüm edecektir. Programı Musiki-I Osmaniye envakıf zevat tarafından tertip edilen bu naşanide konserin samiini cidden mütelezziz edeceği söyleniyor.” (İkdam Gazetesi - 9 Kanunisani 1331 - Gazete No:2800) İkdam gazetesinin 9 Ocak tarihli haberine bakarsak, Çürük Temel, 1916 yılının 7 Ocak günü, gündüz ve gece iki kez seyirci önüne çıkarılmıştır. Bir de Sabah gazetesine bakalım mı?Dar’ül bedayinin İlk temsili Dar’ül bedayi Osmani heyet-I temsiliyesi tarafından Tepebaşı Kışlık Tiyatrosu’nda bugün badelzeval saat bir buçukta hanımefendiler için ve gece saat dokuzda umum için, mevkii temaşaya vaaz edilecek ilk piyes Hüseyin Suad Bey’in garp edebiyatından iktibasen Kemal-I muvaffakiyetle hayat-ı ictimaiyemize tatbik etmiş olduğu ‘ Çürük Temel’ dir. Piyes bu itina-ı fevkalade ile hazırlanmış, dekor ile mümesselelere mahsus tavanların ahenkdar bir mecmua-ı zerafet teşkili için pek ziyade sarf-ı gayret edilmiştir. Dar’ül bedayi ilk temsilin temin edeceği parayı bir teşebbüsü vatan perveraneye hasretmek istediğinden bu müsabehe ile müsamerenin hasılat-ı umumiyyei gayrisafiyesini tamamen asker ailelerine yardımcı hanımlar cemiyetine teberru edecektir. Piyes temsil edilmeden evvel Dar’ül bedayii heyet-I musıkiyesi rast makamından bazı asar-ı eslaf terennüm edecektir. Programı cidden tertip etmiş olan bu naşanide konserin pek büyük bir tesir husule getireceği provalarda bulunan zevat tarafından temin edilmektedir.” (Sabah Gazetesi, 19 Kanunisani (Ocak) 1916, No:9328) Kafamızı karıştırsa da, biz; Darülbedayi'nin ilk oyunu için hazırlanan oyun kitapçığındaki tarihe bakarak, Fransız yazar Emile Fabre'nin (1869 – 1955) “La Maison d' Argile” adlı eserinden Hüseyin Suat Bey'in uyarlamasıyla sahnelenen Çürük Temel’in, ilk olarak 20 Aralık 1915 günü, Tepebaşı Kışlık Tiyatrosunda seyirciyle buluştuğuna inanıyoruz. Türk tiyatrosu için bir ilk olan bu oyunun davetiyesinin alt kısmında küçük harflerle şunlar yazılıdır. “Smokin iktisası mercudur.” (*Smokin giyilmesi rica olunur) (*Şimdilerde; “Kim Kimi Kiminle? Kimin eli kimin cebinde?” gibi oyunlarla seyirci avutan bir zihniyete tiyatro diyenler var. Yazık, ne diyeceğimizi bilemiyoruz, çok yazık!) Bu oyunun broşür nitelikli çağrısında fiyatı “1 Lira-yı Osmani” yazılı olup, açıklama bölümünde; “Hasılat-ı umumiye-i gayr-ı safiyesi tamamen Asker Ailelerine Yardımcı Hanımlar Cemiyeti'ne teberru edilmiştir” ibaresi dikkat çeker. Yani “Gelirin tamamı, masraflar çıkarılmadan Asker Ailelerine Yardımcı Hanımlar Derneğine bağışlanmıştır.” Eşhasa geldiğimizdeyse (Rol dağılımı) liste şöyledir. Münevver Hanım....................................... Felekiyan Hanım Pervin .........................................................Kınar Hanım İclal ............................................................ Eliza Hanım Şükran Hanım ............................................ Adriyen Hanım Bir Hizmetçi ............................................... Sara Mannik Hanım Necip Bey ...................................................Ertuğrul Muhsin Bey Halim Bey .................................................. Nureddin Şefkati Bey Ferid ...........................................................Muvahhit Bey En altta da teknik doküman kısmı vardır. Dekor, Bernar Rozental Efendi, kostümler Kalivurusi ve ortakları, (Erkeklerin;Karlman Ticarethanesi, Kadınların; Avusturya – Osmanlı Mefruşat Ticarathanesi) Bir de oyunun broşür yazısı vardır. Yazan Rıza Tevfik (Bölükbaşı) Bey. Özetin özetiyle ve yeni Türkçe ile şöyle bir şey: Tiyatronun genel duygu ve düşünceye etkisi, bugün eskisine göre daha fazladır... Güzel, sevimli ve zarif hareketler, iyi giyinme hatta ev döşeme işlerinde bile tiyatrolar okul sayılıyor. İnsanlığı herhangi bir sebeple ilgilendiren bir mesele yoktur ki, bugün tiyatro sahnesinde yer almasın." Oyunun neyi anlattığını da kısaca açıklayalım. Karakterleri birbirine uymayan evli bir çiftin ömür boyunca bir arada yaşayamayacaklarının anlatıldığı oyunda; eğer böyle bir ilişkinin devamına zorlanırlarsa bu evliliğin her iki taraf içinde bir cehenneme dönüşeceğine vurgu yapılmaktadır. Toplumun buna hakkı olmadığı düşüncesi savunulur. 1916'daki Çürük Temel'in başarısı, Türk tiyatrosu için bir devrim niteliğindedir. Çünkü iki yıl önce başlamış olan Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın durumu hiç de iyi değildir. Her şey karmakarışıktır. Ona rağmen Kınar Hanım ve artık adını sıkça duyacağımız Ertuğrul Muhsin, Eliza Binemeciyan ya da Nureddin Şefkati Bey gibi mücadeleci insanlar vazgeçmemek üzere bir koşu başlatmışlardır. Aynı yıl Darülbedayi oyuncuları Ertuğrul Muhsin'in yönettiği “Bir Çiçek İki Böcek” adlı oyunu sahnelerler. Oyun Tahsin Nahit Bey (1887 – 1919) tarafından Fransızcadan uyarlanmış bir oyundur. Kınar Hanım, Çürük Temel'de ki başarısından ötürü başa oynamaya başlamıştır. Oyundaki iki ana kadın kahramandan biri Eliza, diğeri Kınar Hanımdır. Eliza Binemeciyan Seza Hanım, Kınar Hanım ise Servinaz Hanım rolünde oyunculuklarının doruğuna çıkarlar. Kınar Hanım, (hiç hoşlanmadığı halde) geçkin, dırdırcı bir kaynanayı canlandırmaktadır oyunda. (İkinci bölümün sonu)